EVRENSEL CİHAD ZAMANI
Salih Müslim yada başka bir şey bizim için fark etmez nasılsa biz kim dost kim düşman biliyoruz. Ancak üç buçuk soysuz gavurun bize bu şekilde kafa tutar gibi hareketleri artık küçümsenmeyecek kadar haddi aşmaya başladı. Burnumuzun ucunda ki terör örgütünü besleyen ABD, kaçak darbecileri vermeyen Yunanistan, Dhkp-C ve Pkk’nın tüm unsurlarını içinde koruyup gözeten başta Almanya ve diğer tüm Avrupa her zaman ki gibi karşımızda ve düşman hattında. Hem de utanmadan ve NATO’ da ortak ve müttefik (!) olduğumuz halde.
On milyon nüfusu ile bir kaç günde ele geçirebileceğimiz kadar küçük ve bize kafa tutarken çamaşırını kirletmesi gerekecek kadar korkak bir millet nasıl oluyor da bu şekilde arsızca uluslararası hukuku çiğneyerek İnterpol vasıtasıyla aranan bir terör suçlusunu serbest bırakır. Bizim Viyana önlerine kadar dayanmış ve kendi krallarını emri altına almış bir büyük devlet geçmişimiz bir anlık unutulsa bile bugün hala dünyanın sayılı güçlerinden bir ülke konumumuz alemce bilinirken hem de. Dünyada yeni kurulan düzen ile ilgili bir güvencesel emniyet duygusu olmasa buna cüret etmeyeceği aşikar olan bu devletçikleri şımartan hantal büyüklük sahibi ABD ve Avrupa’nın bizzat kendisidir. Dünyanın gözünün içine baka baka terör örgütü kurup finanse edenler daha dün Bosna’da soykırım yapan bir batıdan söz ediyoruz.
Ha bu arada bu iki kavramı tanımlayalım. Özellikle dünya üzerinde yaşanan tüm krizlerde mutlaka bir İngiliz ya da İsrail (Siyonizm) parmağı olduğunu unutmadan bu kavramları ele almak gerektiğini de ifade edelim. Hani bir söz var ya: ‘’ Bir suda iki balık kavga ediyorsa oradan kısa bir süre önce uzun bacaklı bir ingiliz geçmiştir.’’ Öyle ki balık varlık olarak sakin yüzmesi ve mütevazi yaşamı içerisinde kavga etmesi en imkansız varlıktır. Köpek balığı istifhamını es geçelim. Güç dua ile beddua arasındadır. İslam dünyası güce sahip olduğunda tüm insanlığın hayır duasını almıştır. Batı ise elinden başkası gelmediği için bedduaya talip olma ahmaklığını sergilmiş ve devam etmektedir buna. Akıttığı kan ve gözyaşı Batı medeniyetinin güce veda etmesini sadece hızlandırcaktır.
Gelelim kendi değerlerimiz çerçevesinde nasıl tanımlarsak tanımlayalım Batı’nın kendi kullanım biçimi ile ilgili tuhaflığı içeren şeklini ve gerçek manasını içeren tanımları için kavramlara göz atmaya.
TERÖR: Yapılan her hangi bir eylem Batılı bir insanı öldürmüş veya batıda bir ülkede yapılmış ise Terör, Doğuda ve özellikle müslüman insanları öldürmüş ise demokratik mücadele. ‘’ SDG ’’
SOYKIRIM: Eğer bir savaş ya da çok sayıda ölüm olan bir işi batılı ülkeler yapmışsa talihsiz bir isyan bastırma; İslam ülkeleri için söz konusu ise Soykırım… Doğu Guta’da yaşanan drama senelerce seyirci kalan zalimler Afrin Operasyonuna sekte vurabilmek için BM’den karar çıkarıp şarlatanlığa soyunmaları göz göre göre yapılamakta olan bir soykırımı kendi menfaatleri hesabına istismar etmekten dahi çekinmemiştir. Üstelik o kararı da uygulama konusunda başarılı olamamaktadırlar. Ve soykırım aynı hızla ve Batı’nın himayesinde berdevam. Rusya da en az diğerleri gibi Batı.
Az önce yaptığımız kavramsal betimlemeyi, bu tarz bir tanımlamayı bence kendi kitaplarında açık açık yazsalar daha samimi olabilirler batılı devletler, insanlar ve bilim adamları. Batılı biliyor ki bir zamanlar hayalini kurduğu zenginlik ve güç ebediyyen kendisinde kalmayacaktır. Bir gün gelecek ve bu devir değişecek ve güç el değiştirecek dolayısıyla bunu engellemek için ellerinden geleni yapmaktan geri durmayacaklar. Bu gün dünya üzerinde yaşanan tüm bu talihsiz cinnet hali bir travmadır. Dünya tamamen psikolojik bir çöküş için organize ediliyor sanırsınız. Çünkü yapılan kötülükler başka kötülüklerin çoğalmasını ve kendilerini bulmasını temin edecek boyutlara ulaşmıştır.
Türkiye yani Osmanlının torunları değerlerine sahip çıkan bir siyaset ortaya koydukları sürece dünya bir daha hiç bir zaman yüz elli yıldır olduğu gibi olmayacak / olamayacaktır. Peki ne demektir bu cümle bir bakalım. Osmanlının son dönemlerinde bile en zor zamanını yaşadığı sırada Endonezya bölgesine kadar destek vermeye çalıştığını biliyoruz. Özellikle Emperyalizme karşı onulmaz bir savaş verdiğini de biliyoruz ve sırf bu engelleme ler yüzünden Osmanlı’nın yıkıldığını da biliyoruz. İsrail hedefi bunların yanıda çerez veya sos mahiyetinde kalır. Elbette kendileri ve gelecek nesilleri için müreffeh bir hayatı kurmak ve devam ettirmek arzusunda olan batılı en iyi bildiği yoldan gidecektir.
Yaşadıkları maddi sorunları çözmek için kendi aralarında yüz yıl süren savaşları olan bu vahşilerin ataları da kan üzerinden beslendi yıllarca. ‘’ Asıl azmaz Bal kokmaz ’’ ifadesi iyiler için olduğu kadar kötüler içinde bir durum ifade eder. Elbette asil olmayan içinde azgınlık söz konusu olacaktır ki şu anda dünya üzerinde yaşanan tüm sorunları kökeninde bu batılı azgınlık yatmaktadır. Afrikanın yer üstü ve yer altı zenginliklerini sömürmek yeterli gelmemiş insanını da köleleştirerek tarihe hiç bilmedikleri bir dine inanan ve sahiplerinin tanrısına tapınan yeni siyahi insanları kazandırmışlardır. Bedenlerini sömürdükleri insanların ruhlarını da rahat bırakmayarak dini soykırımında kaşifi olmuşlardır coğrafi keşiflerle.
İnançları ne olursa olsun bir mazlum topluluk kendisine zulmedenin değerlerini benimseyince söylenen ifade ‘’ Celladına Aşık ’’ tır. Bu bireysel bazda olabileceği gibi toplumsal olarak da söz konusu olabilir. Çünkü yıllardır Türkiye siyasetinde ve sözüm ona aydının da yaşana travma tam da bu idi. Yaşadıkları bu travmayı millete de yaşatıyorlardı. Böylelikle millet olarak herkes başka bir formda da olsa aynı psikoloji ile sevk idare edilir hale gelmişti. Yani milliyetçisi, solcusu, orta yolcusu herkes bu sahte kimliği benimsemiş bir halde idi. Bereket versin dünya değişiyor ve ülkemizde oluşan İslami uyanış meyvelerini veriyor ve artık herkes hakkın, hakikatin farkına vararak kendi değerleri ile inancı ile Var Olmayı tercih ediyor hale gelmişti.
Şimdi yapılan Afrin operasyonu ardından yaşanacaklar merakla bekleniyor. Esad sanki dünya onu adam yerine koyuyormuş gibi açıklamalar yapıyor olsa da Pyd unsurları destekleniyor olsa da asıl mesele Salih Müslim’in ne olacağına dairdir. Çünkü ne Yunanistan konusunda ne ABD konusunda ne daha önce Hollanda ve Almanya ne de şimdi Çekya konusunda elimizden bir şey gelmiyor olması hiç te hoş bir manzara değil. En son Kudüs konusunda BM de ki başarımız daha sonra ki doğu kudüs batı kudüs tartışmaları arasında zaafiyete uğramış olması dolayısıyla elden / gözden geçirilmesi gereken durumdadır. Bir an evvel özellikle Terör konusunda Nato merkezli bir toplantı ile işe acil müdahale gerektiğini belirtelim.
Aynı şekilde ister BM genel kurulunda ister Güvenlik Konseyinde bir takım kararaların alınmasını temin yoluna gitmek gerekiyor. Tabi bunu tüm dünyaya karşı yapmak zorunda olduğumuzun da farkında olarak söylüyorum. Çünkü ne Suriyede ne Irakta nihai hedef o ülkelerin parçalanmasından ibaret olamaz. Nihai hedef pelteleşmiş bir toplumsal yapı ve yumuşak lokma halinde elindekini her şekilde vermeye bayılan bir zemin oluşturmaktır. O ise parçalı olsun olmasın yirmi yıl süren savaşın sonunda elbette kolaylıkla elde edilecektir. Sırası ile tüm İslam ülkelerine biçilen rol budur. Ve her türlü mücadele şarttır, farzdır. Yoksa ne işi var çeçen mücahitlerin Şam da. Yoksa ne işi olur Coni’nin Kürt’’e yardım (!) ile…
Vesselam
Cevat YEK
05.03.2018 22:45