Bitmemeliydi…

Şimdilik duruldu. Bir fırtına sonrasını yaşıyoruz. AKP hükümeti ile Fethullah Gülen hocaefendinin bağlıları arasında yaşanılan dershane kavgası yedi buçuk saat süren bir bakanlar kurulu toplantısının ardından ötelendi. Bakanlar Kurulu’nca alınan ve aslında herhangi bir geri adım içermeyen kararları kimileri “uzlaşma” diye nitelendirerek sevinçlerini tebarüz ettirdiler. Mesela Cemaat içinde ciddi bir özgül ağırlığı bulunan Hüseyin Gülerce, gelinen aşamayı “dualarımız kabul oldu” diye tewetler atarak duyurdu takipçilerine.

Şimdi şu sorunun cevabını bulmaya çalışıyorum:

Yerel seçimlere kısa bir süre kalmasına rağmen Başbakan, kendi partisini bile bölebilecek bir hamleyi niye yaptı. Dershaneler konusundaki görüşlerimi daha önce defalarca yazmama rağmen zamanlamanın hikmetini anlamadığımı itiraf etmek zorundayım.

Acaba Tayyib Bey, çok istediğinden emin olduğumuz cumhurbaşkanlığına oturma girişimine cemaatin destek vermeyeceğini bildiği için mi bu hamleyi yaptı?

Olabilir ya da olmayabilir kesin olarak bilinen bir şey var ki kavga sadece dershaneler üzerinden cereyan etmedi. Her iki tarafta karşısındakine adeta bodoslama daldı. Süreci takip edenler acaib bilgiler öğrendiler. Taraflar hatırlamak istemedikleri bir sürü nahoş lafı attılar, yatıştırma adına itidal tavsiyesinde bulunanlar bence bu kavganın kazananı oldu.

Gündemin en önemli sorunlarından biri de Devlet Başkanı olamasa bile Cumhurbaşkanı olacağı neredeyse kesin olan Erdoğan sonrasında kimin partiye egemen olacağı ile ilgili. Zihinlerde Özal ve sonrasında ANAP’ın hali henüz canlılığını kaybetmemişken tedbir alma gayret miydi yaşadıklarımız.

Gelinen bu noktada rahatlıkla söyleyebiliriz ki Tayyib Erdoğan’ın acelesi var. Bir an önce İstanbul’un çılgın projelerini bitirmek istiyor. En çok eleştiri aldığı eğitim sahasında fırtınalar estirecek köklü değişimler yapmak istiyor. Fakat eğitim yalnız Milli Eğitim değil, dallanmış budaklanmış kökleri sağa sola derinlere doğru uzamış.

Ama olmadı, hükümet düşündüğü planı uygulayamadı. Kendine zarar vermekten korktu. Belki plan bazında geri adım atmadı ama istediğini de yapamadı. Sevinen taraf kim ise o taraf kazanan taraftır.

Keşke daha makul karinelerle tartışma devam etseydi. Üslup bu kadar bayağılaşmasaydı. İthamlar yaftalamalar bu kadar hoyratça olmasaydı. Sonuçta memleketin çok büyük bir kesimini ilgilendiren bir konuydu. Bu anlamda makul ve makbul bir neticeye ulaşmadan nihayete ermesi uygun olmadı.

Eğer bu intihada kaset korkusu etkili olduysa buna da yuh olsun dememiz gerekiyor. Artık kimse böyle ciddi konular konuşamaz bu ülkede. Kim soktuysa siyasi hayatımıza bu kaset işini yedi sülalesine yetecek bir pislik bırakmış oldu. Yazıklar olsun…

Evet, fırtına dindi, kısmi yatışma sağlandı. Ben bir şey anlamadım bu kargaşadan dense yeridir. Ben öyle diyorum, siz de aynı kanaatte misiniz?