“ALO 147”
Bu toplumda insanlar, yakın tarihe kadar yapacakları şikayetler ile ilgili bir yol izlerlerdi. Önce okuma yazması varsa oturur arzu halini kağıda döker, kimseye göstermeden verilecek makama doğru yola çıkardı. Okuma yazması yoksa yapacağı şikayetin mali bir külfeti olurdu. Bir arzuhalci( eskilerin tabiri ile istidacı) bulacak, ona bir miktar para verecek, dilekçesini yazdıracak sonra vereceği makama doğru yol alacaktı. Makama geldiğinde muhtemelen ceberrrut bir kapıcı onu karşılayacak “yassak hemşerim, makamla görüşemezsin, ver dilekçeni ben götüreyim” diyecek, şikayetinde çok haklı ise bir şekilde onu aşacak ve kendisini makamın önünde bulacaktı. Önce bir tedirginlik yaşayacak, Makamdaki bana kızar mı acep? “Utanmıyor musun çocuğunun öğretmenini şikayet etmeye” falan türünden azar duyma ihtimalini de göz önüne alarak, ıkına sıkıla makamın huzuruna çıkacak, dilekçesini verecek, dışarı çıkıp derin bir nefes alacaktı. Ya şimdi?
Evinde ayaklarını uzatıp TV izlerken, sağında çayı, solunda TV kumandası, birden aklına “geçen hafta okula gittiğinde öğretmenin biraz asık suratlı olduğu, Müdürün okul ihtiyaçları için yardım talebinde bulunduğu, çocuğuna çok ödev verildiği, öğretmenin dersini anlatamadığı, aslında çocuğunun üstün zekalı olduğunu ama öğretmenin çocuğuna düşük not verdiğini vs.” gelecek ve “Alo 147” yi arayıp içini dökecekti. Alo 147’nin Van Erciş İlçesinde bulunan iletişim merkezi vatandaşı dinleyecek ve şikayetlerini ilgili okulun bulunduğu Valiliğe/Milli Eğitim Müdürlüğüne bildirecekti. Şikayet dilekçesinde isim, imza, adres olmayacak ama makamda işleme alınacak, görevlendirilen kişilerce gerekli soruşturma yapılacak, büyük çoğunluğunda olduğu gibi şikayetler asılsız çıkacak ve şikayet edilen, geçirdiği soruşturmanın psikolojik yıpranması ile baş başa kalacaktı. Peki nasıl olmalıydı?
Devlet denilen mekanizmanın en önemli vasıflarından birinin toplumun ahlaklı bireylerden oluşmasını sağlamak, bir diğer önemli vasfının da adalet mekanizmasını sonuna kadar sağlayıp, tarafların haklarını ve mağduriyetlerini dikkate alacak düzenlemeler yapmak olmalıdır.
Sağlıklı bireylerden oluşan toplumlarda, bireyler şikayet, başvuru, müracaat haklarını kullanırken bu haklarının başkasına çamur at izi kalsın anlayışı ile olamayacağının, haksız suçlamada ve ithamda bulunduğu takdirde bunun kendisine bumerang misali geri döneceğini bilmek zorundadır. Şikayetinde haklı olan birinin isimsiz, imzasız şikayet dilekçesi yazması ahlaki değildir. Devlette isimsiz, imzasız dilekçelerle başvuru yapan bireylerinin bunu hangi gerekçe ile yapıyorsa yapsın müracaatlarını Dilekçe Kanunu esasları doğrultusunda işleme almalıdır.
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının yetkilileri de itham edilenin haklarını koruma adına, yasanın kendilerine verdiği haklarını kullanarak Dilekçe Kanununa aykırı dilekçeleri çöp sepetine atmalıdır.
Sayısız örneklerini sıralayabileceğimiz, belden aşağı vuran, gayri ahlaki, yüz kızartıcı ithamların muhatabının sizin aile fertleriniz ya da size yönelik olduğunu dikkate aldığınızda ne hissedecekseniz, biliniz ki kendisi, kızı, oğlu bu ahlaksız ithamlara muhatap olan ancak şikayet eden bilinmediği için yaşadığı stres ve haksızlığa mazur kalan da aynı şeyi hissetmektedir.
Bir okul müdürü okul parasını yemekle itham ediliyor, hakkında yapılan soruşturma sonucu ithamların haksız olduğu anlaşılıyor. Bu okul müdürü kendisi ile ilgili haksız ithamda bulunana nasıl geri dönüp karşı dava açacak? Eğer bu ülkede hukuk işliyorsa ki işlediğine yürekten inanıyoruz, şikayette bulunan kişi hakkında mağdura bilgi vermeyen her makam sahibi yargı önünde suçlu konumuna düşecektir. Alo 147, Alo 184, BİMER ve bizzat verilen şikayet dilekçeleri ancak ve ancak Dilekçe Kanununa uygun olması halinde işleme alınmalı, devletin güvenliğini ilgilendiren konularla ilgili dilekçe sahiplerinin isimleri koşullu olarak gizli tutulmalıdır. Dilekçe sahibinden isim, adres, imza alınıp saklı tutulmalı, ithamlarının asılsız çıkması halinde mağdurun talebi halinde bu bilgilerin mağdura verileceği kendisine bildirilmelidir.
Seyfettin CEVVAL/ Eğitimci