Dünya sistemi on yıllardır AB kriterleri ile Türkiye’yi terbiye etmeye uğraşıyor. Halkımız da hükümetimiz de bu durumdan bizarız. Yakamızdan düşsünler artık. Biz bu kıstasların asıl amacının bu milletin dinini sulandırarak İslam ile irtibatını zayıflatarak ardından da oluşan ortamın elverişliliğinden istifade ile Hıristiyanlığı zerk etmek olduğunu pek ala biliyoruz. Klasik misyoner taktiğidir bu, çünkü hiçbir Müslüman dinini bırakarak direk olarak Hıristiyanlığa geçmez. İlla ki sulandırılmış bir ara istasyon olacak. Yürürlükteki sekilerleştirme (laikliğin yanlış yorumlanmasından kaynaklanıyor) programı amaç için yeterli gelmemiş olacak…
*** Ülke olarak çağları aşıp gelen bir idare etme kabiliyetimiz var. Mirasımızı bir tarafa iterek geçmişi adeta bir insanlık ayıbı suçlar galerisine benzeyen Frenklerden alacağımız bir akıl olamaz. Dahası asıl niyetlerinin ne olduğunu bidayette bildiğimiz halde bir daha tecrübe etmiş olduk. Bu milletin musalli evlatlarına “zina” fiilini nasıl suç olmaktan çıkarttılar zannediyorsunuz? Hınzır etini nasıl kasaplık hayvanlar statüsüne kattırdıklarını hatırlayınız. Şimdi de bir kısmında her türlü rezaletin yaşandığı öğrenci evleri ile ilgili niyetlerimizi izhar ettiğimizde karşımıza “özel hayatım mahremiyeti” kavramıyla karşı çıkıyorlar. Şöyle diyesim geliyor: Ulan mahremiyet ne, siz kimseniz? 2010 yılında tüm Avrupa ülkelerinde yapılan bir araştırmaya göre o yıl Ukrayna’da doğan çocukların %67’si zina mahsulü. Diğer Avrupa ülkelerindeki yüzdelik oranlar da onlara yakın.
*** Önümüzdeki yıllarda şehir terörüne kaynaklık etme potansiyeli çok yüksek olan veled-i zina belasını, hızla gelişerek değişen Türkiye’nin ayağına dolamak istiyorlar. Ayrılıkçı terör biraz tavsadı. Dinsel, mezhepsel çekişme de basiretli insanlar sayesinde pek tutmadı. İlla zapt-u rapta alınması gereken bu ülkeyi çok masumane bir taleple dizginlemeye çalışacaklar. O, insancıl metodun adı “özel hayatın mahremiyeti” Merak ediyorum ne anlıyorlar bu kavramdan. Bu milletin mütedeyyin mensuplarından daha saygılı kim vardır mahremiyete karşı? Öyleyse maksat başka, siz yoksa onların “mahremiyete” inandıklarını ve onun davasını güttüklerini mi zannettiniz?
*** Sanırım bu durumda yapılacak tek şey var. Hükümet AB başvurusunu geri çekmeli ve benim halkım sizin bize dayattığınız kriterlerinizi benimsemiyor, hatta milli bünyemiz için sizin ölçütlerinizin zararlı olduğuna inanıyor, demeli ve resmen ilan etmelidir. Gerekirse konu referanduma götürülebilir. Böyle yapmaz isek korkarım biz birbirimizi yiyeceğiz. Ne yazık ki şimdiden birçok müteşerri bile liberal iğvasına kapılmış durumda. Neymiş, annesinin babasının terbiye edemediğine devlet ne karışırmış. Ne münasebet?