İnsanın olduğu yerde farklı yaklaşımların olması gayet doğaldır. Farklı yaklaşımlar, meselenin enine boyuna ele alınmasını, eksiklerin / yanlışların görülmesini sağlar, çözüm için katkı sunar. Ancak farklı yaklaşım başlığı altında söylenilenler, bazen meseleyi içinden çıkılmaz hâle getirebilir, ulaşılan çözüm fayda yerine zarar verebilir.
Mevzuyu, rehber öğretmenlerle ilgili olası değişikliklerle ilgili tartışmalar üzerinden ele alacak olursak sanırım ne demek istediğimizi daha net anlatmış olacağız. Rehber öğretmenler, duyumlardan endişe ediyor ve ellerindeki kazanımları kaybetmek istemiyor. Değişikliklerin bir kısmına da meslek etiği açısından yaklaşıyorlar. Meselemiz olası değişiklikler olmadığı için oraya girmeyeceğim. Diğer mevzuat değişikliklerinde olduğu gibi burada da gördüğümüz yanlış yaklaşımlara dikkat çekmek istiyorum.
Birincisi, rehber öğretmenler kendi içlerinde hem fikir değiller. Olası değişiklikler onlar arasında da taraftar buluyor. İkincisi, olası bu değişiklikler diğer eğitim çalışanları tarafından kahir ekseriyetle hararetle destekleniyor. Üçüncüsü, atmosfere istişare değil suçlama / kavga hâkim. Doğal olarak böyle bir zeminden sağlıklı sonuçlara ulaşmak çok zor. Böylesi bir zemin tam da mevzuat yapıcılara yarıyor, değişiklik yapmak isteyenlerin elini güçlendiriyor.
Mevcut durumu bu şekilde tespit ettikten sonra biraz da doğru yaklaşımın nasıl olması gerektiği üzerinde duralım: Herhangi bir değişim hangi kesimi ilgilendiriyorsa, o kesim hak ve menfaatlerini korumak ve değişimi bütün paydaşların lehine bir düzenleme haline getirmek için yekvücut olmalı, birlikte hareket etmeli. Ayrıca kendileri üzerinde olumsuz bir algı varsa, bu algıyı kırmak için topyekün mücadele ortaya koymalı.
Rehber öğretmenlerle ilgili değişiklik noktasında idareci ve diğer öğretmenlerin tavrına gelince, empati ana eksene oturmalıdır. Aslolan rehber öğretmenlerin de memnun olacağı çözümleri yakalamaktır. Birkaç olumsuz örnekten hareketle genelleme yapılarak bir zümrenin mağdur olmasına vesile olunmamalıdır.
Değişiklik yapmak isteyen bürokrasiye gelince, üst bürokrasi hiçbir zaman siyaset adına iş tuttuğunu gözden uzak tutmamalıdır. Bürokrasi işleri kolay kılmak, paydaşları memnun etmek üzere vardır. Hizmet alanları memnun etmek isterken hizmet verenlerin motivasyonunu bozmamak gerekir. Mevzuat düzenlemeleri her zaman istendik sonuçlar doğurmabilir, bazen ters etki yapabilir. Bürokrasi, yapacağı düzenlemelerin hem paydaşlar hem de kendini oraya getirenler açısından ne anlama geldiğini iyi hesap etmeli, fayda - zarar hesabını iyi yapmalıdır. Zira devlet, hizmeti kendi adına çalışanlar vasıtasıyla vatandaşına sunmaktadır. Sunulan hizmet, memnuniyet oluşturmuyorsa bundan herkes zarar görecektir. Siz eğer hizmet veren insan kaynağınızı çok iyi yetiştirirseniz çoğu defa sevimsiz kurallara ihtiyaç dahi duymasınız. O, mesaisi bitse de eğer ona ihtiyaç varsa gerekli fedakarlığı seve seve yapar.
O ki bu ülkede vatandaşın önüne sık sık sandık konuluyor, yapılan bütün değişiklikler Türkiye'nin kutlu yürüyüşüne, büyük fotoğrafa hizmet etmelidir. Bu da değişimin genel anlamda memnuniyet sağlamasına bağlıdır. Memnuniyet sağlamanın yolu da hizmet veren ve hizmet alanı mutlu etmektir. Bir tarafın mutsuz olduğu yerde diğer tarafın mutlu olması zordur.
Erol ERMİŞ
Eğitim Bir Sen İstanbul 3 Nolu Şube Başkanı