İçimizden birileri kendini bilim adamı yetiştirmeye adamalı. Bunun için zenginlerimiz ve bilime gönül vermiş insanlarımız el ele vermeli.
Bilim, İslâm Dünyası olarak uzun zamandır hakkını veremediğimiz bir alan. İcat ise çoktandır çekildiğimiz bir saha. Hal böyle olunca ümmet zayıf düşmekle kalmadı, medeniyetimiz de irtifa kaybı yaşadı. Bu atmosferde çoğunlukla kendine güveni olmayan, aşağılık kompleksini aşamayan, bilimi dolayısıyla gücü elinde tutan Batı medeniyetine karşı öykünmeci, kendi değerlerini inkâr eden nesiller yetişti. Bu nesiller, Batı aşkıyla öylesine kör kütük sarhoş idiler ki her toplumun farklı yapısı olduğu, her ilacın her bünyeye uymayacağı gerçeğini dikkate almadılar; her şeyi kopyalamaya, oradaki her seyi buraya monte etmeye kalkıştılar. Zamanla anlaşıldı ki taklitle, kopyacılıkla, montajla ileri bir noktaya varılamıyor.
Aramızdan değerlerine bağlı, aşağılık kompleksine esir düşmeyen, bu gidişatın bizi Batının kölesi yapmaktan başka bir işe yaramayacağını söyleyen öncüler de yetişti. Kendimize güvendikçe toparlandık ve dünya tarafından dikkate alınır hale geldik. Ancak öğrenilmiş çaresizlik, öykünmecilik, aşırı Batıcı nesiller yetiştirmek, toplumsal mutabakatımızı mahvetti. İnsanımız bir dönem Batı medeniyetinin iki çocuğu kapitalizm ve komünizm uğruna birbirini yedi. Doğu Bloku çöķünce Batı; aşırı dincilikle, İslâmî terörizmle mücadele adı altında Müslümanları hedef haline getirdi. İslâm coğrafyası yeniden kan gölü haline geldi. Batı, kendine bağlı yetiştirdiği güçlerle kurduğu paravan örgütleri birbirine kırdırarak oluk oluk Müslüman kanı akıtmaya devam ediyor. Gün geçtikçe maskeler iyice düşüyor, tezgâh deşifre oluyor, biz de silkeleniyor, bilinçleniyoruz.
Uzunca bir girişten sonra yazının ana fikrine gelecek olursak: Bugün düne göre daha iyiyiz; biraz sancı çekeceğiz ama yarın daha da iyi olacağız. Değerlerine bağlı, kendine güvenen insanımızla iyi bir noktaya doğru gidiyoruz. Ben acizane bu süreci sağlıklı yürütmek, hızlandırmak adına bir öneride bulunmak istiyorum.
Dünyanın geldiği noktada bilimde, ekonomide çok güçlü olmadan belli bir çizgiyi aşıp, zirveye çıkmak mümkün değil. Üniversitelerimiz, bilimle uğraşan kurumlarımız elbette var. Onlar da elinden geleni yapmaya çalışıyor. Son dönemde özel yetenekli çocuklarımızın yetiştirilmesine daha bir önem veriyoruz. Bunların hepsi gerekli ancak bize kritik eşikleri atlatma noktasında yeterli değil. Burada topyekün bir seferberliğe ihtiyaç var. Kritik bir iki eşiği aşamazsak birileri uyandığımızın farkında ve bizi daha ileriye gitmeden bir daha ayağa kalkmamak üzere durdurmak, çökertmek istiyo. İşin kötüsü elleri zayıf değil. Bir tarafa lojistik destek sağlayarak topyekün hepimizden kurtulma şansına sahipler. Zira onlar şunu da gördü: Ne yaparlarsa yapsınlar bu milleti köleleştirmek mümkün değil, en asimile ettikleri bile bir gün aslına dönebilir. Ancak içimizdeki birileri hâlâ bunun farkında olmadığı için efendileri namına ölüyor ve öldürüyorlar.
Bilinçlenmek kuşkusuz çok önemli, bilinçli kitlenin çağın gerektirdiği bilim ve teknolojiye sahip olması daha da önemli. Üzerimize giydirilen esaret elbiselerini yırtıp atacak mucizevi birkaç icada ihtiyacımız var. Başkaları sürekli patent şampiyonu olursa bizim konuşmalarımız bir sayıklama olarak kalır.
Camiamız; dernek, vakıf, kurs, yurt, sivil toplum, okul vb. konularda çok mesafe katetti. İçimizden birkaç vakıf, dernek, cemaat, STK kendini değerlerine bağlı bilim insanı, sanatçı, sporcu yetiştirmeye adamalı. Değerlerine bağlı mimar, mühendis, doktor, öğretmen, hukukçu... yetiştirmede nasıl başarılı olduysak bu sahada da başarılı oluruz. Onlar sayesinde belli bir noktaya geldik. Daha ileri sıçramalar için büyük bilim insanları, büyük sanatçılar yetiştirmeye ihtiyacımız var. Beyin göçünün önüne geçmek bile bize ciddî mesafe aldırır. Yeniden zirve şahsiyetler yetiştiremezsek bir kısır döngüye düşer, bir ileri bir geri, pozisyonumuzu koruma mücadelesi vermeye başlarız. Halbuki sürekli daha ileri gitme mecburiyetindeyiz. Bir güç merkezi olamazsınız geniş kitleleri bir amaç etrafında toplayamazsınız. O zamanda büyük medeniyet olma ideali lafta kalır.
Sözün özü: Bunca Kur'an Kurslarımız, bunca yurtlarımız, STK'larımızın nerdeyse her mahallede şubeleri var. Çok değil her şehirde tam tekmil bir bir bilim adamı / mucit / sanatçı, düşünür... yetiştirme kursumuz / merkezimiz olsa, orada değerlerimizi öğreterek bilimsel çalışmanın hakkını verebilirsek yeniden tarih yapan bir millet haline geliriz. Sadece devletin bu sahada açacağı kurumlara bel bağlamamak, devletin de önünü açacak çalışmalara yönelmek gerekir.
Vatanını, milletini, dinini seven zenginlerimiz, STK'larımız bu el atılmamış saha sizi bekliyor. Vatana, millete, ümmete yapabileceğimiz en büyük iyilik bu olsa gerektir. Dahası İslâm Ümmetini yeniden şaha kaldıracak bilimsel çalışmalar yapmak da büyük sevaplar dairesindedir.
Haydi buyurun...
Erol Ermiş
Eğitim-Bir-Sen
Şube Başkanı