Peygamberimiz (a.s) şöyle buyurur:
"Allah beni bir muallim (öğretmen) olarak göndermiştir."
İbn Mace, Mukaddime, 17.
Alemlerin Rabbi olan Yüce Mevlam, Alemlere Rahmet olarak gönderilen iki cihan serveri Hz Muhammet (s.a.v.)’i ins ve cin soyuna Önder Muallim olarak vazifelendirmiştir.
Öğretmenlerin biricik vazifesi Baş Öğretmenimiz Hazreti Rasülüllahı kafi derecede doğru bilmektir. Branşı ne olursa olsun tüm meslektaşlarımız insanlığın önderini iyi bilmeli ve öğrencilere de doğru bir biçimde kavratmalıyız. Yegane kurtuluşumuz onun açtığı nurlu yolda olacaktır.
Bir misalle ne demek istediğimizi tafsilatlı bir biçimde anlatmaya çalışalım. Ensar Neşriyat tarafından yayınlanan Ailemizle 52 Derste Peygamberimizin Hayatı adlı kitapta konu pek güzel bir biçimde işlenmiş. Dikkatlerinizi lütfediniz.
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün ashab-ı kirama namaz kıldırırken cemaatten biri hapşırdı. O sırada cemaatin arasında yer alan bir sahabi, adama, "Yerhamukellah" dedi. Sahabi henüz yeni Müslüman olduğu için namazda konuşulmayacağını bilmiyordu. Yanındakiler "niye konuştun" dercesine sahabiye anlamlı bir şekilde bakmaya başladılar. Bunun üzerine sahabi onlara:
-Size ne oluyor ki bana bakıp duruyorsunuz, diye karşılık verdi.
Bu defa yanındakiler onu ikaz etmek için ellerini dizlerine vurmaya başladılar. Sahabi, onların kendisini susturmak istediğini anlayınca sustu.
Bundan sonrasını bu sahabi şöyle anlatıyor:
-Anam baba Resulullah'a feda olsun. Onun kadar güzel öğreten bir öğretmen hiçbir zaman görmedim. Vallahi o gün Resulullah, namazdan sonra beni yanına çağırdı. Kızmadan ve azarlamadan namazda dünya kelamı konuşulmayacağını söyledi. Namazın tesbih, tekbir ve Kur'an okumayı içeren bir ibadet olduğunu bana öğretti.
Sevgili Peygamberimizinen
Peygamberimiz (a.s.) Allah'ın dinini insanlara öğretmeye önce en yakın akrabalarından başladı. Ardından çevresinde bulunan arkadaşlarına ve tanıdıklarına İslam'ı tebliğ etmeye ve öğretmeye devam etti. İlk dönemlerde evinin yanı sıra Hz. Erkam'ın evini tebliğ ve eğitim faaliyetleri için kullandı. Böylece bu ev, Müslümanların ilk eğitim merkezi haline geldi ve İslam tarihinde Daru'l-Erkam adıyla meşhur oldu. Bu evde Kur'an ayetleri okundu, indirilen ayetler yazıya geçirildi ve bunlar Müslümanlar tarafından ezberlendi. Ayrıca İslam'ı öğrenmek ve Müslüman olmak amacıyla Mekke'ye gelenlerden bir kısmı burada ağırlandı ve eğitim gördü.
Peygamberimiz (a.s.) Medine'ye hicret ettikten sonra burada inşa edilen Mescid-i Nebevi'de
Peygamberimiz döneminde Müslümanların okuma-yazma öğrendiği yer sadece Mescid-i Nebevi değildi. Hz. Peygamberin teşviki ile Medine'nin değişik yerlerine dokuz mescit daha yapıldı. Böylece bu mescitler de ibadet yeri olmanın yanı sıra eğitim-öğretim merkezleri oldu. Bu nedenle Peygamberimiz "Her mahallede mescitler inşa edilip temiz tutulmasını, güzel kokularla kokulanmasını ve inşaatının sağlam yapılmasını" tavsiye ederek eğitim öğretimin yaygınlaştırılmasını istedi.
Peygamber Efendimiz eğitim-öğretim faaliyetlerinde kadın-erkek ayrımına gitmemiştir. Hz. Peygamber (a.s.) belli günlerde sadece kadınlara yönelik dersler yaptı ve onları dinî konularda bilgilendirdi. O dönemde bazı kadınlar da öğretmenlik yaptılar. Nitekim Şifa isimli bir kadın sahabi, Peygamberimizin eşi Hz. Hafsa Validemize okuma-yazma öğretti.
Allah Resulü, çocuk ve gençlerin çok yönlü olarak eğitilmelerini isterdi. Bu amaçla anne-babaların, çocuklarına din ve ahlak eğitimi yanında binicilik, atıcılık ve yüzme gibi spor dallarını öğretmelerini de tavsiye ederdi. Ayrıca onlara aritmetik, tıp, sağlık, astronomi, tarih gibi ilimleri de öğretmelerini öğütlerdi.