Siyasi bir terimdir devri sabık yaratmak. 1950'lerle birlikte siyaset terminolojisine girdiğini gördüğümüz bir ifade. Devri sabık yaratmakla kendinden önce gelenlerin yaptıklarının hesabını sormak ifade edilir. Yani önceki iktidar dönemini sorgulamak, yapılan haksızlıkların, yolsuzlukların üzerine gitmek anlamına gelir.
Devri sabık yaratma peşinde koşanların bu günlerin çetelesini tutuklarına dair bilgiler herkesin bildiği şeyler. Zira bu tür emelleri olanlar amaçlarını gizleme gereği bile duymuyorlar. Herhangi bir vatandaşın bu tür örneklerle karşılaşması sıradan bir vakıa niteliğinde.
Bir örnek vererek ne demek istediğimi mufassal hale getirmiş olayım. İmam hatipli olmayı kendisine dava edinmiş bir kardeşimiz karşılaştığı bir müşkili çözmek maksadıyla bulunduğu yerin mülki amirine çıkar. Probleme konu olan mevzuyu arz ettikten sonra bir anda sorunu unutur. Muhatabı sanki onu dinlememiştir. Kendini haklı göstermek için farklı gerekçeleri öne sürerek aslında meseleye ne kadar yabancı olduğunu ortaya koyar. Fırça atar bir üslupla der ki;
28 Şubat Süreci’ne sizin bu söylemleriniz sebep oldu. İmam hatipler bizim arka bahçemiz demeyecektiniz. Siz böyle dediğiniz için adamlar size haddinizi bildirmek için bu darbe sürecini yaşattılar bu millete. Bakıyorum da bu günlerde yine o günlere benzer faaliyetler içindesiniz. Bu böyle devam etmez. Tüm eğitim müesseseleri bir tarafa, imam hatipler bir tarafa diyemezsiniz. Yine fincancı katırlarını ürküteceksiniz…
Mülki amirden bu zılgıtları yiyen vatandaşın zihni allak bullak olur ve muhatabının malum yapılanmanın kripto temsilcisi olduğuna kanaat getirerek çıkar gider.
Olayın cereyan ediş tarzını ve akıbetini bir yana bırakarak imam hatiplere devletin ve milletin yaklaşımını analiz etmeye çalışalım.
Memleketimizde imam hatipler bu günlere milletin talebi ve teveccühü ile gelmişlerdir. Zaman zaman devlet erki bu teveccühü anlamada kasten ya da sehven duyarsız davranmıştır. Ancak meşum süreçte gadre uğrayan imam hatipler yaşadığımız günlerde ciheti devletten, millettin teveccühüne benzer bir yaklaşım görmektedir. Bu yaklaşımın din ve millet mefhumlarıyla sorunları olanlar tarafından farklı yönlere çekilmeye çalışıldığı da cümle âlemin malumudur.
İmam hatipler, meşum süreçteki maddi ve manevi zayiatlarının henüz tamamını dahi geri almamışken devlet erkinin onlara imtiyazlı davrandığını iddia etmek abesle iştigal etmek demektir. Bu lakırdıların kısmen haklı tarafı ise imam hatipli olmayı kendilerine dava ittihaz edinen bazı sivil toplum kuruluşlarının dostu imrendiren, dostça bakmasını bilmeyenleri ise kin ve gayzdan çatlatan başarılı çalışmalarıdır.
İmam hatiplere adanan çalışmaların gayzdan çatlattığı bir başka grup ise devletin kılcal damarlarında şeytani seyrü seferler yapan malum kör yapılanmadır.
Eski konumlarına yeniden kavuşmak için kendi kontrollerinde olmayan her olumlu gelişmeyi peşinen karalama çabaları ve bunu mevcut yönetime karşı kullanma gayretleri bu zavallıları inhirafa doğru sürüklemektedir.
Günden güne deşifre olan bu yapılanma mümessilleri yerel ve milli oluşumların peşinden giden vatandaşları korkutmak, sindirmek için devri sabık yaratma tehditleri savurmaktadırlar.
Acı olan şu ki bazı vatansever ve milli değerlere haiz insanlar meşum emeller peşinden koşanların ekmeğine yağ sürmektedirler.