Hiç kimse; konjenktürel davranıp birilerinin gözünü boyadığını zannedip, böylelikle de çeşitli makam mevkileri kapabileceğini sanmasın.
Hele hele, "biz eskiden..." diye başlayan cümleler kurup, kahramanlıklarını filan anlatmaya kalkmasın.
Rüştünü ispat etme gayretine girip de hasbe'l-kader bir köşeyi kapmış olanlar da bilmelidir ki; Allah'ı kimse kandıramaz! Ayrıca o köşelerde nelerle karşılaşabileceklerini de yine ancak Allah bilir.
Elbette kimin ne kadar samimi oldugunu, kalplerdeki en gizlileri ancak Allah Azze ve Celle bilir. Ama baktığında gözbebeklerinden kalbin dehlizlerindekiler, sesin titreşimlerinden ve kurulan cümlelerden ise samimiyetin derecesi pek âlâ anlaşılıyor.
İbnü'l-Emin Mahmud Kemal'in dediği gibi:
"Sûretin sîretine şâhiddir,
Başka şahid aramak zâiddir"
Heyhaaat!!! Hepimiz biliyoruz ki, iman ettik ki;
Bu dünya ve içindekiler sadece bir oyalanmacadan ibarettir. Asıl kalıcı ve sonsuz olan âhiret yurdudur. Asıl oradan nasıl bir köşe nasıl bir makam kaparız, ona bakmak lazım!...
* * *
Lafa bakıyorsun; dunya yalan, her sey geçici,
Tutum ve davranışa bakıyorsun; dünya ilah olmuş, makama tap, menfaate tap, paraya, ihaleye, şehvete, konfora tap, sanki ahiret yok!
Haksızliktan dem vururken, mangalda kül bırakma; sonra uc kurusluk cikar icin, bir kere de ben istiyorum de.
‘Dava’yı diline dola, şöyle bedel ödedik, şunu yaptık bunu ettik öğün dur;
sonra da şu işi (makami, ucreti vs) bana cok görüyorsunuz de...
Filanca yerde Allah rızası için hizmet var denilince,
binbir bahaneyle dokuz dereden su getir,
ama kuyruğun sıkışınca da ilgilenmiyorlar diye veryansın et!
Veyl olsun, Allah'a, Rasûlüne ve âhiret gününe inandım deyip de sonra, menfaatlerini putlaştırıp, hırsının esiri olan ve ahlaksızca dünyaya tapanlara...
Alın dünyanız da makamınız da paranız da statünüz de sizin olsun!
Ne mutlu , dünyayı ve içindeki nefsin hoşlandığı şeyleri, kalben elinin tersiyle itip, yalnız Hakka gönlünü vererek, kendini, her işi, sözü ve davranışıyla Hakk'a sevdirmek, rızasını almak için çırpınıp gayret edenlere...