Savaş iki ülke yada daha fazla ülke  arasındaki anlaşmazlıkları çatışma yolu ile çözme işidir. Yedi Haziran seçimleri akabinde ülkemizde ortaya çıkan terör saldırılarını ve tırmandırılmaya çalışılan kaos girişimlerini kast etmiyorum.

Ortadoğu alev topu olmadan önce  birinci dünya savaşı sonrasında İngiliz ayak oyunları ile Musul ve Kerkük elimizden alındığında bu kaosa ortak hale geldik. Tarih Ortadoğu etrafında dönen bir ışıldak gibidir. Dünya devletlerinden hangisi ya da hangileri Ortadoğu’ya hakim olmuş yada şu veya bu şekilde hegamonyası altında tutmuş ,  kontrol etmiş ise dünyayı da yönetmiştir. Hele hele fosil yakıt yataklarının tam üstünde bulunan  bu coğrafya şimdi daha da önemli durumda. Petrolü kontrol eden dünyayı kontrol ediyor.

Aslında lafı dolaştırmanın manası da yok. İngiliz imparatorluğuüzerine güneş batmayan imparatorluğunu  ikinci dünya savaşıyla birlikte ulus devletlere izin vermiş görünmekle birlikte kendi kontrolünde tuttukları ve genellikle kendi okullarında (Oxfort Cambridge)  gibi yetiştirdikleri devlet adamları marifetiyle yönettikleri devletçiklere dönüştürdü. Hiç biri İngiliz menfaatlerine ters politika üretemeyen bu devlet başkanı görünümlü valiler yüzünden Ortadoğu bu halde. Ülkemizde birkaç kez bu anlayışa muhalif devlet adamları gelmiş ise de bir an önce ekarte edilmiş, zehirlenmiş idam edilmiş, basit ameliyatlarda narkoz ile ortadan kaldırılmak istenmiştir. (Menderes, Özal , Erdoğan) iç karışıklıklarla kaos oluşturulmaya çalışılmış yersiz ve mesnetsiz irtica yaygaraları ile iktidardan uzaklaştırılmışlardır. ( Erbakan , Mursi )

Ülkemizde on üç yıllık Ak Parti İktidarının hemen hemen hiçbir batılı devlet tarafından sevilmemesinin istenmemesinin  ezilmiş Ortadoğu halkları tarafından sevilen Erdoğan figürünün, bir şekilde ortadan kaldırılmaya, gözden düşürülmeye çalışılmasının da ana sebebi yukarda anlatılanlardır.

Gelin size uçuk ama bir o kadar da enteresan ve olabilir iddiadan bahsedelim. Diyorum ya sadece iddia…

“ Kurtuluş  savaşı sonunda mağlup edemeyeceklerini anlayan batılı devletler gizli olarak Lozanda bazı anlaşmalar yaparlar. Bunlardan birisi de Türkiye hükümetlerinin 10 ( on ) yıllık periyotlarla yenilenmesi kararıdır. Mustafa Kemal 1933 yılına kadar yaptıkları ile dünyada en çok gelişen 2 ülkeden biri haline getirdi ülkeyi. Sonra , sonra Çankaya köşküne çekildi ta ki yavaş yavaş zehirlenene dek. İnönü 39 yılından 49 yılına kadar on yıl aldı görevi o da çok partili demokrasiye feda edildi. Menderes 50 yılında aldığı iktidarı 60 yılında darbe ile canıyla teslim etti. Demirel’e 10 yıl bile tahammül edemediler. 72 muhtırası Milli cephe hükümetleri 80 darbesi  merhumun çekmediği kalmadı.  Özal 83-93 arasında kaldı tepede o da bir şüpheli ölümle kaldırıldı ortadan. Tam  da “ adriyatikten Çin seddine”  dediği dönemde ve Erbakan ise onların bir yıl bile zor dayandıkları bir isim oldu 28 şubat ile alaşağı edildi.  Erdoğan 2002 yılında aldı iktidarı 2012 7 Şubat’ ına kadar. Narkoz ile ortadan kaldırmak istendi. Gezi. 17-25 Aralık yargı darbesi  ile oradan kaldırılmak istendi .Ve hala dipdiri ayakta ve 2023, 2051, 2071 vizyonlarından bahsediyor.

Gelelim Savaşın Tarafı Mıyız  ? soru başlığımıza ; 1991 yılında doğu bloğunun çökmesi ile birlikte tek kutupla hale gelen dünya kendine bir düşman belirledi. YEŞİL kuşak olarak adlandırılan İSLAM çoğrafyası. Adı konulmamış ancak körfez savaşı ile birlikte başlayan Afganistan , Irak, Suriye diye devam eden boyun eğdirilen Pakistanı es geçen bir batı İslam savaşı. 2001 ikiz kulelerin yıkılması ardından kameraların karşısına gecen Başkan oğul BUSH “ Bu bir HAÇLI savaşıdır.” Diye açık açık söylemişti.  "Haçlı Seferi", Müslüman topraklarına karşı Hıristiyan ordularının bir araya gelerek sefer düzenlemesi anlamında "tarihsel" bir tâbir olduğu kadar, günümüz Batı dünyasında "ulvi bir amaç için bir araya gelerek sonuç almak üzere mücadelenin sonuna kadar sürmesi" gibi dinsel içerikli olmayan anlamda da kullanılıyor. Tabi yersek.

Anlatmak istediğim küresel savaşın tarafı olmak işte  tam da bu. Şu an terör ile  ayar verilmek istenen Türkiye bu badireden ya güçlenerek çıkacak ya da …

Burasını siz değerli okuyucularımıza bırakıyorum.