Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren sendikalarımız, neden bir Tabipler Birliği, Barolar Birliği ya da Mimarlar Odası kadar etkili değiller?
Sayıca bunlardan daha fazla üyeye sahip olmalarına rağmen, neden kamuoyu üzerindeki etkileri beklenenden çok uzak?
Bir milyona yakın eğitim çalışanını temsil eden bu sivil yapılar, neden eğitim politikalarına farklı bir perspektif geliştirmekte ve siyaset kurumunun eğitime ve eğitimciye bakışında ağırlığını hissettiremiyor?
Eğitimin bunca çözüm bekleyen sorunu varken, neden gerçek ve sahici bir paydaş gibi çözüm odaklı çalışmalar yapılmıyor / yapılamıyor? Yapılsa bile neden acaba bir rapordan öteye gitmiyor da, kağıt üzerinde kalıyor?
Sendikal mücadele, sadece bir zam pazarlığından mı ibaret yoksa?
Eğitim çalışanlarının özlük haklarını koruma ve geliştirme adına neden dişe dokunur bir çalışmalarına şahit olmayız eğitim sendikalarının?
Eğitimde sürdürülebilir ve kalıcı bir sistem arayışı halen devam ederken, sendikaların hiç mi bir önerisi, teklifi, görüşü olmaz?
Mesela sürekli değişen sınav sistemi ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’na sunacakları alternatif bir hazırlıkları var mıdır? Liseye ve üniversiteye geçiş sınavları için elle tutulur bir planları söz konusu mudur?
Öğretmenin hakkını / hukukunu ve itibarını en başta savunacak, buna halel getirilecek her gelişmeye güçlü ve kararlı bir şekilde karşı durması gerekenler eğitim sendikaları değil midir?
Öğretmenin hakkını / hukukunu ve itibarını dahi koruyamayan, savunmakta yetersiz kalan, bireylerin yaptığı / yapabildiği gibi kuru bir kınama ve açıklama ile geçiştiren eğitim sendikaları sorgulanmalıdır en başta.
Sahi, sendikal kuruluşların en asli ve birincil görevi, siyaset yapmak , okul yöneticilerinin belirlenmesine referans olmak, yalaka takımının bitmek tükenmek bilmez istek ve arzularını hitama erdirmek midir?
Bilakis, kahir ekseriyeti öğretmen olan üyelerinin hakkını / hukukunu savunmak, onların kamuoyu önünde rezil rüsvay edilmesine müsaade etmemek, sorunlarına göz yummamak değil midir?
Son olarak videolu paylaşım rezaleti ile görülmüştür ki, itibarı beş paralık edilen öğretmenin düşürüldüğü vahim durum ne ilktir ne de son olacaktır. Bunlar daha iyi günleri mi yoksa öğretmenlerin?
Bir okul müdürü katledildi öğrencisi tarafından, daha ne olsun? Hakarete maruz kalan, aşağılanan, yaralanan, darp edilen ve sosyal medyada paylaştığı fikirlerinden dolayı linç edilen eğitimcileri saymaya bile gerek yok.
Alo 147 ve Bimer aracılığıyla ya da çalıştıkları kurumda / okulda kendini bilmez öğrenciler ve velileri tarafından bildiğiniz Mobbing’e tabi tutulan öğretmenler haklarının savunulmasını, itibarlarının kendilerine iade edilmesini bekliyorlar, en azından umuyorlar haklı olarak.
Eğitim çalışanlarına kulak verdiğinizde,
-Sendikaların temel görevlerini yerine getirmelerini, asıl işlerini iyi yapmalarını,
-Öğretmenler ile ilgi ve alakalarını güçlü tutmalarını , onlarla ve sorunlarıyla yakından ilgilenmelerini,
-Öğretmenlerin kaybolan itibarını yeniden kazandırmak için güçlü bir kamuoyu oluşturmalarını ve gerekirse eylem kararı almalarını,
-Hak ve hukuk mücadelesini adalet / liyakat temelinde daha yüksek sesle vermelerini,
-Kişisel ihtirası ve makam, mevki, statü peşinde koşan muhterislerin vazgeçilmez, önlenemez istek ve arzularını karşılama gayretlerinden geri durmalarını,
-Kısacası gerçek sendikacılık yapmalarını çok yüksek sesle adeta haykırdıklarına şahit olacaksınız.
Bekliyoruz, güçlü bir ses bekliyoruz sizlerden,
Slogan değil, icraat bekliyoruz,
Daha etkin, daha güçlü bir mücadele bekliyoruz,
Hiç değilse, yukarıda isimlerini zikretmek zorunda kaldığım oda ve birlik yöneticileri kadar cesur ve kararlı olmanızı bekliyoruz.
Bekliyoruz işte...