TEOG iptal edildiği günden itibaren, bakanlığın zor bir sınav vereceğini düşünüyordum, ancak MEB Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürü Sayın Bayram ÇETİN’in açıklamalarıyla, bakanlığımızın işinin çok kolay, öğrencilerinse bir hayli zor olduğunu anlamış olduk.
Sayın Genel Müdür, Özel Okullar Derneği’nin Antalya’da yaptığı sempozyumda; sınavın çok zor ve seçici bir sınav olacağını, soruların öğrencilerin yüzde altmışına hiç hitap etmeyeceğini, ezber bilgi değil analitik düşünme isteneceğini, en üst dilimden yüzde onluk grubun seçileceğini, öğrencilerin kendi okullarında sınava giremeyeceğini söylüyor.
Sayın Genel Müdür bu açıklamalarıyla, okulların açıldığı günden beri kafası karışmış, motivasyonu bozulmuş, çalışma azmi kaybolmuş öğrencilere; çocuklarını yeni şartlara göre sınava hazırlamaya çalışan velilere; kargaşadan payımıza daha çok öğrenci düşer mi diye bekleyen özel okulculara ve eğitim kamuoyuna hangi mesajı vermeye çalıştı, hangi gerekçe ve kaygılarla böyle bir açıklama yaptı, tam anlayamadım ancak bir eğitimci olarak nelerin yapılmaması gerektiğini çok iyi anladım.
Bir öğretmenin, öğrencilerine yapacağı en büyük kötülük, daha yolun başında öğrencilerinin umudunu kırmasıdır, gözlerini korkutmasıdır. İşlemediği konulardan soru sormasıdır. Sınavı, öğrencilerin ne kadar yetersiz ve başarısız olduğunu göstermek üzere kurgulamasıdır. Sınav sorularını, öğrencilerinin seviyesine göre ayarlayamamasıdır. Ortaya çıkacak başarısızlığın; ya dersi iyi öğretemeyerek ya da sınav sorularını seviyeye göre ayarlayamayarak kendisine ait olduğunu görmemesidir…
Şimdi gelin, eğitimin bu değişmez doğrularını, liseye geçişte bu yıl yapılacak sınav sürecine uyarlayalım. Evet, sıralayan değil seçen bir sınav olacak, geçen yıllarda yapılan sınavlardan değişik olacak, daha az bir grup öğrenci sınavı kazanmış olacak, öğrenciler kendi okullarında sınava giremeyecek, girilmesi isteğe bağlı olacak. Bütün bunlar konuşulmuş, örnek sorular yayınlamış, soruların zorluk düzeyi görülmüş ve mantığı kavranmışken, bu açıklamaya neye hizmet etmiş oldu?
Müfredatımız, ders kitaplarımız, yöntem ve tekniklerimiz, okullarda yapılan değerlendirmeler, öğretmen eğitimlerimiz, sizin bu sınav kurgunuza göre işlemiş mi? Bu değişim önceden planlanmış mı? Öğrencilere birinci sınıftan itibaren, bugün sınavı kurguladığınız mantığa uygun eğitim verilseydi, bu yapılanlar isabetli ve açıklamanız yerinde olurdu.
Sayın Genel Müdürüm, yapacağınız bu zor sınava girecek öğrenciler, doktora öğrencileri değil, sekizinci sınıf öğrencileridir. Sizin, daha eylül ayına kadar önlerine koyduğunuz test sistemine göre sınav hazırlığı yapan; anneleri, babaları ve öğretmenleri tarafından günde beş yüz test sorusu çözmesi çizelgeyle takip edilen öğrenciler. Bizim öğrencilerimiz, yabancı memleketlerden gelen öğrenciler değil. Sizin hiç mi kusurunuz yok?
Bu açıklama aslında bir itiraftır. Bizim verdiğimiz eğitimle yetişen öğrencilerin yüzde altmışı analitik düşünmekten uzaktır, ezbere dayalı eğitim almıştır diyorsunuz. Ezbere dayalı test soruları çözmeye hazırlanmışlardır, verdiğimiz eğitimin gerçek hayatla bağlantısı yoktur diyorsunuz. Sizi tedirgin eden ve bu açıklamalarla ön almaya çalıştığınız asıl kaygınız; başarısız sınav sonuçları üzerinden alacağınız eleştirilerdir. Şimdiden önlem alıyorsunuz, derdiniz yine öğrenciler değil, kalıcı bir sistem kurgulamak değil, öğrencileri hazırlamak değil.
Zor bir süreç, sorumluluğu öğrencilerin ve velilerin üzerine atmakla, günübirlik politikalarla yönetilemez. Aynı bilgileri, cümleleri daha özenle kurarak da ifade edebilirsiniz. “Bu yıl yapacağımız sınavdaki amacımız değişmiştir. Çocuklarımızın kendi okullarında sınava giremeyecek olmasından kaynaklanacak muhtemel olumsuzluklara karşı bütün önlemleri aldık. Örnek soruları yayınladık. Yavrularımız bu soruları iyi incelesin. Biz bütün liselerimizi iyileştiriyoruz. Sınavla öğrenci alan liselere yerleşme hakkı kazanamayan öğrencilerimiz, adrese dayalı gideceği liseden de istediği yükseköğretim programına gidebilecek. Önlerinde dört yıl kadar süre var. Velilerimiz tedirgin olmasın.” demek çok mu zor?
Bana kalırsa, öğrencilerin değil de bu mantıkla bakanlığın işi daha zor. Öğrenciler, veliler, özel okul yatırımcıları, bu tür açıklamaların satır aralarında söylenmeyenleri de anlıyor, önlemini ve pozisyonunu alıyor. Veli; “Çocuğum sınavla yerleşirse tamam, yerleşmezse adresi zaten taşıdık, adresle yerleşmede problem çıkarsa şu kapılar çalınacak. Yine olmazsa, aile bütçesini zaten ona göre kurgulamıştık, her bütçeye uygun, puanı bol verecek, dershane gibi esnek özel lise alternatifleri zaten var.” Özel okulcular; “Bu sistemde lise açmak lazım, mevsim Antalya’da seminer için uygun. Tatil havasında planlama, her yıl çok da verimli geçiyor!” diyor.
Yetkililerden beklenen; sıfırcı hoca mantığı ile davranmaları değil, sürece hakim, ne yapacağını bilen, tedirgin etmeden doğru bilgilendiren, geleceği problem çıkmadan planlayan bir yönetim tarzıdır. Eğitimci yaklaşımı göstererek doğruyu bulamıyorsanız bari siyasetçi mantığı ile insanların beğenisini kazanmayı amaç edinerek doğruyu bulun. Sıfırcı hoca mantığı değişmediği müddetçe, sınavlar değil işimiz gerçekten zor olacak.
Talat YAVUZ
Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı
[email protected]
www.twitter.com/talatyavuz29
www.facebook.com/yavuztlt