FERASET’TEN ZİHİNSEL RUHSAL VE FİZİKSEL KATARAKT’A

          Eğitimden siyaset oradan ticaret ve seyahate hatta sıhhate varıncaya kadar her alanda Mü’min’i diğer insanların önüne geçiren Feraset’in maalesef günümüzde büyük çoğunluk müslümanı terk ettiğini söylemek ya da tespit etmek hiçte zor olmayacak kadar gözümüzün içine sokulmaktadır. Daha farklı yani kısa bir ifadeyle Mü’minler olarak Allah’ın lütufları bizi terk ederken sadece seyrediyoruz. En büyük lütfu olduğunu düşündüğüm Feraset ise en iyisini Allah bilir ama galiba en değerlisi…

          Yüz yıllık projeler üreten düşmanları olan bir topluluğun en azında bir o kadar planı olmalıdır diye düşünüyorum. Ama bizim daha başka tedbirlere de ihtiyacımız olması gereğinin sebebi düşmanın hain oluşudur. Feraset denen nimeti bundan dolayı Allah Müslümanlara ihsan etmiştir. Bu ferasetin ilk ifadesi şöyle varid olmuştur. ‘’Mü’minin ferasetinden korkun çünkü O Allah’ın nuruyla bakar’’ Hz. Muhammed (S.A.S).

          Geldiğimiz zamanlar geçtiğimiz zamanlara geldiğimiz makamlar geçtiğimiz konumlara hasret, gıpta ve hüzünle bakıyor. O makama gelmeden önce adam gibi adam idik şimdi nooldu bize diye iç hayıflanmaları ile dopdolu bir dünya insan… Müslüman olduğu yeri yeşerten iken ya da durun daha sıkısı var bu ifadenin ‘’ Müslüman öyle ol öyle ol ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin’’… Şimdi öyle bir hale gelmiş ki elinden gelse elleri ile boğacaklar muhalifler birbirlerini. Allah rızası için kurulmuş olan tüm İslami Dernek, Vakıf, Stk ne varsa hepsinde durum bir birinden vahim. Dışarıda olanlarla tebessüm ( kurumsal olarak dışarıda olanla bir menfaat çatışması yoksa kardeş kardeş geçinliyor.) içeride olanlara kan kusturma yöntemi ile oluşturulan baskıcı ve dayatmacı yönetimler, ümmetin emanetini berheva etmeler, nefsi tatmin beklentileri karşılanmayınca muhataba ğaliz küfür, itham ve iftiralar gırla…

          Şimdi sağlam dinsizlerin alay konusu haline gelişimiz içler acısıdır. Adı Müslüman bir şahıs yaptığı ya da iddia edilen yolsuzluğunu İslami kavramlarla savununca cidden komik duruma düşüyor. Hele de muhatap gazeteci ya da feleğin aynı çemberinden geçmiş bir siyasetçi ise yerin dibine sokuyor bu hatayı yapanları ama izlerken onun (savunman müslüman ‘’ ! ‘’ ) tarafında olduğunuz için aynı hissiyatı siz de yaşıyorsunuz. Siyasetimizde bile muhalif olanların dahi saygısını kazanmış İslami kesimin geldiği nokta açısından dikkate değer bir durumu yaşıyoruz maalesef...

          Bakın eskiden yaşadığım bir hadiseyi paylaşayım ve şimdi bizim kendimizin bile kendi hakkımızda ki kanaatlerini bir gözden geçirelim. Seksenli yıllarda Özalcı bir komşu ağabeyle siyasi bir tartışma esnasında Rahmetli Özal ile ilgili bir haber paylaştım. İnanmadı ve nerden duyduğumu sordu. Ben de Milli Gazete’ye itibar etmez diye söylemek istemedim. Israr etti sonunda doğruyu söyleyince aynen şöyle cevap verdi.

          - Ha Milli Gazete yazmışsa doğrudur. Onlar yalan söylemez, yazmaz. Şimdi bu yazıyı okuyan herkesi şehadete davet ediyorum.

          -BİZ O ZAMAN BÖYLEYDİK DEĞİL Mİ?

İkinci şehadetiniz için ikinci sorumuz geliyor. Hazır mısınız?

          - BİZ ŞİMDİ BÖYLE MİYİZ?

          Asıl hedefimizden daha fazla uzaklaşmadan konuya tekrar dönelim. Allah’ın bize lütufları bizim hak edişimizle ne kadar ilgilidir biraz düşünmek istiyorum. Hak ederek alıyorsak Lütuf olur mu? Hak edilmeyince verilmiyorsa ücrete benzemez mi? Bu sorular benim kafamı çok yormuyor onu baştan söyleyeyim. Ama bir çok kişinin kafasında kabloları yakabileceğini düşünüyorum. Bu benim aklımın üstünlüğü ile değil en kalbi bir şekilde tüm hayatım boyunca tutunduğum tevekkülüm ile alakalıdır. Kabloları yanacak olanların da sadece bir sebebe bağlı olmadığını söyleyelim yeterlidir.

          Feraset ehli bilir ki minareyi çalan kılıfını hazırlar. Feraset ehli bilir ki yapılan hiç bir şey kimsenin yanına kâr kalmaz. Feraset ehli bilir ki kitabına uydursanız da Allah dilerse rezil ve zelil etmek istediğinde kişi kendi eliyle diliyle deşifre eder işi. Akit Tv genel yayın yönetmeni Bülent Sarıdiken resmen siyasette ve bürokraside yolsuzluk yapanların varlığını açık bir şekilde ifade etti. Ve bunlardan bahsederken isim vermeye gerek yok dedi herkes kendini bilir dercesine. On altı yılda geldiğimiz nokta bu mu olmalıydı? O siyaset ve bürokrasiden bahs ediyor ben de Vakıf, Dernek ve Stk’larda olanlar için diyorum ki herkes kendini bilir. Ahiret inancı olması fark etmiyor oluşuna uzun zaman hayret etmiştim de azar azar anlıyorum şimdi.

          Allah Cumartesi çalışmayı yasakladığı halde ve Allah’ın Peygamberi aralarında olduğu halde deniz kenarına ağ kurup Cumartesi takılanları ertesi gün alarak yolsuzluk yapanlar aklıma gelince anladım. Yine Peygamber aralarında olduğu halde, vahiy gelmeye devam ettiği halde, inandıklarını söyledikleri halde bunu yapan cumartesi yolsuzları arası çok sürmeden buzağıya tapmaya başladılar. Bu buzağı o zaman somuttu. Şimdilerde soyut / dijital / ekonomisi bile rakamlardan ibaret olan bir çağı yaşıyoruz ve bir çok alanda sanatta bile soyutuz. Modern müslümanların değişim ve bozulmalarında artık soyut buzağılara tapmaya başlamasına gelip dayanırsa iş hiçte şaşırmayız herhalde.

          O halde Ferasetten mahrum kalmamak ve ruhsal, zihinsel ve fiziksel katarakta uğramamamız için ne gerekiyor diye bir düşünürsek hiç fena olmaz. Her geçen gün maliyeti ve tedavi imkanı azalan ve tam körlüğe doğru giden bir durumumuz var. Ve artık mevcut düzenin muhaliflerinin kendi içimizden yetiştirilememesi dolayısıyla; yani gelecekte devleti emanet alacakların yetişen İslami şuur sahibi gençlik olma umudu kalmamıştır. Çünkü bu iman, bu azim ve bu gayret bizde kalmamıştır. Çünkü gençlerimizi yetiştireceğimiz dava anlayışını kaybediyoruz her geçen gün. Ne diyeceğiz çocuklarımıza.

          -Bak oğlum eğer iyi çalışmazsan bak şimdi bizim zulmettiğimiz gibi başkaları da gelir sana zulmeder.

          -Bak oğlum iyi yetişmezsen çaldıklarımızı bir gün gelir başkaları çalar aman ha.

          -Bak kızım en yüksek makamda sen olmalısın bak bana kimse tepeden bakamıyor ama ben herkese tepeden bakabiliyorum.

          -Kızım aman sakın gerilerde kalma yoksa banim gerilerde olduğunu düşündüklerime uyguladığım mobbing’i başkaları da sana uygular. Allah korusun!

          Nasıl beğendiniz mi?

          Sonra da Allah’ım Kudüsü koru. Hem de utanmadan!!!

          Allahım Müslümanlara yardım et. Niye?

          Allah’ım İsraili kahret. Emin misin?

          Yahu şu İran da bir türlü adam olmadı gitti. Hep Sünnilerle savaşıyor!!!

          Tüm siyasi, İslami hayat argümanları bu araya sıkışmış ne şii kadar çalışıyor ne Yahudi kadar. Ya da onların yarısı kadar bile samimi değil ama Allah O’na yardım edecekmiş. Niye ki?

          Senin sadrazam ile bir organik bağın mı var?

          Vesselam

          Selehattin DUMAN

          Gözünüz Aydın İst. Şb.Bşk.(! :)

          06.01.2018 14:08