Okullar açıldı…

Milyonlarca öğrenci, yüz binlerce öğretmen, on binlerce yardımcı personel, veliler, servis şoförleri, kantinciler hep birlikte hareketlendiler. Ülke de muhteşem bir coşku ve heyecan başladı.

Okula yeni başlayan öğrenciler ve veliler ile okullarını bitirip bir üst okula gidecek olan öğrenci ve velilerin heyecanı biraz daha fazla tabii.

Keşke bütün duygu ve düşünceler bundan ibaret olsa. Ama konuşulması ve tartışılması gereken çok şey var. Bunları ileriki yazılarımda dile getireceğim inşallah.

Mesela;

Okulların bütçe sorunları var; idarecileri hem dilenci hem de şüpheli konumlara düşüren. Okulun her an farklı ve beklenmedik ihtiyaçları olabiliyor, bu ihtiyaçları karşılamak idarecileri asli vazifelerinden alıkoyabiliyor. Okullara belli bir bütçe tahsis edilmeli ve bu sorun giderilmelidir.

Öğrenci ve öğretmenler arasındaki iletişimde ciddi sıkıntılar var. Özellikle öğretmenlerimizin bu konuda sahici takviyeler alması lazım. Sene sonu ve sene başı seminerleri okulda çay içip imza atma merasimi olmaktan çıkarılmalıdır. Bu hususta Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün güzel çalışmaları var geliştirilmeli ve tüm eğitim camiasını kapsamalıdır.

Öğrencileri bekleyen büyük tehlikeler okulların etrafında cirit atıyor. Güvenlik gerçekten önemli. Uyuşturucu tacirleri, sapıklar ve diğer başıbozuklara dönük tedbirlere ağırlık verilmelidir.

Değerler eğitimi çok önemli bir proje ama sadece idealist öğretmen ve öğrencilerin uygulayacağı gönüllü bir görünümden ziyade daha sistemli ve planlı olmalıdır.

Öğretmenlerin maddi kaygıları giderilmelidir. Ek gösterge, ek ders, sosyal haklar tek tek ele alınmalıdır.

Karma eğitimin zorunlu olması gibi akla, bilime ve insan haklarına aykırı bir uygulamadan vazgeçilmelidir. Korku tünellerinden kurtulmadan bilimsel gelişme olmaz. Hali hazırdaki sistemle çocuklarımızın gelişimi ve ülkemizin kalkınması kör ideolojilere ve saplantılara kurban edilmektedir.

Ücretli öğretmenlik esasları da değişmelidir. Mümkünse açık kapatılarak bu işe son verilmelidir. Değilse bile,  öğretmenlik mezunu olmayanların bu işi yapmaları uygun olmaz. Bahçe bitkileri veya ziraat mezunu bir arkadaşımızın okula yeni başlayan bir öğrenciye faydasından çok zararı olur. Eğitim sadece okuma yazma öğretmek değildir.

Okul programları hazırlanırken özellikle Cuma namazı saatleri düşünülmeli, gerek öğretmen ve gerekse öğrencilerin Cuma namazına gitmelerinin önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Şu andaki müfredat, yapılan tüm düzeltmelere rağmen sıkıntılıdır ve temelden değiştirilmelidir. Okullarda hala test çözmek ve deneme sınavında iyi puan almak en önemli kriterdir. Bu kritere uymayan veya uyum sağlayamayan milyonlarca çocuğumuz heba edilmektedir. Nice yetenekler yok edilmektedir.

Okul iyi bir iş bulma aracı olmaktan daha öte bir işlev kazanmalıdır.

Sonuç olarak eğitimde yeni bir bakış açısı yakalamak zorundayız. 2023, 2053, 2071 hedeflerine ulaşmanın olmazsa olmaz şartı bu olsa gerek. “Önce ahlak, karakter ve kişilik, sonra bilgi” moduna geçmeli ve ideolojik dogmalardan kurtulmalıyız.

Sorunlar sarmalındaki eğitim sistemimiz zincirlerini kırmak zorundadır. “Büyük Türkiye” ideali bu ufku zorunlu kılmaktadır.

Bütün bunları yapmak elbette sadece hükümetin yapabileceği şeyler değil. Üstelik hükümet eğitime hiç olmadığı kadar büyük yatırımlar yaparak önemli adımlar atmaktadır. Öğretmeniyle, velisiyle, çalışanıyla bütün bir toplum olarak seferber olmalıyız. Çocuklarımızı yeteneklerine göre yetiştirmeli ve yönlendirmeliyiz.

Her şeye rağmen yeni eğitim öğretim yılı ülkemize ve milletimize hayırlı olsun. Selametle kalın.