28 Şubat’ın Sene-i Devriyesi
Ülkemizin yaşadığı karanlık günlerden bir tanesi olan 28 Şubat post modern darbesinin 19. sene-i devriyesini geride bırakıyoruz.
O karanlık günlerin üzerinden tam on dokuz yıl geçti. Neydi o günler? Fadimeler, Müslimler, Kalkancılar.. Bugün bunların hiçbirinin isimleri anılmıyor. Geçici bir süre tedavüle konup, daha sonra ihtiyaç bile duyulmadılar.
Kimilerine göre "28 Şubat, askerin yaptığı bir darbeden çok, askerin, büyük sermaye ve medyanın yaptığı darbenin peşine takılması sürecidir. 28 Şubat Türkiye'nin ve Dünyanın en büyük soygun operasyonudur.’’
Kimilerine göre “28 Şubat” nedir? Sorusunun tek kelimelik cevabı: “Zorbalıktır.” Bin yıl sürecek denilen süreç 10 yıl bile sürmeden iflas etti. 28 Şubat’tan ders almak demek, “zorbalık yapmaktan vazgeçmek” demektir.
Kimilerine göre ‘’28 Şubat'ın önü ve arkası bulunan bir süreç olduğudur. Her yönüyle 28 Şubat süreci medya, TSK'nın üst kademesi, yüksek yargı, üniversiteler ve parlamentonun bu sürece dahil aktörler olduğu yönündedir.’’
Kimilerine göre ‘’28 Şubat tankların üzerimize yürütüldüğü süreç olup, mütedeyyin insanların sindirildiği, milletin manevi değerlerine karşı açılan topyekûn savaşın adıdır.’’
Üniversitelerin pek çoğunun kışlaya döndüğü, pek çok öğretim üyelerinin fişlenip ya sürgüne gönderildiği veya istifaya zorlandığı dönemleri hatırlıyorum.
Özellikle 28 Şubat sürecinden sonra binlerce kız öğrenci okulundan edilmiştir. Binlerce bayan memureler işlerinden edilip hayatları karartılmıştır.
28 Şubat denilince Üniversitelerde kurulan ikna odalarını hatırlıyorum. Öğrenimini ikinci, üçüncü sınıflarda iken ‘’ya başörtün, ya okulun’’ tercihinde bırakılarak okulunu terk etmek durumunda kalan kız öğrencileri hatırlıyorum.
Senelerce Milli Eğitimde sorun olmadan öğretmenlik yapmış, 28 Şubat sürecinden sonra sakıncalı konuma getirilip mesleğini bırakan öğretmenleri, devlet memuru bayanları hatırlıyorum.
28 Şubat denilince on, on beş yıllık öğretmen iken başörtüsü taktığı gerekçesiyle görevinden alınan, birde adliyelerde ceza davaları açılıp mahkeme huzuruna çıkarılan ve Mahkeme Hakimi tarafından ‘’Başörtülü mahkeme salonuna giremezsiniz’’ diyerek mahkemeden kovulan bayan öğretmenleri hatırlıyorum. (2000 Yılı Tuzla İ.H.L. inden 12 Başörtülü bayan öğretmen-Avukatları Ömer Bozoğlu.)
28 Şubat denilince derneklerin, vakıfların, pek çok market-bakkal ve işyerlerinin irticacı damgasıyla yaftalanıp engellendiklerini hatırlıyorum.
28 Şubat denilince ardı arkası kesilmeyen meşhur ‘’Brifingleri’’ hatırlıyorum. Koca-koca insanların, koşa-koşa brifinge geldiklerini hatırlıyorum.
28 Şubat süreciyle ilgili son hatırlatmayı da merhum Prof. Dr. Necmeddin Erbakan Hocamızın vefatından önce ‘’Habertürk’’ Televizyonunda ‘’28 Şubat’ın arka yüzü’’ konulu mülakatından birkaç cümlelik kısmını, açıklamasını alıyorum.
‘’28 Şubattan önce tam tersine, Genelkurmay başkanı kumandanlarıyla beraber teşekküre geldiler. Şu konuda; Cumhuriyet döneminde biz maaşları hesapladık, dolar bazında bize en çok zammı yapan Başbakan sizsiniz. Size teşekkür borçluyuz. Genelkurmay Başkanı İsmail Karadayı. Onun için arkadaşlarımız karar aldılar, teşekkür için ziyaret edelim Başbakan’ı dediler. Her gelişlerinde, ‘sizden fevkalade memnunuz, büyük işler yapıyorsunuz’ diye bize daima takdirlerini belirtmişlerdir. Asker başka, Amerikan’ın planları başkadır.
28 Şubat sürpriz olmadı. Çünkü hazırlıkları kulağımıza geldi. Çıktılar geldiler, 18 tane madde okudular, sonra 5 saat konuştular, o toplantı 9 saat sürdü, 4 saatte ben konuştum. Dedim ki; ‘Bana bakın arkadaşlar, gündemimiz ne bizim, ne konuşuyoruz burada? Devlet’in niteliklerini korumak. Nerede yazıyor bu? Anayasanın 2. maddesinde. Siz 5 saattir bu konunun sadece 2. fıkrasını konuşuyorsunuz. 1. fıkrasını hiç konuşmadınız. Yaver bey buraya gel bakalım. Cumhurbaşkanının Masasının üzerinde daima Anayasa kitapçığı bulunur. Şu kitabı bana ver. Aldım, satır satır ikinci maddeyi okudum. Ne diyor burada? Her şey adil olacak.
Siz niye adil düzeni korumak için çıkmıyorsunuz benim karşıma ya? Bundan başka, insan haklarına saygılı olacak. Niçin biz Türkiye’de insan haklarını konuşmuyoruz? Bundan başka Sosyal devlet olacak. Demokratik olacak, Laik olacak. Bildiğimiz şeyler. Burada 7 tane özellik sayılıyor. Biz devleti korumak için bu 7 özelliğin hepsini koruyacağız. Gündemimiz bu. Biz anayasayı çiğneyerek anayasayı koruyamayız. Şimdi bak hepinize söylüyorum. Bu 18 madde var ya, bu maddelerin hepsi, anayasanın 2. maddesine aykırıdır. Demokrasiye, insan haklarına, adalete aykırıdır, adil düzene aykırıdır.
Bize verdikleri yanıt; -İmam hatip okulları ve kuran kursları kapatılacak, manevi eğitim kısıtlanacak. Bizim bütün tarihimiz, inancımıza dayanıyor. Bu memlekete yapılacak en büyük iyilik, evlatlarımızı manevi değerlere bağlı olarak yetiştirmektir. Tamamen Amerika’nın etkisiyle sonradan baktık ki, bu 18 madde Markkovski’nin 300’ler meclisine sunduğu raporun aynısı. Önce bunun incelenmesi lazım gelir dedim.
Konuşma nasıl tamamlandı? -Arz edeyim şimdi ben konuşuyorum tamamlanması lazım dedim. E! ne olacak buyurun anayasaya aykırı mı değil mi bunun tartışmasını yapalım dediğim zaman Sayın Demirel; ’Sayın Başbakan bu saatten sonra münakaşa nasıl yaparız?’ dedi. Haklısınız dedim bunun için genel komisyon sekreterliğine verelim dedim. Uzmanları alsın toplasın anayasa aykırı değil mi araştırsın rapor getirsin bu işi müzakere edelim. Demirel ; ‘şu anda yapamayız’ dedi. Bende genel sekretere verelim dedim, genel sekreterde uzman yok dedi. Hükümette var dedi, öyleyse hükümete havale edelim dedim. Benim 28 Şubatta attığım imza getirilmiş olan 18 teklif anayasaya uygun mudur değil midir? Bunu incelemek üzere hükümete havalesine imza attım. O kâğıdı da aynen bakanlara gönderdim. Bakanlar bunu anayasaya aykırı buldukları için hiçbirini uygulamadılar. 28 Şubat böylece Amerika’nın ve Cuntanın mağlubiyetiyle sonuçlandı.
Cunta eyvah mahvolduk diye aralarındaki yaptıkları konuşmaları içimizde dost olan paşalardan dinledik. Bu sefer Amerika taktik değiştirdi. Dediler ki bu bir koalisyon hükümetidir. Koalisyon ortağındaki insanları tehdit edelim hükümetin içindeki insanları demokratik yoldan değil anti demokratik yoldan ortadan kaldıralım.’’
28 Şubat dendiği zaman üç yiğit insanı rahmetle anacağım. Biri ‘’Savunan Adam’’ merhum Prof. Dr. Necmeddin Erbakan Hocamız. İkincisi ‘’Namlusunu millete çeviren tanka selam durmam’’ diyen merhum Muhsin Yazıcıoğlu. Üçüncüsü de, tüm resmi ve sivil kurumların çoğunun alkış tuttuğu dönemde 28 Şubata karşı Demokrasiyi haykıran merhum Mustafa Başoğlu. Ruhları şad olsun.
Abdullah YADİGAR-27/02/2016