Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 2001’den bu yana yeni bir paradigma ile dünyaya entegre olmaya çalışıyor. Bu paradigma, bağımsız, dik durabilen, kendi yarasına kendi merhem olan bir Türkiye’yi hedefliyordu. Bu yüzdendir ki, AB uyum yasaları çok hızlı bir şekilde Meclis’ten geçirilmeye başlandı. AK Parti iktidarı ile birlikte bu değişim daha da hızlanarak yeni bir ivme kazandı. Sayın Erdoğan’ın göğsünü ölümüne siper ettiği Anayasa değişikliği ile birlikte Türkiye, eski siyasi ve yönetişim paradigmalarından e muhtıra yemesine rağmen kurtulmayı başardı. Ne var ki ekonomideki eski alışkanlıklarını, soygun düşeninden kurtulamadı.
Erdoğan’ın hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı sıfatı ile ülkedeki insafsız ve çılgın faiz çıtasına karşı savaşmasına rağmen hala hiçbir sonuç elde edememesinin sebebi, eski soygun düzeninin hala zinde olmasından kaynaklanmaktadır.
Bir ülke düşünün ki cumhurbaşkanı, soygun düzenine karşı isyan bayrağı çekiyor ama ekonominin aktörlerinden pek bir destek bulamıyor. Bunun tek bir izahı vardır: Ekonomi aktörleri de bu soygun düzeninin bir parçasıdır.
Eğer bu aktörler soygunun değil de üretimin, reel ekonominin bir parçası olsalardı, cumhurbaşkanının açtığı cephede en ön saflarda yer alırlardı.
Türkiye, sömürge sistemine başkaldırdığından beri sürekli operasyonlara muhatap kaldı. FETÖ’nün ülkemizde giriştiği tüm rezil oyunlar ve en son 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ülke insanını ekonomi alanındaki bu operasyon kadar yordamı, ürkütmedi milleti.
Ve Türkiye’nin ekonomi kurmayları maalesef bu ekonomik operasyonu dış merkezli sanacak kadar büyük bir yanılgı içindeler. Türkiye’de halihazırda yaşanan soygun düzeni ve ekonomik operasyon, dış güçlerin değil, içeridekilerin yetersizliği ve basiretsizliğinden dolayıdır.
Bu ülkenin cumhurbaşkanına “dolar alan yaya kalır” lafını söyletenler, bugün acaba ne diyorlar çok merak ediyorum?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu lafı söylettiklerinde tarh 7 Mart 2015’ti. Ve o gün 1 dolar 2.59 TL. idi. Bu güne kadar dolar yüzde 150 kazandırdı yatırımcısına. Dünyanın hiçbir yerinde paradan yüzde 150 para kazanmak mümkün değildir
Şimdi Allah’ın bir kulu kalkıp da bu ekonomi uzmanlarına (!) “birader ne hakkın vardı cumhurbaşkanımızı halkına karşı utandırmaya” diye sormuyor. Çünkü sorma pozisyonunda olanlar ya bu sistemin bir parçası ya da ekonomiyi bilmiyor. Bunun üçüncü yolu yoktur.
Şimdi, Türkiye’yi nasıl yolunacak kaz haline getirdiklerine bir bakalım. Ve bu soygun düzeni tamamen yasaldır!
İşte yasal soygun döngüsü:
Yüzlerce yabancı fon ve spekülatör ülkeye giriyor ve 1’e 400-700’e kadar borsada işlem açıyor. Bu yöntemle Borsa’daki şirketlerin değeri AÇIĞA SATIŞ’larla %50 eritiliyor. Bu işlemler esnaında Euro/Dolar %1 artarken Türk Lirası’na %40 değer kaybettiriliyor.
Yapılan bu spekülasyonla eş zamanlı olarak Doları 2.50’den 3.95’e çıkartıyor.
Örneğin, elindeki 100 bin doları kaldıraçla ve sanal işlemlerle 500 milyon dolar yapıp parayı FON’a aktarıp borsaya giriyor. Tabi rakamı bu boyutlara taşıyabilmek için yüzlerce kez işlem yaptığını unutmamak lazım. Bu işlemler ise, borsa işlem hacminin yükseldiğini ve Türkiye’nin değerinin arttırdığı izlenimini veriyor. Bunun üzerine gazetelerimiz, uzmanlarımız, ekonomi danışmanlarımız gibi tüm cihan “Borsa rekor üstüne rekor kırdı” diyerek siyasi iradeyi yanıltıyor. Görünen rakam 500 milyon dolar. Oysa gerçek rakam 100 bin dolar civarındadır. Yani 100 bin dolara 70 milyon dolarlık sanal alım yapıyor.
Borsada rekor üstüne rekor kırıldıkça, işlem hacmi arttıkça yatırımcılar dövizden kaçıp borsaya yöneliyor. Böylece doların değeri düştükçe düşüyor. Hatta 3.5 bandının da altına iniyor.Borsa coşuyor, rekor üstüne rekor kırıyor numarasıyla %100 prim yaptırdığı hisseden çıkıyor.
Dolar, dip bulunca, sanal alım yaptığı hisseleri devrediyor ve reel TL.’ye çevirip döviz satın alıyor. Aldığı doları da yine yasal yollarla ülkeden çıkarıp gidiyor. Böylece Türkiye’nin döviz rezervini de eritiyor.