Son birkaç yıldır İmam Hatip Liselerinin hızla sayılarının arttığını, öğrenci mevcutlarının hiç olmadığı kadar çoğaldığını ve milletin kendi bağrından doğan bu liselerin tekrar hayat bulduğunu memnuniyetle gözlüyoruz. 28 Şubat süreciyle neredeyse öğrenci bulamayan bu kurumlar, Allah'ın planının üstünde plan olmadığı gerçeğini tekrar yaşıyor ve canlanıyor. Hatta bunun üzerine açılan İmam Hatip Ortaokulları da çocuklarımızla süsleniyor.  

Yukarıda yazdığım cümleler, İmam Hatip Okulları ile ilgili umut ve memnuniyet dolu cümleler olarak algılanmalı; ancak gelecek perspektifinden baktığımızda bambaşka bir tehlikenin bizi beklediğini görmek de zor değil. Okullar bir taraftan açılırken sanki bir taraftan da kapanıyor gibi görünüyor. Bahsettiğim tehlike, nicelik olarak hızla artan okullarımıza paralel olarak öğretmenlerin de niteliklerinin arttırılamamasıdır. Eski İmam Hatip'lerde var olduğu anlatılan, öğrencisine kazandırdığı kimlikle gurur duyulan şuur, yeni süreçte malesef görünmüyor. Bu şuurun niçin kaybolduğu, tekrar nasıl öğrencilerle buluşturulacağı uzun tartışmalara gebe; ancak burada birkaç hususla değinmek, en azından bir başlangıç olması bakımından faydalıdır. Yeni süreçte aile, öğrenci ve eğitim hızla değişmiş, eski usul ve anlayışlar yerini yenilerine bırakmıştır.

Eski İmam Hatip öğrencileri, İmam Hatipli olma şuurunu ailelerinin de içinde bulunduğu bir sosyal yapı içinde almışlardı. Hayatlarını 360 derece saran bir toplumsal mühendisliğin şekillendirmesi altındaydılar. Bu etkinin altında okuyor, tartışıyor, öğreniyor ve kendilerinden küçük imam hatiplileri şekillendiriyorlardı. Bugün ise öğrencilerimizi şekillendiren güç farklı. İnternet, televizyon, akıllı telefonlar gibi aile ve okuldan başka mühendisliklerin etkisindeler.

Yeni süreçte öğretmenlerimizin de eski motivasyondan uzakta olduklarını üzülerek görüyoruz. Kurum kültürünü yerleştirmek için öncelikle öğretmenlerin aralarında oluşturmaları gereken sinerji, malesef kaybolmuş. okullarımızdaki eksiklikler tespit edilse bile bu eksiklerin tamamlanması için gereken aksiyon ortaya çıkamıyor. Öğrencilerine ders dışında da faydalı olma endişesi ve gayreti taşıyan öğretmenlerimizin sayısı azalmış görünüyor. İmam Hatip Liselerinde eğitim öğretimi geliştirmek, yeni yönelim ve değişimlere ayak uyduran yeni bir sistem kurabilmek ve yeniden İmam Hatipli olma şuurunu yerleştirebilmek için en kısa zamanda çalışmalar yapılmalı.

Okullarımızın sayısının artması ve bahsettiğim niteliksel gelişimin de aynı oranda sağlanması ile geliştirilebilir bir büyüme sağlanabilir. Aksi taktirde büyük umutlar beslediğimiz bu okullarımızın bir hayal kırıklığına dönüşmesine kendi ellerimizle sebep olabiliriz. İmam Hatip okullarımızın 28 Şubat sürecinden sonra uzunca bir süre içe kapandığı ve eski potansıyelinden uzaklaştığı bir gerçek. Yeniden canlanmaya başladığı günümüze kadar geçen sürede çok şey değişti. Her şeyden önce öğrencilerin hayat anlayışları değişti.

Eğitim yaklaşımları değişti. Teknoloji gelişti. Tüm bu değişimlerin yeniden canlanan İmam Hatip okullarımızın müfredatlarına ve öğretmenlerimizin anlayışlarına yansımaması düşünülemez. Yeni binalarımızda yeniden şekillendirdiğimiz yeni öğrencilerimizi eski anlayışlarla İmam Hatipli yapmak, onlara eski şuuru eski anlayışlarla vermek günümüzde zor görünüyor.

Öğretmenlerimiz öncelikle öğrencileri tanımalı, onların dünyasına girmeyi başarmalı ve o dünyaya hitap edecek şekilde kendilerini yeniden tasarlamalıdır. Öğrencinin ilgisizliğinden şikayet etmek, bir bakıma kendi yetersizliğini ilan etmektir ki bu, öğretmenlerimize yakıştıramayacağımız bir şeydir.

Peki bu yeniden yenilenme nasıl yapılmalı? Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığımıza görevler düştüğü muhakkak. Ancak bir o kadar da sivil toplum kuruluşlarına düşen görevler var. Öncelikle alandaki bu boşluğu iyi tespit edip öğretmenlerimizi bir araya getirmek onlara düşüyor. Kişisel gelişim, eğitim ilke ve yöntemleri gibi konularda kendilerini geliştirmeleri, eğitim materyalleri konusunda desteklenmeleri ve en önemlisi teknolojiyi sınıfta etkin kullanma yeterliğine sahip olabilmeleri için vakıf ve derneklerin de taşın altına ellerini koymaları gerekiyor. Belki de bu yıldan itibaren kendilerine bu işi birincil amaç olarak tespit eden sivil toplum örgütlerine acilen ihtiyaç var. İmam Hatip Okullarımız bugün de, geçmişte olduğu gibi halkımızdan büyük ilgi ve teveccüh görüyor. Ancak bu ilgili hak etmeye devam etme sorumluğu da biz öğretmenlerin sırtında ağır bir yük olarak duruyor. Bu yükü kaldıramamanın, sırtımıza daha ağır yükler yükleyeceğini unutmamalıyız.