Eski zamanlarda bir duvarı eksik bir kulübede yaşamaya çalışan küçük bir aile varmış. Külübenin duvarı eksik olduğu için dışarının tüm soğuğu, rüzgarı, yağmuru içeri dolarmış. Baba durmadan soba yakıp yavrularını ısıtmaya çalışırmış ama duvarı olmayan ev ısınır mı? Çocuklar gece gündüz üşürler, hastalanırlarmış.
 
Baba, yıllarca gayret etmiş, uğraşmış ve sonunda eksik duvarı örmeyi başarmış. Ona eşi, oğlu ve kızı da çok yardım etmiş. Duvarı tamamladıkları gün onlar için dünyanın en mutlu günüymüş. Üstelik o gün babanın bir çocuğu daha dünyaya gelmiş. Çifte mutlulukla havalara uçmuşlar, Rablerine şükretmişler.
 
Yıllar geçmiş, artık az da olsa ısınan kulübelerinde daha huzurlu bir hayatları olmuş. Duvar, zamanla bakımsızlıktan eskimiş ve küçük çatlaklar oluşmuş; ama duvarsız günleri hatırlayan aile yine de bu durumdan şikayetçi değillermiş. Eskiyen duvarı tamir etmek için planlar yapıyorlar, para biriktiriyorlarmış.
 
Duvarla yaşıt çocukları da büyümüş, genç bir delikanlı olmuş. Ancak o, diğerleri kadar kanaatkar değilmiş. Sürekli kulübenin küçüklüğünden ve özellikle de eskiyen duvarın çatlaklarından şikayet ediyormuş. Babası, annesi, ağabeyi ve ablası ona duvarın olmadığı günlerde yaşadıkları sıkıntıları anlatıyorlarmış ama nafile. O yine de duvarı kötülüyor, ailesini ilgisizlik ve beceriksizlikle suçluyormuş.
 
Birgün küçük delikanlı herkesten gizli bir karar almış. Kendisine ve ailesine yakışmayan bu çatlaklarla dolu duvarı yıkacakmış. Babasının sürekli kendisini oyalamasının, ona mükemmel bir ev vermemesinin intikamını alacak, duvardan kurtulacakmış. Bu fikrini, bütün sırlarını paylaştığı annesine açmış. Annesi gözyaşları içinde yavrusuna yalvarmış. Bunun bir felaket olacağını anlatmış. Oğluysa annesini hiç umursamamış. O, duvarın yıkılmasıyla dertlerinin biteceğini, önlerinin açılacağını planlamış.
 
Bir sabah bütün aile, büyük bir gürültüyle uyanmış. Yataklarından fırlamışlar ve üstlerinde bir öteye, bir beriye sallanan duvarı görmüşler. Baba, duvarı yıkmak için çabalayan küçük oğluna koşmuş. Yapma oğlum! demiş ama duvarın yıkılmasını engelleyememiş. Sıvasız, desteksiz ama gereksiz olmayan duvarın bir kısmı dışarı, bir kısmı da içeri doğru yıkılmış. Toz duman dağıldıktan sonra tuğlaların arasından babalarının cansız bedenini çıkartmak, duvarı yıkan küçük oğula düşmüş.
 
O günden sonra ailenin geri kalanı, yine bir duvarı ve bir de babası eksik kulübede eskisi gibi üşüyerek, yağmurda ıslanarak ve durmadan hastalanarak yaşamaya devam etmişler. Küçük oğulun vicdan azabı, önceden kestiremediği hesabı ile birleşip ömür boyu bir yük olarak kalbinde yer etmiş. Duvarı yıkınca ulaşmak istedikleri, yıkmayı başarınca çok daha uzaklara gitmiş.
 
Bu hikayeden kimi dersler almış, kimi başka düşüncelere dalmış.