Daha düne kadar dünyayı “medyanın iplerini elinde tutanlar” yönetiyordu. Medyanın gücü o kadar fazlaydı ki; kahramanları korkak, iyileri kötü, vatan hainlerini vatansever olarak gösterebilir ve büyük bir kitleyi yalanına inandırabilirdi.
Sanal dünyanın ortaya çıkışı yeni güç odaklarının çıkmasına kapı araladı. “Sanal dünyayı kontrol eden bütün dünyayı kontrol eder.” gerçeğini bilen dünyanın efendilerinin, sanal alemi kontrolsüz bırakacaklarını sanıyorsanız, size sadece çok saf olduğunuzu söyleyebilirim.
Sanal alemin ortaya çıkışı, oyunun kurallarını, oyuncuların sayısını ve etki alanını değiştirse de oyunun amacını değiştirememiştir. Amaç belli; gücü elde tutmak, servetleri katlamak, sömürüyü devam ettirebilmek.
Sanal para Bitcoin şu anda dünyanın en değerli parası. Daha düne kadar Fecebook, İnstegram, Watsapp, Google hayatımızda yoktu. Bütün bunlar birdenbire hayatımıza nasıl girdi, nasıl bu kadar yaygınlaştı, bu programların özellikleri neler, kurucuları kimler, nasıl seçildiler? Ve daha onlarca cevap bekleyen soru….
Sadece Facebook’u ele alalım.
Kurucusu Mark Zuckerberg, 14 Mayıs 1984 yılında New York eyaletinin White Plains şehrinde, diş hekimi bir baba ve psikiyatrist bir annenin tek çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Bir Musevi çocuğu olarak yetiştirilmesine rağmen ateist olduğunu açıklamış. Lisede çeşitli bilim dallarında birçok ödül kazanmış. ABD’nin en önemli üniversitelerinden Harvard’a girmiş ve bilgisayar bilimini okumuş. Üniversitenin ilk yılında, sadece okulun en yakışıklı erkeklerinin ve en güzel kızlarının seçilebildiği Facemash isimli bir internet sitesi kurmuş. Sitesinde, Harvard'daki bütün öğrencilerin fotoğrafları bulması için üniversitenin veri tabanına girmesi gerekmiş. Üniversitenin veri tabanını hacklediği ortaya çıkınca okulu bırakmış. Okulu bırakınca ne yapmış peki. Facebook isimli, ona şu anki ününü ve servetini getirecek olan siteyi kurmuş. Hikaye bu kadar basit.
Ama bence hiç de öyle değil.
Fecebook, sizin bütün sırlarınızı öğrenecek şekilde dizayn edilmiş. Adınızdan başlayarak, konumunuzu, madeni halinizi, adresinizi, nerelerde seyahat ettiğinizi, hangi okulları bitirdiğinizi, telefon numaranızı, mesleğinizi, siyasi eğilimlerinizi, nelere tepki verdiğinizi vs. size ait ne varsa, kendi ellerinizle yüklüyorsunuz bu siteye. Peki silikon vadisi devi 1 milyarın üzerinde kullanıcısı olan Fecebook’un veri merkezi nerede biliyor musunuz? “Kuzey Amerika’nın Tibet’i” olarak bilinen Prineville’da. Yani bütün bilgileriniz, dünyanın en güvenilir ülkesi ABD’de.
Üniversite eğitimini yarım bırakmış birisi, böylesi devasa bir şirketin ve servetin sahibi nasıl oldu? Tahminim üniversiteden atılınca, Amerikan ve İsrail istihbaratı yaptığı programın önemini anladılar. Bu kişi ile iletişime geçerek içeriğinin nasıl olması gerektiği konusunda yönlendirdiler. Bunun için bilgi ve maddi kaynak sağladılar. Tahmin edemedikleri şey internetin bu kadar yaygınlaşacağı ve Fecebook’un bu kadar değerlenebileceğiydi. Tabi bu da sorun olmadı onlar için. Hatta mutlu oldular. CIA ve MOSSAD’ın hükümetlerinden gizledikleri eylemler için bulunmaz bir kaynağa eriştiler. (Bu istihbarat örgütlerinin uluslararası uyuşturucu trafiğini yönlendirerek gelir sağladığı ve operasyonlarında kullanıldığı biliniyor.) Bunu nasıl mı yaptılar? İyilik melekleri olmaları nedeniyle insanlığa hizmet edecek bir vakıf kurdurarak. 2015 tarihli şu habere bakın. “Facebook'un kurucusu ve Üst Yöneticisi (CEO) Mark Zuckerberg ve eşi Priscilla Chan, sahip oldukları yaklaşık 45 milyar dolar değerindeki Facebook hisselerinin yüzde 99'unu, hayır işleri için kuracakları "Chan Zuckerberg Vakfı" için harcayacaklarını açıkladı.”
25 bin dolarlık bir araba kullanan, 10 dolarlık terlik giyen ve evini bile 30 yıl vade ile alacak kadar cimri birisi nasıl oldur da servetinin yüzde 99’unu bağışlar?
Bence bu programı denetleyen, insanları ve eğilimlerini sınıflandıran destekleyici programlar var ve buralardan elde edilen veriler yabancı istihbarat birimlerince etkin olarak kullanılıyor. Letgo adlı programa bir bakın. Siz sadece satmak istediğiniz ürünün resmini çekiyorsunuz, sayfada ürünün adı, rengi vb. bilgiler sizin müdahaleniz olmadan beliriyor. Aynı şekilde işleyen, verileri analiz eden onlarca programları düşünün. Bir ülkede iç karışıklık mı çıkarmak istiyorsunuz? Bulunmaz bir bilgi kaynağı. Gezi olaylarını hatırlayın. Hendek kazmalarla başlayan olayları hatırlayın.
Her program, birçok amaca hizmet edecek şekilde kurgulanmıştır. Hele hele bu programlar birbirleri ile iletişim halinde ise tehlike daha da katlanacaktır. (Facebook, Mesanger’la oda SMS’lerinizle ile iletişim halinde)
Sanal alemde oluşturacağını, yalan bir haber ile ortalığı savaş alanına çevirmek, insanları birbirlerine düşürmek, hükümetleri devirmek işten bile değil. 1955’de meydana gelen 6-7 Eylül olayları sanal medyanın olmadığı dönemde, bir gazete haberi ile başladığını düşününce dehşete kapılmamak mümkün mü. Veri analizinden elde ettiğiniz bilgilerle, olayları başlatmadan kaç kişinin destek vereceğini, fiili olarak olaya karışacağını vb. bilgileriönceden biliyorsunuz ve haberin içeriğini bu değişkenlere göre ayarlayabiliyorsunuz.
Medya okur yazarlığı dersinin içeriği, öğrencilerin özellikle sanal alemde oluşturulan içeriklerin sağlıklılığı, bu programların istihbarat birimlerince nasıl kullanılabileceği hususlarında yoğunlaştırılmalıdır.
Son olarak memurlar ve diğer kamu görevlileri paylaşımda bulunurken on kere düşünmelidir. Unutmayın paylaştığınız her şey aleyhinize delil olarak kullanılabilir.