Girişimci, üretim faktörlerinden biri. Üretimin olmazsa olmazı. Emeği, sermayeyi, hammaddeyi yoğuran kişi. Girişimci yoksa üretim de yok.
Hayali gerçeğe dönüştüren, fırsatları gören, risk alan, herkesten önce harekete geçip yenilikçiliğini işine yansıtan kişi.
Girişimci gücünü özgürlüğünden alan kişi. Girişimci iletişim gücü yüksek olan, yeni şeyler denemekten korkmayan, yeniliği arayan kişi.
Kontrol edilmek, otoritenin altında olmak, hiyerarşi ve bürokrasinin arasında kalmak girişimcinin hoşlanmadığı şeyler.
Peki böyle bir insanın Türk Milli Eğitim Sisteminden çıkması mümkün mü?
Şimdi de klasik bir sınıf resmini gözünüzün önüne getirin. Ne görürsünüz?
Bir kişinin aktif olduğu, kırk kişinin oturduğu bir düzen. Ayağa kalkmak, hareket etmek, konuşmak yasaktır. Yani hayatın zıttı.
Hareket canlılığın, yaşamın kanıtı. İnsanlar işlerini hareket ederek görürler. Mağazaya lokantaya girdiğinizde oturan çalışan görebilir misiniz? Şoför, kaptan, inşaat işçisi, polis, doktor, hemşire, asker vb. hep hareket halindedir.
Demek istediğim insanların hayatının çoğu, hareket halinde geçerken okullar daha çocukluktan oturtmaya, kımıldamamaya, bir noktaya odaklanmaya zorlar insanları. Ve bunun adına da ilginçtir “eğitim almak” denir.
Teneffüslerde bile koşmak, terlemek, heyecanlanmanın yasaklandığı yerlerden risk olan, iletişimi güçlü, denemekten korkmayan, otorite altına giremeyecek kadar özgür ruhlu insanların çıkmasını beklemek mümkün mü?
Onun için Türkiye’de girişimcilerin büyük bir kısmını eğitimlilerin değil de ilkokul mezunu ve ilkokul terklerin arasından çıkmaktadır. Eğitim süresi uzadıkça girişimcilik ruhu ölür.
Onun için büyük bir kısım “okumuş” işi devletten bekler. Özel sektörde bile masa başı iş ister.
21. yüzyılın lider ülkesi olmak istiyorsak eğitim modelimizi, kitap ve program değişikliklerinden ziyade eğitim uygulamaları üzerine yoğunlaştırmamız lazım. Oturan değil konuşan, tartışan, araştıran, deneyen, başarısızlıklarından ders çıkaran ama denemekten yılmayan insanlar yetiştirecek bir sistem. Tabi bunun için öncelikle öğretmen zihniyetini değiştirmek lazım ki bu işin en zor kısmı.
Gramer ve matematikten ibaret olan, eskilerin yaptıkları çalışmaları tekrarlamak olan ilim çoktan öldü. Eğer okul dünyanın nereye gittiğini gösteremiyorsa okulu kapatın daha iyi.
(İşletme, proje hazırlama vb. derslerinin formalite olduğunu, adının var olup kendinin var olmadığını, o derslerde matematik, kimya vb. derslerin işlendiğini “okullardan denetimi kaldırırsanız” öğrenemezsiniz. Bürokratların size gösterdiğinin dışında bir dünya olduğunu görmeniz ancak “karşı bürokrasi” oluşturmakla mümkündür.)
Lise mezunu bir kimse nasıl iş kurabileceğini/iş yeri açabileceğini bilmiyorsa eğitim işini yapmıyor demektir. Lise mezunu bir kişi dünyayı gezecek cesareti yoksa eğitim işini yapmıyor demektir.