Hayat uzun ince bir yoldur, ünlü halk ozanının deyişiyle.
Çıkışı olduğu kadar inişi, düzlüğü olduğu kadar yokuşu da vardır. İyi günü, kötü günü, bereketli günü, kıt günü…
Ömür dediğin, bir var ile bir yok arasında.
Zenginlik ile yoksulluk, hüzün ile neşe, güçlük ile kolaylık hep kardeştirler bu yolculukta.
Bu insan için de böyledir,
Devlet için de
Millet için de
STK ve sivil toplum için de
İyi veya kötü bir “dava” için de böyledir durum.
Esas olan yol değildir aslında. Herkes için aynıdır yol, ne de olsa.
Esas olan yolculuk ve yolculuktaki tavırdır, duruştur, kazanım ve kaybedişlerdir.
Yolculuğun selametle geçmesi ve sağ salim hedefe varması için olmazsa olmaz bir kural varsa, âcizane kanaatimce o da başlangıç noktasıdır.
İlk nokta,
Başlangıç hedefi,
Yola çıkaran amil,
Bize ilham veren ve bizi besleyen kaynak…
Başlangıç ilkeleri!
…
İnsanlık için kaynak Hz. Âdem’dir. Mihenk taşı odur. Onun yaşamı, koyduğu ilkeler, çocuklarıyla ilişkileri ve insanlığa açtığı yol. İnsanlığını kaybetmek istemeyen herkes ara ara durup ona olan mesafesini ve onun çizdiği hedefe olan yakınlığını kontrol etmelidir.
Aksi takdirde baş düşman Şeytan, onun yoluna benzer yollarla, kişiyi hiç istenmeyen bir sonuca götürebilir.
Müslüman için pınarın doğduğu yer Âlemlere rahmet Hz. Muhammed’dir (sav). Çünkü hayat ve ebediyet kitabı, Rabbimizin doğrudan emirlerini içeren Kur’an-ı Kerim’i bize tebliğ eden ve yaşayarak gösteren odur.
Bir Müslüman nereye varırsa varsın, belli aralıklarla durup arkasına bakmak ve başlangıç noktasını kontrol etmek zorundadır.
Ölçü odur çünkü.
O olsa ne yapardı, nasıl hareket ederdi, bu sorunu nasıl çözerdi, günümüz şartlarında olaylara yaklaşımı nasıl olurdu?
Bütün bu soruları sormalıdır Müslüman. Hele ki bir dava sahibi ise…
…
Hayat sınırsız değildir. Her şeyin bir sınırı ve bir haddi vardır.
Eğer bizler de sınırlarımızı ve haddimizi bilir isek sahil-i selamete başlangıçtaki aşkla ve şevkle ulaşırız.
Mumdan bir kayıkla ateşten bir denizi geçmeye benzetir aşkı, ünlü hak aşığı Şeyh Galip. Öyledir nitekim.
Unutmayalım, başlangıç ilkeleri ne kadar taze kalırsa sonuca ilk günkü aşkla ulaşmak o kadar kolay olur. Yoksa ateşten denizlerde erimekten kurtuluş olmaz. Mumdan kayıkla geçebilmenin aşktan başka nasıl bir çaresi olabilir ki?
…
Birçok zaferler elde ettik. İnşallah daha niceleri de gelecektir. Milletçe mazlumların umudu, ezilenlerin tesellisi olduk. Bize bu tarihi görevi yükleyen köklerimizdeki başlangıç mayasıdır. Kendi derdimize düşecek zaman değil. Bozgunculara, fitne odaklarına, yenilgiyi hazmedemeyen pehlivanlara ayıracak vakit yok. Daha büyük hedeflerimiz var.
Akış bizden yanadır. En yüksek ve gür sâdâ bizim sâdâmız olacaktır inşallah.
Başlangıç ilkelerine dönmek geriye gitmek değildir. Hangi amaçla yola çıktığını unutmamak için dönüp geriye, çıkış noktasına bakmaktır. Tıpkı geldiği yeri ve istikametini unutmaması için Müslüman’ın beş vakit namaza durmakla vazifeli olması gibi.
Haydı bismillah.
Selametle kalın…