Öğretmenlikte 14 senem geride kaldı. Geçip giden yıllar, hatıraların yanında pek çok tecrübeyi de bırakıp gidiyor. Bu tecrübeler ışığında öğretmen, öğrenci, idareci ve eğitim sistemiyle ilgili değişik zamanlarda pek çok yazı kaleme aldım. Kendimce bazı çözüm önerileri sundum, durum tespitleri yaptım. Sonuçta eğitim öğretim, pek çok yönden değerlendirilmesi gereken uzun bir süreç. Bu yazımda eğitim öğretimin vazgeçilmez unsurlarından olan velilerimizden bahsetmek, önemli gördüğüm bazı noktaları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sağ olsun bazı velilerimiz, sık sık çocuklarının okulunu ziyaret eder, çocuklarının durumuyla ilgili bilgiler alır, daha önemlisi de çocuklarıyla ilgili sorunları bizlerle paylaşarak “çözüm” isterler. Biz öğretmenler de elimizden geldiğince onlara yardımcı olmaya çalışız. Böyle “ilgili” velileri yürekten kutluyorum.

Fakat üzülerek belirteyim ki bu tür velilerimizin sayısı giderek azalıyor. Bu “ilgili” velilerimizin yerini; giderek sorumluluk üstlenmekten kaçan, okula gelip öğretmenlerle çocuğunun durumu ya da sorunları hakkında iki kelam etme zahmetine girmeyen, başarısızlık durumunda ise ısrarla kendisi dışındaki herkesi suçlayan bir veli profili alıyor. Veli her şeyden önce çocuğunun eğitiminden kendisinin sorumlu olduğunu bilmelidir. Bir çocuğun eğitiminde ailenin önemi ve etkisi öğretmenle kıyaslanamaz bile…  Veli, öğretmenlerle iletişimini daima canlı tutmalı, çocuğunun her türlü sorununu öğretmenlerle konuşmalıdır. Öğretmen-veli iletişimi eğitimin can damarıdır.

Eğitim-öğretimde yarıyılın sonuna geldik. Öğrencinin aldığı karne sadece öğrencinin değil, aynı zamanda eğitim öğretimde etkili olan herkesin de karnesidir. Veli, zayıflarla dolu karneye bakıp evladını ve okulu hedef tahtasına koymak yerine öncelikle kendi kendini hesaba çekmelidir. Unutulmamalıdır ki öğretmen, öğrenciyle okula geldiği süre muhatap olmaktadır; fakat aile, çocuğuyla bir ömür beraberdir. Zamanında müdahale edilip düzeltilmeyen sorunlar ilerleyen zamanlarda daha da büyüyerek karşısına gelecektir. Veli, çocuğuyla ilgili problemlerin en fazla kendisini etkileyeceğini asla unutmamalı, sorumluluk duygusunu hiçbir zaman kaybetmemelidir.

Görev yaptığım okulların birinde, davranışlarıyla okulda sıkıntı yaratan ve bir kız öğrenciye yakışmayacak hareketlerde bulunan bir öğrencimiz vardı. Kendisini defalarca ikaz etmemize rağmen bir sonuç alamayınca öğrencimizin velisini okula davet ettik. Yaklaşık bir saat konuştuk. Velimiz bizi dinledi dinledi… Sonunda ayağa kalktı ve “kızımın özel hayatı sizi ilgilendirmez.” deyip gitti. Biz donup kaldık. Kelimenin tam manasıyla “şok olmuştuk.” Üzücü bir durum tabi. Bu öğrencimiz mezun oldu gitti. Acaba sorunlarla yüzleşmekten kaçan bu baba evladına iyilik mi yapmıştır yaksa kötülük mü?

Sevgili anneler, babalar dünyada hiç kimse çocuklarınızın eğitimiyle sizin kadar ilgilenemez. Okulda öğretmeni uğraşsın diye düşünmek yerine, öğretmenleriyle konuşarak onların fikirlerini alarak çocuğunuzun eğitiminde aktif olarak yerinizi alın. Elbette eğitim zor bir süreç. Fakat eğitimin zorluklarından kaçarsak, çok daha ağır bedelleri önce sizler ödersiniz, sonra da hepimiz…

Muhabbetle kalınız