Bizler her sabah Çanakkale’de, İstanbul’da ya da memleketin dört bir yanında sıcak yataklarımızdan aydınlık bir güne açıyoruz gözlerimizi. İçimizde ölüm korkusu, kulağımızda düşmanın ayak sesleri, geleceğimizde yitip gitme ihtimali yok. Vatan, ayaklarımızın altından kayıp gitmiyor, denizler kan akmıyor, gökyüzü ağlayarak ıslanmıyor şimdi.

Biz ağır mermiler, devâsâ toplar yüklenmedik hiç; okul çantalarımızı taşımaya üşendik.

Biz soğuk toprakta yarı uyanık geceler geçirmedik; deliksiz uyuyamamaktan şikâyet ettik.

Biz taşların aşındırıp ayağımıza battığı çarıklar giymedik hiç; son moda çizmelerin ikincisini alamamaktan yakındık.

Biz arkadaşımızın yarasını fanilamızla sarıp, cesedini kollarımızda taşımadık; can dostumuzu sırtından vurmayı bile önemsemedik.

Biz vatan üzerine şafak sökmediği günleri görüp vatan uğruna ölmeye koşmadık; askerlik günlerimizi şafak sayarak geçirdik.

Biz bayrağa al rengini akan kanımızla vermedik; al bayrak önünde saygıya durmayı beceremedik.

Biz bu vatanı emanet aldık, vatana sahip çıkmayı bilemedik.

Onların her an batacakmış gibi yalpalayan gemileri vardı. Silahları; cebinde taşıdığı çakısı, evinden kapıp getirdiği baltası, babasından kalan bakımsız tüfeğiydi. On sekiz yaşındaydı, bilemedin yirmi… Ardında gözü yaşlı, başı dik, bağrı yanık, elleri kınalı anası, bacısı, yavuklusu vardı. Yemeği ümit, katığı cesaret, azığı yüreğiydi. Geri dönme sözü veremedi, tek ahdi vatanaydı. Kısacık ömrüne rıza gösterip, evlatlarına ömürler hediye etmeyi göze aldı. Onlar gitti, geride vatan kaldı.

Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır.

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Sanki hâlâ nöbette bekliyorlar vatan toprağını. Dalgalanan her bayrak onları selamlıyor gibi. Saf tutmuş Çanakkale şehitliğinde, teşekküre gelen torunlarını karşılıyorlar. Sanki hâlâ tetikte bekliyorlar, küçük bir tehlikeye karşı. Dirilip koşacakmış gibi siperdeler. Gerçi onlar ölü değildir ki, dirilsinler. İlâhi alemde misafirdirler.

Bir kahraman takım ve Yahya Çavuş’tular

Tam üç alayla burada gönülden vuruştular

Düşman tümen sanırdı bu şaheser erleri

Allah’ı arzu ettiler, akşama kavuştular.

Çanakkale, vatanın anahtarlarını sundu altın tepside önümüze. Düşmana mezar oldu, bizlere beşik. Bir milletin kaderi derildi, süngülerin ucunda. Güneş yeniden doğdu vatan topraklarına. Kara bulutlar alıp başını gitti, ardına bakmadan kaçan zalimler gibi. Yüzbinlerce mezar üzerine kuruldu, yeni bir devlet.

Şimdi ayaklarımız yere basarken titremiyorsa, kanımızda Türklük dolaşmıyorsa, dilimizden bir dua semaya ulaşmıyorsa; hain düşman çoktan yüreğimize gelip oturmuş demektir. Akif boşuna seslenmemiştir yıllar ötesinden:

Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı