Önden buyur Fatih Portakal!..
Fox TV Ana Haber sunucusu Fatih Portakal'ın kasti tahrik içeren çağrısını duymuşsunuzdur.
Duymayanlara da ben duyurayım.
Beyefendi, Fransa'da meydana gelen protestoları örnek göstererek, Türkiye'de de böylesi eylemler yapılması gerektiğini söylüyor.
"Bak orada yapılanları burada da yapabiliriz" diye adeta mesaj veriyor.
"Hadi bakalım barışçıl bir eylemle zamları, doğalgaz zamlarını protesto edelim. Yapabilecek miyiz? Kaç kişi çıkacak korkudan endişeden sokağa? Kaç kişi çıkar sokağa Allah aşkına söyler misiniz? Bireysel ve toplumsal muhalefeti baskı altına almaya ve yıldırmaya çalışıyorlar. En doğal hak ama uygulanamıyor" diyor.
Bu durum Fatih Portakal'ın ilk vukuatı değil.
Daha önce de Şehir Hastaneleri'ne kara çalmak için bir konu mankeni bulmuşken suç üstü yakalanmışlardı.
Birazcık gururu ve onuru olan biri, bu vukuattan sonra değil haber sunmak, utancından sokağa çıkamazdı. Ancak Fatih Portakal bu değerlere çok uzak olduğu için maşallah, hiç üzerine alınmadan ekranda yorumculuk yapmaya devam ediyor.
Yorumda bulunduğu mesele hakkında birazcık bilgisi olsa yine eyvallah diyeceğim ama ne gezer.
Fransa'daki olayın sadece zamlardan veya vergilerden kaynaklandığını düşünüyor.
Halbuki kreşteki bebeler dahi meselenin zam ve vergiden ibaret olmadığını biliyor, olayların zamlar geri alınmasına rağmen daha da artmasının nedenini biliyor, anlıyor.
"Belki Fatih Portakal da anlar" umuduyla, buradan bir kez daha tane tane anlatalım.
Fransa'da bir ekonomik kriz yok. Fransa ekonomisine saldırı da yok. Aksine, Euro son dönemlerde bir hayli değerlendi ve Fransa ekonomisi beklentilerin çok üstünde güçlendi. Ancak Macron'un buna rağmen zam yapma kararı alması ve vergileri yükseltmesi halkı çileden çıkardı.
Bu bir.
İkincisi...
Olayların zam gerekçesiyle başladığı doğrudur. Ancak zamlar geri alındıktan sonra olayların daha da tırmandırılmasının başka gerekçesi var.
Mesele, Amerika'nın "Sen NATO'ya karşı nasıl olur da Avrupa Ordusu kurmaya çalışırsın? Benden izin almadan bunu yapabileceğini mi sandın?" meselesidir.
Mesele, "Kızım sana söylüyorum, Almanya, İtalya, İngiltere sen anla" meselesidir.
Fatih Portakal bunu bilmiyorsa kötü. Ama bilmesine rağmen olayı bir ekonomik kriz üzerinden değerlendirip aynı şeylerin Türkiye'de yaşanması gerektiğini söylüyorsa, bu çok daha kötü...
Fatih Portakal'ın yaptığını gazetecilik mesleğiyle yorumlamayacağım. Zira dünya toprakları üzerinde izleyicisini sokağa davet eden bir başka gazeteci bulamazsınız.
Bunu yapan son gazeteci Cemal Kaşıkçı idi ve sonunun ne olduğunu herkes gördü!
Neyse ki Türkiye bu alanda fazlasıyla özgür bir ülke.
Gelelim "Barışçıl eylem yapalım" diyerek halkı sokağa çağıran Fatih Portakal'a...
Kendine haber konusu çıkarmak için kaos oluşturma gayreti içinde olduğun apaçık ortada...
Barışçıl eylemlere kimsenin itirazı yok. Ancak en son yaptığınız barışcıl eylemde neler yaptığınızı gördük. Yüzlerce ambulans ve halk otobüsü yakıldı. Dükkanlar yağmalandı. Engelli asansörüne kadar tahrip edildi. Meydanı PKK devraldı yaktı, yıktı. Apo posterleri asıldı Taksimdeki Atatürk anıtına.
Milleti sokağa çağıracaksan, bunun yolu bu değil. Yapacağın şey çok basit. Yayını bitirirken, "Ben sokağa çıkıyorum arkadaş" çağrısı yap.
Ve önden buyur!
Yok öyle milleti sokağa çağırıp ortadan kaybolmak. Senden önce Mehmet Ali Alabora ve Can Dündar da milleti sokağa döktü ama şimdi ikisi de kaçak, ikisi de vatansız yaşıyor.
Bu ülkede gösteri yapmak yasak algısı oluşturma boş yere..
Meydanlara çıkıp kadın kadına, erkek erkeğe öpüşmek, sevişmek için bile eylem yapıyorlar. En arsız pankartları eline alıp sokağa çıkanlara bile göz yumdu, yumuyor bu devlet...
Barışcıl eylem yaptınız da tutan mı oldu?
Ha, "Biz sokağa çıkmakta kararlıyız" diyorsan, buyur tabi Fatih'ciğim. Eylem yapmak en doğal hakkınız...
Ama çıktıktan sonra "Yok şuram uff oldu", yok "Bir tarafıma yabancı bir cisim entegre edildi" demek, mızıkçılık yapmak yok tamam mı?
Anlaştık mı?