Bakan Ömer Dinçer’in,  kararlarıyla milli eğitime yön verdiği ve toplumu etkilediği gerekçesiyle, yönetim anlayışının incelenmesi son derece önem taşımaktadır. Çünkü Dinçer’in yönetim anlayışı, milyonlarca öğrenci, veli, öğretmen ve okul yöneticilerini etkilemektedir. Yine, Bakan’ın yönetim anlayışının incelenmesi, bundan sonraki eğitim uygulamalarına kaynaklık edebilir. Bu nedenle, izleyen satırlarda, Bakan Dinçer’in yönetim anlayışı,  Mc.Gregor’un “X” ve “Y” kuramı çerçevesinde, yaptığı uygulamalarla birlikte ele alınıp bir senteze gidilmektedir.

         Mc Gregor, insanın doğasına ilişkin iki görüş ileri sürmektedir. Birincisi “X” kuramı, olarak adlandırılmaktadır. Mc.Gregor’un geleneksel yönetim ve denetim anlayışının ( X kuramı) temel sayıltıları şunlardır:

1- Normal olarak insanlar işi sevmez ve elinden geldiği kadar işten kaçar.

2- İnsanın bu, “işi sevmeme özelliği” nedeniyle, insanların çoğu örgütsel amaçların elde edilmesinde yeterli çabayı göstermeleri için zorlanmalı, denetlenmeli, yönetilmeli ve ceza ile korkutulmalıdır.

3- Normal bir insan yönetilmeyi yeğler. Sorumluktan kaçmak ister.

 “Y” Kuramının temel sayıltıları ise şunlardır:

1- Dışarıdan denetim ve ceza ile korkutma, örgütsel amaçlara yöneltecek tek yol değildir. İnsanlar, bağlanmış olduğu amaçlara hizmet ederken, kendi kendini denetim yollarını kullanırlar.

2- Uygun koşullar altında sıradan bir kişi, sorumluluğu sade kabul etmeyi değil, fakat aramayı öğrenir.                                                                                                                                        3-Örgütsel sorunların çözümünde göreli olarak yüksek derecede, imge, ustalık ve yaratıcılık vardır.

      Bütün bunlardan çıkan sonuç, “X” kuramı, yetki kullanma ile yönetme ve denetlemedir. “Y” kuramının temeli ise iş görenlerin, kendilerini örgütün hedeflerine adama yoluyla, özel amaçlarını daha fazla gerçekleştirebilecekleri bir ortam yaratılması gerektiğidir.           

       Öğretmen açısından bakıldığında, “Y” kuramına göre yönetilmek en uygun yöntemdir. Çünkü “Y” kuramında da belirtildiği gibi öğretmenler kendi kendilerini yönetecek ve denetleyecek eğitim düzeyine sahiptirler. Yine, eğitimsel sorunların çözümüne katkı sağlayacak eğitim düzeyine sahiptirler. Diğer taraftan, sorumluluk almayı kabul edecek kadar formasyona sahiptirler.

     Bütün bunlarla birlikte Bakan’ın,  bu iki kuramdan hangisine daha yakın olduğu merak konusudur.

            Dinçer’in uygulamalarına bakıldığında, bu kuramlardan, “X” kuramına daha yakın olduğu görülmektedir. Örneğin, Alo! 147 telefon hattı devreye sokularak, öğrencilere şikâyet hakkının tanınması, aslında mesleğinin uzmanı olan öğretmenleri denetim altında tutmak anlamına gelmektedir. Yine, 4+4+4 eğitim yasası ile ilgili olarak, hiç bir aşamada öğretmenlerin görüşleri alınmayarak, “X” kuramında belirtildiği gibi, onların doğrudan yönetilmesi ve denetlenmesine dolaylı olarak vurgu yapılmaktadır.

Diğer taraftan, gerçek olmadığı halde, Bakan tarafından, öğretmenlerin az çalışıp, çok maaş aldıkları şeklinde lanse edilmesi, dolaylı olarak “X” kuramının temel sayıltılarına gönderme yapılmaktadır. Benzer şekilde, özür grubunda bekleyen öğretmenlerin sorunlarına çözüm getirmeme eğilimi, onların, okulun amaçlarının gerçekleştirilmesi doğrultusunda bireysel amaçların önemini kabul etmemek anlamına gelmektedir.

          Sonuç olarak, Bakan Dinçer,  1900’lerin bir yönetim anlayışını benimsemektedir. Bu anlayış da “X” kuramının temel sayıltılarında gizlidir. 

 Eğitimci/Yazar Hasan Güneş [email protected]