Dağ fare doğurdu !
Milli Eğitim Bakanlığı’nda ki her yetkili konu açıldığında mevcut öğretmenlerimizin kalitesini arttırmalıyız, bu yönde çalışmalara yapıyoruz der durur…
Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Genel Müdürü Sayın Semih Aktekin’e göre ; “ Sistem içerisindeki mevcut bir milyon öğretmenin niteliğini arttırmak bakanlığımızın öncelikli hedefidir.Fakat bu kaliteyi arttırmak için somut , ölçülebilir, gözlenebilir ölçütler gerekiyor”…
Yine sayın Semih Aktekin ‘e göre ; “ Performans değerlendirme süreci bir cezalandırma aracı olarak değil , ödüllendirme ve teşvik mekanizması olarak işleyecek”…
Müsteşarımız Sayın Yusuf Tekin’in de bir çok sözü var bunlara benzer olarak..
Buraya kadar her şey gayet güzel, söylenen sözlerin altına ben de imzamı atar her türlü desteği veririm…Çünkü kadrolu öğretmenlerimizin kendilerini güncel tutup ,geliştirmeleri konusunda ne yazık ki büyük bir sıkıntı var…
Sıkıntı var, çünkü kendini geliştirmeyi hedeflemiş binlerce kadrolu öğretmene bir anlamda buna gerek yok denmektedir.
Sıkıntı var çünkü bakanlığımız öğretmen kalitesini artırma peşinde koşarken ,ÜNİVERSİTELERİN peynir ekmek gibi formasyon dağıtmasını görmezden gelmektedir.Bir süre sonra göreceksiniz bakanlığımız önünde atama bekleyen 1 milyon öğretmen adayı olacak !
Şimdi gelelim güncel konumuza ALAN DEĞİŞİKLİĞİ kandırmacasına…
Bakanlığımızın istediği öğretmen kalitesindeki artış nasıl sağlanabilir ? Bu soruya konuya dair olması gerekenleri cevaplayarak katkı vereyim…
Olması gerekenler :
1-Herkes eğitimini aldığı alanda öğretmenlik yapmalı.Zamanında çeşitli nedenlerle diploması aldığı alanın dışında bir öğretmenlik alanına atananlara ; diplomasını aldığı öğretmenlik alanına geri dönebilme hakkı tanınmalıdır.
2-Diploması birden fazla alana kaynak olan öğretmenlere, tercih ettiği alanda öğretmenlik yapabilme hakkı tanınmalıdır.
3-İKİNCİ ÜNİVERSİTE :Kadrolu öğretmen iken ; yeniden Üniversite giriş sınavlarına girerek , bin bir zorlukla hem öğretmenlik hayatlarını devam ettirip hem de ikinci üniversitesini bitiren öğretmenlerde diplomasını aldıkları alanda görev yapabilmelidirler.
Anlayacağınız 4 yıl daha okuyarak hem kendilerini güncel tutan hem de aktif olarak eğitim sistemimizin içerisinde aynı anda hem öğretmen hem öğrenci olarak yer alan bu öğretmenler ; bakanlığın düşündüğü öğretmen akademisi planlaması içerisine daha kurulmadan dahil olup başarıyla mezun olanlardır aslında.
İkinci üniversite diploması konusunda bakanlığın şu endişesi var ; “Zamanında düşük KPSS puanı ile kadrolu olup sonrasında yüksek KPSS puanı ile atanılan bir branşı bitirip oraya alan değiştirmek istiyorlar,Bu atama bekleyenler için haksızlık doğurur” deniyor.
Çözümü basit ; Geçilmek istenen branşın , en düşük atanılan KPSS puanından az olmamak kaydıyla öğretmenin alan değiştirebilmesi basit ve hakkaniyetli bir şarta bağlanıp bu hak yine tanınabilir.
Bu öneri ve çözümlerle yakından uzaktan alakası olmaya bir alan değişikliği yapacak olan bakanlığımızı, sadece yarattıkları ALAN DEĞİŞİKLİĞİ YAPTIK algısında başarılı oldukları için tebrik ederim.Ama bu durum tam bir fiyaskodur…
Kadrolu kendini geliştiren öğretmene ; “sen okuyup ikinci üniversite okuma, nasılsa atanmışsın kıymetini bil..Verimli olmayı falan da boşver…” diyor kabaca…Bu anlayışın halk arasında söylemi ne yazık ki SALLA BAŞINI AL MAAŞINI dır !!! Diplomasını aldığın alana geçmeye çalışma , olduğu kadar eğitim vermeye devam et … mi deniyor ?
Çok yazık, yönetmeliğe göre yapılacak alan değişikliği personelini güncel ve aktif tutabilmek için devletin cebine maddi manevi en küçük yük oluşturmayacak harika bir uygulamayken , inatla bunu hayata geçirmemenin nedenini merak ediyorum.
Bu alan değişikliği aldatmacasında sendikaların sözde tepkilerini izleyecek olmamız da ayrıca üzüntü verici bir durum olacak…
Saygılarımla…
MURAT MEHMET GÜLER
Eğitimci Yazar