Sağlık Çalışanları

İftiraya uğrayan doktor olayından sonra 'beyan esastır' tartışması yeniden alevlendi

Abone Ol

Muğla Eğitim Araştırma Hastanesinde görevli çocuk doktoru Uğur S. 4 Temmuz'da 17 yaşındaki E.Ç'yi muayene etti. Genç kız bir ay sonra muayene sırasında doktorun kendisini çıplak elle dokunarak taciz ettiğini belirterek davacı oldu. Halsizlik ve nefes darlığı şikayetiyle hastaneye gittiğini belirten genç kız savcılık ifadesinde "Muayene odasında doktor, iç çamaşırımı çıkarmamı istedi. Tepkisiz kalıp, çıkarmayınca kendisi çıkardı. Rahatsız edici şekilde sorular sordu. 'Muayene edeceğim' diyerek cinsel bölgeme eldivensiz şekilde dokundu. Çalıştığım kuaföre müşteri olarak gelen aynı hastanede görevli doktor Hülya K'ya konuyu anlattım. 'Sana bu şekilde muayene yapamaz, polise git şikayetçi ol' demesi üzerine şikayetçi oldum" dedi.

'TANIMIYORUM' DEDİ

Doktor ise "Hakkımda suç duyurusunda bulunan E.Ç'yi tanımam. Solunum sıkıntısı olduğunu, nefes almakta zorlandığını ifade etti. Steteskop ile giysisini açmadan kalbini dinleyip, boğazına baktım. Hastanın çamaşırını ya da giysisini çıkarmasını istemedim, kendim de çıkarmadım. Steteskop ve elle hastanın bağırsak seslerini ve karnını kontrol ettim. Kesinlikle kasık bölgesine müdahalede bulunmadım. Kendisine anksiyete bozukluğu, zatürre, kansızlık ya da vitamin eksikliği olabileceğini söyledim" sözleriyle suçlamaları reddetti.

Savcı, genç kıza şikayetçi olmasını söyleyen doktorlarından Dr. Hülya K'yı da dinledi. Hülya K, doktor Ufuk S. aleyhinde ifade verdi. Şüpheli doktor, Hülya K'nın geçmişte asistanı olduğunu, zaman zaman ters düştüklerini ifade etti, beyanları kabul etmedi.

TECAVÜZCÜ İLAN EDİLDİ

31 yaşındaki doktor, cinsel taciz suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Sosyal medyada 'tecavüzcü ilan edilen' hekim hakkında linç kampanyası başlatıldı. Ancak başka bir doktor Uğur S'nin çirkin bir iftiraya kurban gittiğini ortaya çıkardı. Doktor Fatma Ç, cinsel istismar şikayetinde bulunan E.Ç'nin daha önce kendisine gelerek doktor Uğur S'den hoşlandığını ve doktorla görüşmek istediğini söylediği yönünde savcılığa ifade verdi. Fatma Ç'nin istismar iddiasının iftira olduğu yönündeki ifadesinin ardından doktor Uğur S'nin avukatları, nöbetçi sulh ceza hakimliğine itirazda bulundu. Hakimlik tarafından mevcut delil durumunun lehine değişmesi nedeniyle tahliye kararı verdi. Cumhuriyet Başsavcılığınca kız çocuğu E.Ç. hakkında iftira suçundan kamu davası açılacağı bildirildi.

YARGITAY NE DİYOR?

Olay "kadının beyanı esastır" tartışmalarını tekrar gündeme getirdi. Hukukçu Hadi Dündar, taciz konusunda suçun işlendiğinin tam anlamıyla sabit olması durumunda tutuklama yapılabileceğine dikkat çekti. Savcılığın öncelikli olarak tarafların arasında bir ilişki olup olmadığını (iş, alışveriş, hasta-doktor ilişkisi) değerlendirmesi gerektiğine işaret eden Dündar sözlerine şöyle devam etti: Kadının suç duyurusunda bulunarak ifadesini vermesi soruşturmayı başlatmak için yeterli bir nedendir. Ancak sadece beyan ile tutuklama yapılamaz. Savcılığın araştırma yapması gerekir, kamera kaydına bakar, tanık varsa onları dinler. Ceza hukuku sadece delillerle yürür. Delil varsa suç da vardır. Taraflara arasında husumet varsa kadının beyanı esas alınmaz, iftira atma ihtimali değerlendirilir. Ancak bir kadın bir erkeği tanımıyorsa kendi gururunu, namusunu ortaya koymak adına iftira atma yoluna gitmez. Yargıtay, bunu bu şekilde değerlendirir. Tanımak neden önemli, bazen insanlar öç alma duygusuyla da hareket edebiliyor. Bir hasta, doktordan aldığı hizmetten memnun kalmayıp hırsla da hareket edebilir.

BEYANA DAYALI OLMASI HERKESİ DERDE SOKABİLİR

Hekim Birliği Sendikası Genel Başkanı Dr. Hatice Çerçi Balcı: Beyana dayalı şeyler herkesin başını derde sokabiliyor. Bu olay ayrıca hekimlerin yanında birinin bulunması gerektiği talebinin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Muayene sırasında hiç kimse hasta ile yalnız kalmamalı. Mutlaka yanında bir yardımcı personel bulunmalı.

Hekim Birliği Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Dt. Özgür Öz: Fiziksel olarak darbediliyoruz, öldürülüyoruz, sakat bırakılıyoruz. Hekime şiddetin tırmandığı bir dönemde olayları özellikle medyanın anlamadan dinlemeden "sapık doktor" diye itham etmesini doğru bulmuyoruz. Bu da başka bir şiddet türü ve korkarım ki trend olabilir. Medyanın sorumlu davranmasını bekliyoruz.

Türkiye