İHH İnsani Yardım Vakfı, Türkiye’nin en köklü meselelerinden biri olan Kürt sorununun çözümü için önemli bir açıklama yaptı. Vakıf, çözüm sürecine destek vermeye hazır olduklarını belirterek, Türkiye’nin birlik ve beraberliğini pekiştirecek her türlü çabaya katkı sunacaklarını duyurdu.
Türkiye’nin insani yardım alanında en etkin sivil toplum kuruluşlarından biri olan İHH, kuruluşundan bu yana Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yürüttüğü faaliyetlerin yanı sıra, Kürt meselesinin çözümü için de yoğun çalışmalar gerçekleştirdiğini vurguladı. Vakıf yetkilileri, Diyarbakır’da düzenlenen geniş katılımlı toplantılar ve uluslararası tecrübeler ışığında, Kürt meselesinin toplumun talepleri doğrultusunda çözüme kavuşması için her türlü fedakârlığı yapmaya hazır olduklarını ifade etti.
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİNİ DESTEKLİYORUZ”
İHH, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin liderliğinde yürütülen “Terörsüz Türkiye ve Bölge” vizyonunun büyük önem taşıdığını belirtti. Açıklamada, bu hedef doğrultusunda atılan adımların, Türkiye’nin iç barışını sağlamanın yanı sıra Ortadoğu’daki istikrara da büyük katkı sunacağı vurgulandı.
Ayrıca, son dönemde İsrail’in Filistin, Lübnan, İran, Yemen ve Suriye’ye yönelik saldırılarının, bölgesel barış ve birlikteliğin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiği ifade edildi. Türkiye’nin iç barışını sağlamasının, İslam ülkelerinin ortak hareket edebilmesinin önünü açacağına dikkat çekildi.
“KÜRT MESELESİNİN ÇÖZÜMÜ, TÜRKİYE’Yİ VE BÖLGEYİ GÜÇLENDİRECEK”
İHH, Kürt meselesinin çözümüne yönelik atılacak adımların, ülkenin sosyoekonomik yapısını güçlendireceği gibi, uluslararası arenada da Türkiye’nin daha güçlü bir şekilde hareket etmesine katkı sunacağını belirtti. Toplumsal barışın sağlanmasının sadece Türkiye için değil, tüm İslam ümmeti için hayati bir öneme sahip olduğunun altı çizildi.
İHH yetkilileri, Kürt sorununun çözümünün, siyasi menfaatler veya kısa vadeli çıkar hesaplarıyla değil, toplumun tamamını kapsayan, hak ve hukuk çerçevesinde bir barış süreciyle mümkün olabileceğini belirterek, sivil toplum kuruluşlarının, akademisyenlerin ve kanaat önderlerinin bu sürece aktif olarak katkı sunması gerektiğini ifade etti.