SANDUKACI DEĞİL SENDİKACI OLUN

Öğretmenlik mesleğini sadece basamaklandıran Kanunun AYM tarafından kısmen iptal edilmesi ile ilgili kamu çalışanını masada satan Ali YALÇIN açıklamalarda bulunmuş!

Açıklamasında özetle “…CHP’nin başvurusu ile görülen davada Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar, eğitim tarihimiz ve çalışanlarımız açısından tarihi bir adım olan Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla başlayan süreci 2006 yılında olduğu gibi akamete uğratma ve büyük bir kaos yaşatma potansiyeli taşımaktadır. CHP’nin başvurusu ile açılan davanın geldiği nokta öğretmenleri yine hak kaybına uğratarak mağdur edecek bir zeminin kapısını aralamıştır…” demiş.

Sendika olduğunu iddia eden ve 400 bin üyesi olan bir yapının başkanı olan bu zatın cehaleti, akıllara durgunluk veriyor. Sadece 13 maddeden oluşan ve öğretmenlik mesleğini basamaklandırıp, ayrıştıran, okullardaki çalışma barışının bozulmasına neden olan, aynı işi yapan öğretmenlerin farklı ücretler almasına neden olan Öğretmenlik Meslek Kanunu TBMM’de görüşülürken sesini çıkarmayan sözde sendikacı Ali Yalçın; biraz da öğretmenlerin yanında durun öğretmenlerin hakkını savunun.

KANUN NE GETİRDİ?
Öğretmenlik Meslek Kanunu ve Anayasa Mahkemesi kararı ile ilgili ben sizi aydınlatayım. Öncelikle Öğretmenlik Meslek Kanunu ne getirdi?

- Öğretmenlik mesleği ile tüm hususların bu kanunda düzenlenmesi gerekirken, sadece atamalar ve kariyer basamakları düzenlenmiştir. Kanun 13 maddeden oluşmaktadır. 1995 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan taslak ise 150 maddeden oluşmaktaydı. Bu nedenle bahsi geçen kanuna Meslek Kanunu denmesi doğru değildir.

Meslekte 10 yılını dolduran, 180 saatlik bir eğitimden geçen öğretmenler uzmanlık sınavına başvuru hakkı kazandı. Sınav sonucunda 70 ve üzeri alanlara başarılı sayılarak Uzman Öğretmen unvanı verildi.  Öte yandan uzmanlıkta 10 yılını dolduran ve 240 saatlik bir eğitimden geçen öğretmenler ise Başöğretmenlik sınavına başvuru hakkı kazandı. Bu sınavdan da 70 ve üzeri alanlara Başöğretmen unvanı verildi. Yüksek lisans yapanlara 180 saatlik eğitimden sonra uzman, doktora yapanlara ise 240 saatlik eğitimden sonra doğrudan Başöğretmen unvanı verildi. Kanun ile öğretmenlik adaylık sonrasında üç aşamalı hale getirirken bu unvanlar ile görevleri arasında bir ilişki kurulmadı. Kamuda unvanlardaki farklılaşma aynı zamanlarda görevlerin de farklılaşmasına dayanır. Eğer unvanlar bir hiyerarşi sistemine dayanıyorsa bir üst görevin sorumluluk ve yapılış biçimi tümüyle değişmek zorundadır. Görev aynıyken unvanların alt ve üst ilişkisi biçiminde düzenlenmesi çalışma düzenini bozucu bir etkiye sahip olmuştur.

- Kanunun bir maddesinde öğretmenliğin özel bir ihtisas mesleği olduğu belirtilmesine rağmen başka bir fıkrada öğretmenlik kariyer basamaklarına ayrıldı. Bu bir çelişkidir. Öğretmenlik özel bir ihtisas mesleği ise kariyer basamaklarına ayrılması doğru bir uygulama değildir. Tüm öğretmenler uzmandır.

- 1973 de kabul edilen Milli Eğitim Temel Kanunun 43. Maddesinde öğretmenlik (Tehvidi Tedrisat Kanununun da gereği olan) “Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdürler” biçiminde tanımlanırken kanunun 3 üncü maddesindeki tanımda “devletin” ibaresi çıkarıldı. Bu durum Öğretim Birliği Kanununa da aykırıdır. Tevhid-i Tedrisat yasası gereği, öğretmenin mesleğini gerçekleştirdiği her eğitim kurumu devletin gözetimi ve denetiminde olmak zorundadır.

- Kanun; aday öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmenlerin görevleriyle ilgili bir düzenleme yapmaksızın, yükselme eğitimlerini buna göre düzenlemeksizin ücret ve sosyal hakları farklılaştırma yoluna gitmesi Anayasanın 55. Maddesine “ücret emeğin karşılığıdır” ilkesine ve devamında yer alan “Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır” biçimindeki fıkraya aykırıdır. Görev ve unvan ve ücret arasında bire bir uyum olmak zorundadır. Anayasanın 128. maddesi, memur ve diğer kamu görevlilerinin “görev ve yetkilerinin” kanunla düzenleneceğini belirtmektedir. Kanun “aday öğretmenin, öğretmenin, uzman öğretmenin ve başöğretmenin” görev ve yetkilerine ilişkin ayrıca bir düzenleme içermediğinden Anayasanın bu maddesine de aykırı bir düzenlemedir. Başöğretmenin, uzman öğretmenden, öğretmenden hangi farklı iş ve işlemleri yapacağı belirtilmediğinden yapılan düzenleme sadece daha fazla ücret almaya dönük bir düzenlemedir. Doğal olarak bu şekliyle anayasaya aykırıdır.

- Ayrıca; Öğretmenlerin Nitelikleri ve Seçimi Başlıklı 4 üncü maddede yapılan düzenlemeler ciddi sorunlara yol açacaktır. Maddenin mevcut halinde; “Öğretmenler, öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarından ve bunlara denkliği kabul edilen yurtdışı yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar arasından, Milli Eğitim Bakanlığınca seçilirler” denmekte iken, ….Milli Eğitim Bakanlığınca seçilirler… ifadesi madde metninden çıkarıldı. Bu ifadenin madde metninden çıkarılması ile öğretmenlerin seçiminin başka kurumlara devredilmesinin önünü açacaktır. Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu bunlardan birisidir.

- Bir başka sorunlu alanı ise öğretmen adaylığı ile ilgilidir. Öğretmenler, kamuda öğretmenlik mesleğine başladıklarında değil, öğretmen yetiştiren yüksek öğretim kurumlarından mezun olduklarında öğretmendirler, ki bu diğer meslekler için de geçerlidir. Kanunda “aday öğretmenlik” olarak tanımlanan aşama Devlet Memurları Kanunun 54 ve sonrasındaki maddelerde düzenlenen “memur” olmaya adaylıktan farklı özellikler göstermektedir. Öğretmenler kamuda Devlet Memurları Kanunun “Eğitim Öğretim Hizmetleri Sınıfına” tabi olarak göreve başlar ve çalışırlar. Kamuda göreve başlamak, öğretmenliğe başlamak değil kamuda öğretmenliğe “memur” adayı olarak başlamaktır. Dolasıyla öğretmenlerin memur adaylığı, öğretmenliğe aday olmak biçiminde tanımlanamaz. Kanun “aday öğretmenlik” ifadesine memuriyette aday olmanın ötesinde bir anlam veriyor. Hâlbuki “Milli Eğitim Temel Kanununda AKP iktidarlarına kadar “aday öğretmenlik” denilen bir ibare yoktur. Milli Eğitim Kanunu’nun 1973 yılında kabul edilen ve 2004 yılına kadar yürürlükte kalan 43 ve 45. maddelerinde “öğretmen adayları” ifadesine yer verilmiştir.

-  Adaylık sürecinden sonra kurulacak ADAYLIK DEĞERLENDİRME KOMİSYONU’na geniş yetkiler verilmiştir. Adaylığın kaldırılması tamamen bu komisyonun uhdesine bırakılmış. Ayrıca bu komisyonun nasıl oluşturulacağı, kimlerden oluşacağı ve aday öğretmenleri hangi kriterlere göre değerlendireceği belirsizdir. Belirsizlik içermesi nedeniyle Anayasaya aykırılık teşkil etmektedir.

Tüm bu sorunların çözümü ciddi bir meslek kanunu hazırlamaktan geçiyor. Öğretmenlerin yetiştirilmesi, atanması, mesleki gelişimleri, özlük hakları gibi tüm alanları kapsayan bir meslek kanunu tüm paydaşların katılımı ile hazırlanmalıdır. Aksi halde eğitim alanına yeni sorunlar eklenmeye devam edilecektir.

BU YAŞANANLAR SİZİ HİÇ Mİ İNCİTMEDİ?
Ayrıca bu süreçte öğretmenlerin aklıyla dalga geçilen bir sınav yapıldı. İlkokul 5 inci sınıf düzeyinde sorular soruldu. Bu yaşananlar sizi hiç mi incitmedi sayın Ali Yalçın?

Anayasa Mahkemesi kararını resmen açıklanmadı. Ancak kamuoyuna yansıyan bilgilere göre bazı maddelerinin iptal edilmesi ile kanun sakatlanmış olacak. AYM’nin iptal kararı ile hiçbir öğretmen mağduriyet yaşamayacak. Aksine mağdur olan öğretmenlere itibarları iade edilmiş olacak. Meclis’te kanunun yeniden düzenlenmesi gerekecek. Bu kararla tüm öğretmenlerin hakkı ve itibarı iade edilmiş olacak. Öğretmenlikte basamaklar, ayrışmalar, aynı işi yapan insanlara farklı ücret ödemeleri ortadan kalkmış olacak. Bunlar mı sizi rahatsız etti sayın Yalçın. Önceki Bakan Mahmut Özer’e öğretmenlere sınav yapılsın derken aklınız neredeydi?

Yeni düzenlemede öğretmenlere kıdeme göre unvan verilmeden uzman ve başöğretmenlikteki mali hakları sınavsız ve şartsız verilmelidir.

Ali Taştan -Gerçekgündem