"Bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir" ifadesi aslında bize bugün Ortadoğu'da, Irak/ Musul-Kerkük ve Suriye'de yaşananları fazlasıyla açıklıyor. Bu sürecin kazananı olmayacaktır. Karşımızda Türk, Kürt, Arap, Fars bölgenin bütün aktörlerine kaybettirecek kanlı bir proje var.
Barzani, kendisine verilen sufle doğrultusunda hareket eden bir kukladır. Ancak unuttuğu bir şey var; yılanla yatağa giren sokulmaya hazır olmalıdır.
Mesut Barzani’nin Irak’ı bölme girişimine en açık desteği İsrail verdi. 1960’tan beri Barzani ailesine yatırım yapan MOSSAD, 1990’dan beri de aktif olarak Kuzey Irak’ta yeni bir devletin temellerini atıyor. Bugün Esed'in dışişleri bakanı Muallim aynen şunları söyledi: "Kürtler sınırlarımız dâhilinde bir özyönetim istiyor. Bu mesele müzakere edilebilir ve tartışılabilir!" bazıları bir yerlerine kına yakabilir artık, bir şeyler yapmazsak anlaşılan İsrail’le komşu olacağız.
ABD sanki karşıymış gibisinden birkaç söz etti ama bu arada da aleni olarak silah ve mühimmat desteğini sürdürdü. Hem de Türkiye’nin gözünün içine baka baka. Atı alan Üsküdar’ı geçti. Referandum fiilen gerçekleşti. Azmettiriciler şu anda sonraki hamleyi planlıyorlar. Önce İran’a saldırıp sonra Türkiye’yi mi parçalasak yoksa önce Türkiye’yi parçalayıp sonra mı İran’a saldırsak?
23 Eylülde Özkök, Hürriyet’teki yazısında: “Bir adım atarsanız dünya karşınıza dikilir” diyor. Fehmi koru; “Önemli bir güç olarak çıkılan yolda, yerine gelmeyecek beklentiler peşinde koşulursa, yarışta gerilere düşme tehlikesi vardır” diye uyarıyor.
Bir türlü anlatamadık bazılarına ya da anlamak işlerine gelmedi, Dünya zaten şu anda karşımıza dikilmiş durumda.
Derdi millet olanın devası doğruyu söylemektir. Bu yüzden ikaz ediyor, herkesi uyarıyorum; bu coğrafyada var olmanın, ilelebet yaşamanın sırrı aman sorun çıkmasın diye uğraşmak değil; bilakis çıkan sorunların üstüne milletçe kenetlenip cesaretle gitmektir. Hiçbir ülkeden eksik kalır yanımız, çekinecek, kaçacak karakter zaafımız yoktur. Eğer korksaydık, ilk tehdit ve tehlikede vazgeçseydik; ne bin yıldır bu topraklara vatan mührü vurabilir, ne de bağımsızlığı kendimize değişmez kader yapabilirdik.
Süper güç dediğimiz Rusya ve Amerika benzer bir durumda sınırları ve devletin bekası söz konusu olsa referandum başlamadan Barzani’nin kafasına bombaları çoktan yağdırmıştı.
Peki, biz kimiz? Süper güç mü? Avrupalı mı Asyalı mı?
Öncelikle ayağımızdaki prangalardan yani (demokrasi misyonunu; ırkçı, ayrımcı, Haçlı misyonuna terk eden) Avrupa Birliği hayallerinden kurtulmalıyız. Verilip tutulmayan sözlerden, aşağılamalardan, entrikalardan, dayatmalardan kurtulmalıyız.
Özellikle terör, çocuklara ve kadınlara yönelik tecavüz, cinayet gibi suçlara derhal idam cezasını getirmeliyiz. Cinayet insana karşı işlenmiş bir suçtur ve bunu affetme yetkisi ancak zarar görene aittir. Polislerimiz, askerlerimiz pusuda, uykularında, hanımlarının, çocuklarının gözü önünde haince ve kalleşçe katledildi. Askeri, sivili, polisi, masum insanları katledeni idam etmeyip de milletin parasıyla hapiste beslemenin karşılığı terörü teşvik etme anlamına gelmektedir.
İçinde bulunduğumuz fiili durum artık kalıcı ve nitelikli bir milli mutabakatın şart olduğunu gösteriyor. Şii, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Çerkez etnik kökenine, mezhebine bakılmaksızın bir olmalıyız, iri olmalıyız, diri olmalıyız. Bölgede GÜÇLÜ TÜRKİYE herkesin planını bozacaktır.
Neden Türkiye eski Osmanlı topraklarında, Balkanlarda, Ortadoğu ve Orta Asya’da yeniden liderlik kurmasın? Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altındaki topraklarda bugün 45 ülke bulunmaktadır. Osmanlı’nın sosyal, ekonomik ve kültürel mirasını devraldığımızı, ideolojik peşin hükümlerden sıyrılarak kabul etmemiz gerekir. İngiltere'nin kurduğu Milletler Topluluğu örgütünü örnek göstererek, Osmanlı Milletler Topluluğunu kurmalıyız. (İngiliz Milletler Topluluğu, Büyük Britanya İmparatorluğu’na dâhil olan devletlerle sonradan bu topluluğa katılan toplam 54 devletten meydana geliyor. Bu topluluk, karşılıklı siyasî, kültürel ve özellikle ekonomik münasebetlerin güçlendirilmesini sağlıyor.)
2005’te Cezayir Cumhurbaşkanı Buteflika dönemin Türk başbakanına , “Osmanlı Devleti’nin bıraktığı boşluk doldurulamadı. Güçlü ve hoşgörülü Osmanlı düzenine her zamankinden çok ihtiyacımız var. İngiltere eski sömürgeleriyle Commonwealth’i kurdu; düzeni devam ettiriyor. Osmanlı bizi sömürmedi; niye biz Osmanlı düzenini devam ettirmeyelim?” diye sordu ve Osmanlı Milletler Topluluğu’nun kurulmasını teklif etti.
Daha öncede söylemiştim Türk beklenendir. Geçmişte Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde yaşayan, günümüzde bağımsızlığını ilan etmiş tüm milletleri bir çatı altında toplamak vaciplikten çıkıp Farz haline gelmiştir. Burada egemen devletleri başka bir devletin hâkimiyeti altına sokmaktan bahsetmiyorum, “Büyük Şemsiye” altında birleşmekten bahsediyorum. Merhum Cemil Meriç’in şu vecizesi hedefimizi ne güzel dile getiriyor: ‘Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim.’
Liderini bulan devletimiz, bilim-teknoloji hedeflerine yöneltilmiş inançlı ve çalışkan bir nesil ile geleceğin süper gücü olacaktır inşallah. Böylece ruh halimin, güvercin tedirginliği de ortadan kalkacaktır.