Ramazan Geldi, Hoş Geldi
‘’Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluş’’ olarak müjdelenen mübarek Ramazan Ayı geldi, hoş geldi.
İslâm’ın beş temel esasından olan Oruç, Farzı ayn bir ibadettir. Oruç insanı içgüdülerinden uzaklaştırıp, melekliğe doğru yükselten bir ruh olgunluğuna eriştiren ibadettir.
Âkil ve bâliğ olan (ergenlik çağına gelen) kadın ve erkek her Müslüman’a Ramazanda oruç tutmak farzdır. Hasta veya misafir (yolcu) olanlar isterlerse oruçlarını Ramazan’da tutarlar, isterlerse tutmayarak hastalar iyi olduktan sonra, misafirler (yolcular) de seferden döndükten sonra gününe gün kaza ederler.
Ramazan Orucunu tutmanın farziyeti ayeti kerimede şöyle beyan edilmektedir; ‘’Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.’’(Bakara Suresi-Ayet-183)
Ayetin sonundaki ‘’Umulur ki korunursunuz’’ ifadesi, orucun hikmetine dikkatimizi çekmektedir. Allah Tealâ, her derde bir deva, her hastalığa bir ilaç verdiği gibi kötülüklere karşı da korunma vasıtaları vermiştir. İşte orucun bir özelliği de bizi kötülüklerden koruyan bir ibadet oluşudur.
Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) orucun bu özelliğini hepimizin kolayca anlayabileceği şekilde açıklayarak şöyle buyurmuştur:
‘’Oruç bir kalkandır, o halde oruçlu kötü söz söylemesin. Kendisi ile çekişip kavga etmek isteyen kimseye iki defa, ‘ben oruçluyum’ (İnnî sâimün) desin.’’ (Buhârî, Savm, 8)
Diğer bir Hadisi Şerifte de şöyle buyurulur;
‘’İnsanoğlunun her ameli (ibadeti) kendisi içindir; yalnız oruç müstesna; çünkü o benim içindir, onun mükâfatını da ben vereceğim. Oruç kalkandır (kötülükleri önler). Biriniz oruç günü olunca kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın, cahilce davranmasın, birisi ona sataşır veya bulaşırsa: ‘Ben oruçluyum, ben oruçluyum.’ desin! Muhammed'in hayatı elinde olana (Allah'a) yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu kıyamette, Allah nezdinde mis kokusundan daha güzeldir. Oruçlunun yaşadığı iki sevinci vardır: İftar edince bu sebeple sevinir. Rabbine kavuşunca da orucundan dolayı sevinir.’’ (Ahmed, Müslim, Nesaî)
Oruç ibadeti, yalnız Muhammed Ümmetine değil, diğer ümmetlere de farz kılınmıştı. Fakat onların orucu başka günlerde ve başka aylarda idi. Bize ise ramazan ayında farz kılındı. Kur’ân-ı Kerim’in nazil olduğu, içinde bin aydan daha kıymetli Kadir Gecesinin bulunduğu ramazan ayının tercih edilmesi, bizim için nimet üstüne nimet oldu.
İmamı Gazali ‘’İhyau Ulûmid-dîn’’ adlı eserinin ‘’Orucun Sırları ve bâtıni şartları beyanındadır’’ başlıklı bölümünde Orucu üç dereceye ayırıyor.
‘’Bilmiş ol ki oruç üç derecedir:
Birincisi avamın yani cahillerin orucudur. Bunların orucu; yemek, içmek gibi şeylerle bozulur.
İkinci derece, havassın orucudur. Bu yukarıdaki esaslara riayet ile beraber gözünü, kulağını, dilini, elini, ayağını ve diğer azalarını günahtan korumaktır. Bunların orucu, fıkıh kitaplarında bildirilen şeylerle bozulduğu gibi gıybet (başkasının dedikodusunu yapmak), yalan söylemek, söz taşımak ve harama bakmakla bozulur.
Üçüncü derecede de Ahassü’l-Havas’sın (Cenab-ı Hak’ka yakınlık kazananların en halisi olanların) orucudur ki, bunların orucu; Avam ve havassın orucundaki hususlara riayetle beraber, hasis emeller, dünya düşüncelerinden sıyırmak ve Allah’tan başka her şeyden el çekerek bütün mevcudatıyla Allahu Teâlaya bağlanmak ve hatırına O’ndan başkasını getirmemektir. Bu gibilerin gönlüne Allah ve ahretten başka bir şey geldiği anda oruçları bozulur.’’
Orucun diğer ibadetlerden farkı, onda gösteriş yoktur. O, kul ile Rabbi arasındadır, başkalarının haberi bile olmaz. Gösterişten uzak, Allah için yapılan ibadetler çok kıymetlidir.
Rabia-i Adviyye hazretleri bir münâcatında diyor ki:
“Ey Rabbim! Senin rızanı kazanabilseydim, bana kâfi idi. Başkaları razı olmuş, olmamış, beğenmiş, beğenmemiş hiç kıymet ifade etmez. Çünkü toprağın üzerinde ne varsa toprak olmaya mahkûmdur.”
Mübarek ramazan ayının; bizlere, İslâm âlemine ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ederim. Ramazanı şerifiniz mübarek olsun.
Abdullah YADİGAR-26-05-2017