HACI SARI yazısında şu ifadelere yer verdi:
Milli Eğitim Bankalığı bünyesinde özel program ve proje uygulayan okullara öğretmen ve yönetici atama süreci her yıl bahar döneminde yapılmaktadır. İlgili yönetmeliğe göre 1-30 Mayıs tarihleri arasında öğretmen ve yönetici atamalarının il milli eğitim müdürlükleri tarafından Bakanlığa gönderilmesi gerekmektedir.
Proje okullarına öğretmenler 4+4 toplam 8 yıllığına atanmaktadır. 4 yılını tamamlayan öğretmenlerin kadroları boş gösterilecek ve MEBBİS üzerinden şartı tutan tüm öğretmenler açık bulunan kadrolara başvuru yapabilecekler. İkinci 4 yıl için ataması yapılmayan öğretmenler ve 8 yılını dolduran öğretmenler başka bir okula atanmak üzere il emrine alınacaklar.
Adaylık dâhil 4 yılını tamamlayan ve zorunlu hizmet yükümlülüğü olmayan öğretmenler, proje okulları için başvurabilecekler. Öncelik proje okulunun bulunduğu ilde çalışan öğretmenlerde olmakla birlikte ihtiyaç karşılanamazsa il dışından da başvuru alınacak.
MEB tarafından yayımlanan yönetmeliğe göre proje okullarında çalışan öğretmenlerin görev süreleri 6.7.2018 tarihinden itibaren başlatılmaktadır. Bu durumda proje okullarında çalışan öğretmenlerin büyük çoğunluğu 5. yılı çalışmaktadır. Bu yıl yapılacak atama sürecinde ilk 4 yılını tamamlayan öğretmenlerin kendi kurumlarında devam edip etmeyecekleri değerlendirme sürecinde belli olacak.
Peki, proje okullarına öğretmen ve yönetici atamaları sahada nasıl karşılanmaktadır? Her şeyden önce atamaların ve görevlendirmelerin sadece mülakat ya da okul idarelerinin, il milli eğitim müdürlüklerinin takdiriyle yapılması en büyük eleştiri konusu durumundadır.
Öğrencisini zorlu bir sınavdan geçirerek aldığınız okullara hiçbir kriter olmadan öğretmen atanması ne derece doğrudur? Sadece sınavla yapılan atamaların da sakıncaları olmaktadır fakat proje okullarına atanacak öğretmenlerin yaptıkları projeler, daha önce çalıştığı okullardaki performansı, ekip çalışmasına yatkınlığı, tükenmişlik sendromuna yakalanıp yakalanmaması, çalıştığı kurumu kendisinin reklam ofisine dönüştürüp dönüştürmeyeceği gibi güçlü ve zayıf noktalardan değerlendirilmesi daha yerinde olacaktır.
Sürecin olabildiğince adil ve şeffaf yürütülmesi önem arz etmektedir. Hiçbir idareci çeşitli aidiyetleri dikkate alarak kamunun kadrolarını kimseye hediye etmemelidir. Aslolan devletine bağlılık, MEB’in politikalarına inanmak ve bu politikaların başarısı için koşturmak, eğitimdeki tüm problemleri “sistem”e yüklemeden sorumluluk almak, kişisel görüş ve önceliklerini okula taşımadan profesyonel öğretmenlik yapmaktır.
MEB promosyon sorununa el atamaz mı?
Kamu görevlileri ücret ve maaşlarını aldıkları bankalarla promosyon pazarlığı yapmaktadır. 2000’li yıllarda okul mutemetleri maaşları ve ücretleri yapardı ve bu görevlilere memurlar küçük de olsa ücret öderlerdi. Eğitim Bir Sen ve Memur Sen’in pazarlıkları sonucunda 2007 yılında kamu çalışanlarına promosyon ödemesi resmileşmiştir. 2010 yılında ise promosyon ücretlerinin tamamının çalışanlara verilmesi kararlaştırılmıştır.
Sahada banklalar aralarında anlaşarak 4 yıllığına 15 bin TL gibi bir ücreti kamu çalışanlarına dayatmaktadır. Bakanlıklar bu konuda daha bütüncül anlaşmalar yapmalıdır.
Bu konuda MEB tüm öğretmenler için bir banka ile anlaşma zemini aranmalı ve hak kayıpları önlenmelidir.