Kendimizden başlayarak çevremize baktığımızda ya yöneten ya yönetilen pozisyonundayız. Evde aile, işte işyerindeki çalışanlar ve yöneticiler, katıldığımız faaliyetlerde ise duruma göre değişen yönetim işleri hayatımızı oldukça derinden etkiler. Hatta bazen öyle olur ki yöneticinin tutum ve davranışı tüm hayatımızı etkiler. Atalarımızın “balık baştan kokar” sözü yabana atılacak söz değildir. Giyim ve kuşamımızla, tutum ve davranışımızla kısacası her şeyimizle kendimizi temsil ederken dışa yansıyan aynı zamanda kendi yönetimimizin dışa vurmasıdır. Görüntü bizi ele verir. Bunu fark eden günümüz insanı imajını oluşturmaya, başkalarını daha fazla etkilemeye dönük davranmaya başladı.
Yönetici yalnız çalışanları değil zaman yönetimi konusunda hassas olmalıdır. Gördüğümüz en büyük aksaklık toplantıların zamanında başlamaması, zamanında gelenlerin bekletilmesidir. Bu durum toplantının verimini düşürür, hatta çatışmalara kapı aralar. Yine toplantıya katılım konusunda bir sıkıntı olduğunda mevcut var olanlara dönük gelmeyenlerle ilgili olumsuz konuşmaların yapılmasıdır. Bu durum toplantıya katılanları incitmekte yöneticiyi de gözden düşürmektedir. Böyle başlayan toplantıların gergin geçmemesi imkânsızdır. Toplantıya geç gelmenin ya da hiç gelmemenin hesabı sonra sorulmalıdır. Yine toplantıda herkesi ilgilendiren konulardan saparak kişiye özel konulara geçildiğinde bu durum konuyla alakası olmayanları sıkar. Mümkünse toplantı süresi kısa etkisi ise uzun olacak içerikte olmalıdır. Alınan kararlar mutlaka yazılmalıdır ve herkese imzalatılmalıdır.
Kişi sözüyle tutulur ifadesi özellikle yöneticiler için çok daha önemlidir. Verilen söz iyi hesaplanmalı azami ölçüde yerine getirilmelidir. Yerine getirilemeyen söz ile ilgili taraflara gerekli açıklamalar mutlaka yapılmalıdır. Çalışanların idareye verdiği sözlerinde takibi şarttır. Yöneticilik kısaca iş takibidir. Genel işleyişte sorunu azaltmak için işlerin zamanında takibinin yapılması elzemdir. Çalışanların istekleri dinlenmeli makul ve iş verimini artıracak istekler imkânlar dâhilinde karşılanmalıdır. Her işin yapımında işleyen bir sisteme ihtiyaç vardır. Bu sistemi çalışanların pozitif ortak tutumu etkili kılar. Yöneten ve yönetilen taraflar kendi içinde uzlaşmışlardır. Bu uzlaşmada kurumun içinde bulunduğu şartlarda dikkate alınmıştır. Böylece ortak hedefler doğrultusunda ortak hareket etme ve değişimi yakalama imkânı ortaya çıkar.
İş yerinde işler her zaman yolunda gitmeyebilir. Bu durumda aksayan yerler ile ilgili yapılacak müdahale çok önemlidir. Kişileri eleştirmek kolay fakat sonuç almak açısından etkili bir yöntem değildir. Bunun yerine problemin tanımlanması ve kimlerden kaynaklandığı tespit edilmeli ve onlarla konuşulmalıdır. Konuşurken suçlama dilini kullanmak doğru olmaz. Karşınızdakini iyice dinlemeli, anlamaya çalışmalı sorunun üzerine yoğunlaşmalıdır. Bütün bunlar yapılırken kişinin şahsına laf söylenmemeli, işin daha güzel nasıl yapılırsa verimin artacağı konuşulmalıdır. Yöneticiler sorunların kaynağı ve sorumlularıyla konuşmak yerine imalı konuşma ve herkesin içinde kişilere göndermeler yapmayı tercih eder. Bu uygulama herkesi şüpheci yapar. Acaba bu sözü şunlara mı söyledi, ya da bunu mu demek istedi gibi çalışma barışını bozan bir sonuç çıkar.
Sonuç olarak yönetici okulundaki her rengin, her sesin armonisinden iyi bir beste yapar. Koro şefi gibi kalabalıklardan herkesin dinleyebileceği bir ezgi, bir melodi ortaya çıkarır. Hedefleri taraflarla belirler ve hedeflere giden yolda işbirliği yapar. Ara değerlendirmeler ve taraflarla paylaşım yapar. Yönetici iddia sahibi olan kişidir. İddialı olmak ve kurumu bir yerden bir yere getirmek liderin maharetini gösterir. Rutini devam ettirmek, günü kurtarmak olsa olsa beceriksiz kaptanların işidir. Büyük kaptanlar gündemi kendi belirler, diğerleri ise belirlenen gündeme uymaya çalışır. (1ilhamifindik@gmail.com)