2023-2024 eğitim öğretim yılı başlarken özel okul öğretmenlerinin yaşadığı sorunlar her geçen gün artıyor.

Bugün veliler nitelikli eğitim almak amacıyla çocuklarını akıl almaz paralar karşılığında özel okullara gönderiyor. Ticarethane mantığı ile çalışan eğitim kurumları ise yüksek kayıt ücretleri alırken öğretmenleri acımasızca sömürmekten çekinmiyor. Atanamayan, özel sektörde çalışmak zorunda kalan öğretmenler de bu kölelik koşullarında eğitim vermeye mecbur kalıyor.

Maaşlar asgari ücret seviyesinde

Derinleşen ekonomik kriz içerisinde patronlar zenginleşirken öğretmenler yoksullukla mücadele ediyor. Özellikle büyük kentlerdeki özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenler enflasyonun etkisiyle, temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanır hale gelmeye başladı.

Okuldan okula, branştan branşa değişmekle birlikte bugün birçok özel okulda öğretmen maaşları asgari ücret seviyesine gerilemiş durumda. Öyle ki geçtiğimiz yıl içerisinde bazı özel okullar asgari ücrete gelen zamlar sonrası öğretmen maaşlarını güncellemek zorunda kaldı. Bir kısmı asgari ücret seviyesine çekildi, bir kısmı da 3-5 lira fazlasını verdi.

Öğretmenlerin maaş hesabına asgari ücret yatıran kimi özel okul patronları, fazla verdiği kısmı elden geri isteme cüretinde bulundu. Birçok patron da asgari ücret engeline karşı çözümü öğretmeni kadrolu olarak işe almamakta buldu. Öğretmenlerin büyük bir kısmı okullarda girdiği ders saati başına ücret alarak çalışmaya başladı. Bu durum öğretmenler tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştı.

Öğretmenler yoksullaşırken patronların karı arttı

Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’ne göre özel okullarda çalışan eğitim personelinin toplam ders saati sayısı 40 saati geçemez. Ancak yönetmeliğe uyan kurum bulmak zor. Hafta içi etütleri, hafta sonu kursları, kulüp faaliyetleri gibi başlıklar altında öğretmenler devamlı olarak mesai yaparak yasal ders saat süresini aşıyor. Özellikle kurs merkezlerindeki öğretmenler 50 saati aşkın sürede çalışmak zorunda bırakılıyor.

Maaş almadan aylarca çalışmak zorunda kalan öğretmenlerin sayısı gittikçe artıyor. Öğretmenler, meslek vicdanı, özveri, çocukların yüksek yararı gibi aldatmacalarla bu koşullara ikna edilmeye çalışılıyor. Maaşların ödenmemesi ya da geç yatırılmasının yanı sıra öğretmenler mesai saatlerinden fazla çalışmak zorunda bırakılıyor. Yaz ayları içerisinde çalışma zorunluluğu olmamasına rağmen, özel okul patronlarının kazanç elde etme hırsı nedeniyle öğretmenler okula gelerek ücretsiz mesai yapmak zorunda bırakılıyor.

Yoksullukla mücadele eden öğretmenlerin masraflarına özel okullar her dönem bir yenisini daha ekliyor. Öğrenciye kayıt sırasında okul tarafından temin edileceği söylenen kaynak kitapları, birçok özel eğitim kurumunda öğretmenlerin cebinden çıkan paralar karşılığında alınıyor.

Özel öğretim kurumlarında yapılan iş sözleşmeleri genel olarak bir yıl süreli olarak düzenleniyor. Kimi okullarda da kadınlara 10 ay, erkeklere ise 12 ay sözleşme yapılarak cinsiyet ayrımı ile birlikte çalışma arkadaşları içerisinde farklılık yaratılıyor. Sözleşme sonunda öğretmenin çalışmaya devam edip etmeyeceği değerlendirme kriteri haline gelmekle birlikte okul yönetimi tarafından tüm yıl boyunca performans adı altında mobing uygulanıyor. Çalışma ortamında rekabeti ve kariyerizmi ön plana çıkararak öğretmenlerin kendi içerisinde taraflaşması isteniyor.

Özel eğitim kurumlarında yürütülen sözleşme süreçleri kelimenin tam manasıyla hukuk dışı. Çoğu zaman sözleşme metni öğretmene okutulmadan ayaküstü imzalatılıyor. Bu sözleşmelerde, 12 aylık tazminat, eğitim bedellerinin ödenmesi gibi öğretmenler aleyhinde çoğu hukuka aykırı bir dizi madde yer alıyor. Öğretmene yasal olarak zorunlu olmalarına rağmen sözleşmenin kopyası verilmiyor. Olası bir hak talebinde ise sözleşmedeki ağır maddeler öne sürülerek öğretmenler baskı altında tutuluyor. Sözleşmeyi okumak ve maddelere itiraz etmek gibi bir şans tanınmıyor, sözleşme değil dayatma denebilecek bir süreç işliyor. Her geçen dönem artan ekonomik kriz içerisinde güvencesizlik ve yoksulluk öğretmenin en temel sorunuyken meslek onuru patronlar tarafından ayaklar altına alınıyor.

Sözleşmesi yenilenmeyen öğretmen, biraz şanslıysa kıdem tazminatını alıp başka bir okulda iş buluyor. Fakat çoğu örnekte kıdem tazminatı vermek istemeyen patron, öğretmenin sigorta çıkışını istifa olarak gösteriyor. Bununla yetinmeyip kendi çıkarını düşünen patron, daha yılın başında sözleşme ile istifa dilekçesini de öğretmene imzalatarak kıdem tazminatı hakkını gasp ediyor. Böylelikle öğretmen, işsizlik maaşı gibi devletten alabileceği destek ödemesinden de mahrum bırakılıyor.

Özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin yasal statüsü de tartışmalı. Hem 4857 no’lu İş Kanunu bağlayıcı, hem 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği, hem de MEB’in diğer kanun ve yönetmelikleri. MEB ise bu sorunlara karşı çözümü öğretmenleri sınıflandırmakta buluyor. Yaptığı Meslek Yasası ile öğretmenleri ayrıştırarak öğretmenlik mesleğini kariyer meslek olarak tanımlıyor. Böylece içi boşaltılmış eğitim sisteminin içerisinde öğretmenlerin iyi bir maaş ve statü için çalışma arkadaşlarından daha fazla efor sarf etmesi bekleniyor. Bu tür sorunlardan kaçmak isteyen öğretmen KPSS ‘ye girerek şaibelerle karşılaşıyor.

Birlik Sendikalı Öğretmenlerden çağrı

Yeni eğitim öğretim yılının zilleri çalarken, özel okul öğretmenlerinin yaşadıkları sorunlara karşı Birlik Sendikası'na üye öğretmenler ise şöyle bir çağrı yaptı:

"Sorunların çözümü ne kariyer basamakları ne de KPSS. Çözüm, üç kuruş parayla çalıştıran ama kendi karına kar katan patronlara karşı birlikte ses yükseltmek. Sözleşme zamanını bekleyip patronla masaya oturduğumuzda söyleyeceklerimizi düşünmeye vaktimiz yok. Tüm öğretmenlerin haksızlıklara boyun eğmediği Birlik olduğu bir döneme ihtiyaç var.

Birlik Sendikası’yla birlikte tüm haklarımızı alarak, başarılı bir yılı birlikte yaratalım. Gelin birlikte mücadele edelim. Gücümüz birliğimizdir."

solhaber