Nicel ve sahte sayılarla günü kurtarmaya çalışanlarla eğitim dibe vurmuştur. Artık nitelik ve liyakat istiyoruz.

Eğitim-öğretimi öğretmen yürütür. Öğretmenin halinden de en iyi öğretmen anlar. Mesleki formasyonu eğitim olmayan Bakanlar; Milli Eğitimi oradan oraya sürüklemiş, bu da var olan sorunlara yenilerinin eklenmesine ve bakanlık bünyesindeki eğitim problemlerinin çığ gibi büyümesine sebep olmuştur.

Son yirmi yılda yapılan çalışmalara bakıldığında, bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız ve partili, partisiz siyasilerin de ifadeleriyle en başarısız bakanlık Milli Eğitim Bakanlığıdır. Bu süreçte, Millî Eğitim Bakanlığına görevlendirilen Bakanların; ağırlıklı olarak hukuk, iktisat, işletme, iletişim ve mühendislik mezunu olduğu bir kısmının ise üniversite hocalığı dışında eğitimle herhangi bir bağlantısının olmadığı görülmektedir. Öğretmen kökenli olduğu söylenen Ziya SELÇUK dahi, çok kısa bir süre öğretmenlik yapmış, daha sonraki süreçte üniversite hocalığı takiben Millî Eğitim Bakanlığının çeşitli birimlerinde bürokrat olarak çalışmıştır. Özlük ve mali haklarında bir gelişme sağlanmasa da öğretmenler; kendilerini değerli hissettirdiği ve yakın gördükleri için Bakan SELÇUK’u son 20 yılın en başarılı Bakanı olarak nitelendirmektedirler.

Bu 20 yıllık süreçte eğitimin oynamadık çivisi kalmamış, eğitim sisteminin çivisi çıkmıştır. Öğrenci seçme sınavlarındaki değişiklikler, eğitim sistemleri, eğitim planlama ve programları, öğretmen yetiştirme programları, zorunlu eğitim sürçleri, futbolda bile rastlanmayacak şekilde 5-3-3, 4-4-4, 4-4-5 gibi değişiklikler gerek öğrenci gerek öğretmen gerekse veliler açısından adapte olunması zor bir durum yaratmıştır. Özellikle son bir buçuk yıldır, mühendis kafasıyla yönetilmeye çalışılan Millî Eğitim Bakanlığı; sahte istatistikler ve yanlış bilgilerle kamuoyunu yanıltarak daha büyük sorunların oluştuğu bir bakanlık haline gelmiştir. Öğretmen değersizleştirilmiş, açlık sınırında maaşa teslim edilmiş, 60 yıllık rüya diye çıkarılan sözde meslek yasası; aday öğretmen ve Kariyer Basamakları Sınavından ibaret olup, yetersizdir ve aynı işi yapıp farklı ücret alan öğretmenler arasında ayrıştırmalara sebep olmak suretiyle huzursuzluklar oluşturmuştur. Bu bir buçuk yıllık süreçte; söz verip bu sözlerin yerine getirmeyen, kamuoyuna ve eğitim çalışanlarına umut vaat edip sonrasında da yapmayan bir Milli Eğitim Bakanıyla karşı karşıyaydık. Mühendis Milli Eğitim Bakanı Sayın ÖZER; Bakanlıkta yaşanan sorunları çözmek yerine tamamı iktidar partisi tarafından atanan ve Bakan Yardımcılığı görevi sırasında beraber çalıştığı bürokratları görevden almak suretiyle değişikliğe gitmiş, Bakanlık üst bürokrasisi ahbap çavuş ilişkisine göre atanan tıp doktorları ve öğretmenlikle alakası olmayan kişilerle doldurulmuştur. Bakanlığı sürecinde, kaç genel müdür ve daire başkanı değişikliğine gittiği kamuoyu ve eğitim camiası tarafından takip edilemeyen Sayın ÖZER; haftalık, üç günlük, on beş günlük genel müdür ve daire başkanı atamalarıyla Bakanlık tarihinde rastlanması mümkün olamayan işlere imza atmıştır. Millî Eğitim Bakanlığının hafızası silinmiş, yapılan işler de sahte istatistiklerle şişirilmiştir. Bu sahte istatistiklere bağlı olarak; çıktığı her platformda 6004 anaokulu açtığını, okul öncesi okullaşma oranının yüzde 99,9 yükseldiğini iddia eden Sayın ÖZER’e eğitim camiasının inancı kalmamıştır. Soru Amacı ruhsal ve bedensel anlamda sağlıklı bireyler yetiştirip topluma kazandırmak olan Mili Eğitim Bakanlığı; uygulamaları ve sürekli değişen sistemler nedeniyle bu amacından tamamen uzaklaşarak sınav odaklı hale getirilmiştir. Bu doğrultuda, öğrenciler; sanat, kültür ve spordan uzaklaştırılmış, sınav yarışçısı haline getirilmiştir

Sistemsel kusur ve hataların ortaya çıkardığı sorunlar bir yana okullarda güvenlik sorunları alıp başını gitmiş, hat safhaya ulaşmıştır. Öğretmenlerimiz, idarecilerimiz, öğrencilerimiz şiddete uğramakta ve okullarda kendilerini güvende hissetmemektedir. “Şiddet Yasası” bir an önce çıkmalıdır. Okulda kendini güvende hissedemeyen öğretmen nasıl eğitim verecek, idareci okul düzenini nasıl sağlayacak, öğrenci güvende hissetmediği ortamda derse nasıl konsantre olacaktır?

Bakanlıkta, sorunlar saymakla bitmemekle birlikte kamuoyu ve eğitim çalışanlarının gündemini Milli Eğitim Bakanının kim olacağı sorusu meşgul etmekte. Normal işleyen bir süreç ve sistemde Bakanın kim olacağı sorusu gündemde olmazken göreve gelen her bakanın bakanlıkta yaptığı değişiklikler ve bu değişikliklerin ağır sonuçları tüm toplumu etkilediği için öğretmen, veli veya öğrenci olsun olmasın tüm kamuoyu aynı sorunun cevabını merak ediyor: Milli eğitim Bakanı kim olacak?

Milli Eğitim Bakanlığında sorunların çözülmesi ve eğitim camiasına huzur gelmesi için yazının başında da söylediğimiz gibi tebeşir tozu yutmamış, idarecilik yapmış, bakanlık bürokrasisini tanıyan, eğitimin içinden gelen; öğretmene, eğitim çalışanlarına sahip çıkan ve onların halinden anlayan, çözümcü, yenilikçi, demokrat birin görevlendirilmesi elzemdir. Okul yönetmemiş kişilerin bakanlık yönetmesi sorunların çözümünden öte yeni sorunlar çıkarmaktır. Öğretmen maaşından ve öğretmenin geçim şartlarından bi haber, okulda sorun yaşamamış, çözümünde görev almamış, sınıfta ders anlatmamış, öğrenci ve velilerle diyalog kurmamış kişilerin öğretmenin halini, eğitimin sorunlarını anlayıp çözmesini beklemek beyhudedir. Eğitimdeki sorunların tabandan başlanarak çözülmesi, öğretmen sorunlarının eğitim sisteminin merkezine alınması, yolu okuldan geçen bir bakanla mümkündür. Seçimin ardından atanacak Milli Eğitim Bakanının eğitim kökenli olması eğitimimiz ve öğretmenlerimiz için son derece önem arz etmektedir. Eğitimimizin artık kaybedecek zamanı kalmamıştır.

Eğitim camiası ve Eğitim Gücü Sen olarak Öğretmen Bakan İstiyoruz!

EĞİTİM GÜCÜ SEN