Sendika

Mülkiye Egemen Maarif Modeli

Eğitim-Bir-Sen İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı İdris Şekerci:“Türkiye Maarif Modeli” için hep birlikte odaklanmak icap ettiği bir vakitte, dönemsel valilik projeleriyle okulları zorlamak ne kadar doğru olur?'' diye sordu.

Abone Ol

ŞEKERCİ açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Asli ihtiyaçlar çözüm için kuyruğa girdiği bir demde, geniş vakitlerde konuşulabilecek konularda ısrar gördüğümde aklıma nedense “Eve lazım olan camiye haramdır.” sözü gelir. İşimizin doğası gereği okullarımızı ziyaret ediyoruz. Her okulun ya da bölgenin kendine has sorunları olsa da okulların ortak temel problemlerinin olduğu  da bir gerçek.

Artık herkesin malumu olan temizlik ve hizmetli sorununu tekrar konuşacak değilim. Umarız MEB önümüzdeki süreçte bu soruna esaslı bir çözüm üretir.

Bu sefer bir başka sorunu gündem edelim istiyorum. Okulları strese sokan, esastan konuşmayı hak eden bir başka hususa değinmek istiyorum.

Öncelikle, sahadan bize yansıyan soruyla başlayalım:

Okullarımız hiyerarşik açıdan MEB’ na bağlı değil mi?

Eğitim öğretimin onca meşguliyeti, derdi tasası varken ve en büyük proje “Türkiye Maarif Modeli” için hep birlikte odaklanmak icap ettiği bir vakitte, dönemsel  valilik projeleriyle okulları zorlamak ne kadar doğru olur?

Kaymakamların İlçe Milli Eğitim Müdürü gibi algılandığı, okul müdürleri WhatsApp gruplarında yer aldığı bir yönetim şeması kurumların itibarı ve hiyerarşisi bakımından  telafisi güç sorunlara kapı aralayacağı aşikardır. 

Mülkiye egemen maarif yönetimi modeli denebilecek bu yönetim anlayışı ancak bürokratik  bir kaos getirmekten öte faydası olmaz. Su kendi mecraında aktığı vakit nehir olur. Her biri farklı nehirler misali, farklı bakanlıklara bağlı kurumların vilayetin sevk ve idaresinde olduğu bir vakıa. Ancak, her bakanlığın illerdeki temsilcisi olan müdürlüklerin kurumsal teamül gereği işleyişi de bellidir.

Vali Bey'in spor kulüpleri ve son projesi ödev evleri ile yapmak istediklerini anlıyoruz. Lakin, kaba deyimle;  “aba altından sopa göstermek” gibi anlaşılmaya müsait bir yaklaşımın sağlıklı olmadığını da belirtmek isteriz. Bazen, mülki amirlerimizi, üzerimizde oluşturduğu  psikolojik baskıdan ötürü kötü hatıraları olan  eski Türkiye anlayışını çağrıştıran uygulamalarına tanık olduğumuzu hissediyoruz.

Meram daha iyi anlaşılsın diye bir anektod ile konuyu kapatalım isterseniz:

İlçenin birinde kaymakam nezaretinde toplantı yapılır. Okul müdürleri “Bir dokun bin ah işit!” misali okulların ivedi çözülmesi gereken sorunlarını bir bir dile getirir. Kaymakam Bey hepsini dinler  ve notlar alınır, toplantı biter.  Kaymakam Bey, toplantıdan çıkarken İlçe Milli Eğitim Müdürüne, “Spor Kulüpleri nasıl gidiyor, tüm okullar açtı değil mi?”  diyerek mesaj verir ve öylece ayrılır meclisten. 

Aslında her şeyi bu diyalog özetlemektedir. Sizin temizlik sorununu nasıl çözdüğünüzün, güvenlikle ilgili ihtiyaçları nasıl karşıladığınızın, varoş bölgelerdeki şiddet sarmalı altında eğitim vermeye çalışan okulların  spesifik sorunlarının hiçbir ehemmiyeti yoktur günün sonunda.

Varsa yoksa bir başkası geldiğinde unutulacak projelerin durumudur önemli olan. Oysa insan ömrü ve yetki süresi ile sınırlı projeler için bu kadar enerji tüketmeye değer mi diye muhasebe etmek gerekir.  İşte önümüzde bir önceki bakan bey döneminde, okulların bünyesinde ihdas edilen bağımsız anaokulları örneği ortada. 

Ardımızda iz bırakarak hizmet etmenin yolu, hasar bırakacak usul ve yöntemlerden uzak durmaktır vesselam. 

İdris Şekerci EBS İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı