FETÖNÜN KULLARI KURALLARI
Bir dönem muhalefetin zamanın cumhurbaşkanının arkasından yapıldığını hatırlıyorum. Yani yapabildikleri tek şey reddedilen yasaların gerekçesini topluma izah etmeye çalışmaktan ibaretti. Onu da tam yaptıkları söylenemezdi ya. O ve sonrası günlerde bir dönem de diğer kesimin siyasi olarak ürettiği fikir neredeyse sadece iktidarın icraatlerinden ibaret olmaktaydı. Bu da iktidar zihniyetinin çıkmazı idi. Şimdilerde iktidarı ile muhalefeti ile her kafadan bir ses çıkıyor ve farklı bir şeyler söylemeye çalışıyor ama bakalım ne çıkar bundan… Wait and see..
Şimdilerde muhalefet Gezi benzeri bir kalkışma üzerinde çalışıyor ve bundan dolayı da Fetö’ nün fikri altyapısını oluşturduğu bir muhalefet dili geliştirme uğraşısı veriliyor. 15 Temmuz gibi alçakça yapılmış olan bir ayaklanmayı bile başta karşı çıkmalarına rağmen tiyatroyu iş’ar eden kontrollü ifadesini kullanmanın mantıklı bir izahı olacağını sanmıyorum. Aslında muhalefetin özellikle bu kesiminin çok kereler yaptığı bir şey; beyaz (ak değil) dediğine bir müddet sonra siyah dediği ya da tersi çok yaşanmıştır; bilen bilir.
Yaşananlardan bizim Türkiye’de tükendiklerini sandığımız Fetö’ nün; başta ABD’da olmak üzere yurt dışında hala çok güçlü olduğunun ve batı lehine iktidar alternatifi olmaya dair bir ümit olduğu kanaatinin yüksekliği gün yüzüne çıkıyor böylelikle. Yani ülkemiz için hala ümit besledikleri yıkıcı muhalefet için ana muhalefet partisi ve yakın yapıları bile o istikamete çekmeyi başaracak ikna unsurları olduğunu ortaya koyuyor. Şu halde bahis konusu zihniyet asla ve asla bilmediği bir topa falan girmiş değil. Bile isteye bu yolu ve yöntemi seçiyor. Ama onların ikna edilmesi için açık açık ülkeye ihanet etme düşüncesi, hedefi üzerinden yürüdüklerini iddia belki ağır olabilir. Ama eğer bu konuda bir aldanmışlık söz konusu değilse ve iktidara gelmek arzusu ile mevcut iktidar partisini yıpratmaktan ibaret bir çaba değilse maalesef büyük bir ihanetin parçası olduklarını düşünmek hiçte abartılı olmayacaktır.
Şimdi şöyle bir geçmiş günlerden bu güne doğru gelmeye çalışalım. Bir kaset komplosu sonucu partisinin genel başkanlığını kaybetmiş bir siyasi; bu çorabı başına örenleri bildiği halde oraya ait bir yorum yapmaktan hala kaçınıyorsa ne düşünülür. Başka bilgiler ya da kasetler mi var acaba? Veya gelecek başkanlık seçimi için o adres ile ilişikisi çok açık olarak ortada olan bir takım siyasi şahıslarla görüşmek suretiyle referandum birlikteliğinin devamını temin ile destek arayışına ne yorum yapılabilir acaba. Belki de Fetö ve diğer destek ekibi için sadece 2019 da ki seçimlerin kendi yakini olanlarca kazanılması bile yeterli olabilir. Darbe gibi çirkin yöntemlere ne gerek var efendim. Nasıl olsa onu da başaramadıklarına göre tek çare olarak millet kalıyor. Onu aldatmadan ya da ikna etmeden diyebiliriz böyle bir değişiklik yapamayacaklarını anlamış olabilirler mi?
O mihrakların istediklerini elde etmek için yapmayacakları hiç bir şey olmadığını biz iyi biliriz. Meşru ya da gayri meşru yöntem olması ve halka neye mal olacağı onları pek ilgilendirmez. Benzer oyunları hem Türkiye’de hem dünyanın bir çok ülkesinde tertip ettikleri herkesçe malumdur.
İşin acı olan yanı muhalefet iki de bir bu Fetö’nün siyasi ayağı yok mu diye hükümeti eleştiriyor da kimse de kalkıp demiyor ki Fetö’nün sözcüsü gibi komple tüm fikirlerini dillendiren sizsiniz ne ima ediyorsunuz. Aslında son Ak parti olağan üstü genel kurul seçimleri açısından dağ fare doğurdu diye haklı yorumlar da yapılmıyor değil. Beklenen temizliğin yapılmadığı hatta esamesinin bile okunmadığı da dile getiriliyor farklı zeminlerde. E öyle olunca başkanlık seçimi için gerekli doneler el an muhalefetin ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor demektir.
Ara sıra iktidara yakın bazı yazarlar Fetö konularında temizlen de gel gibi yapılan hukuki (!) damat tahliyelerinde veya farklı uygulamalarda oluşturulan mağduriyetlerin sırf iktidarın ve özellikle de sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın altının oyulduğunu ifade etmek için çırpınsa da pek değişen bir şey olmuyor gibi. Eski tas eski hamam işler deveran edip gidiyor. Pek iç açıcı bir tablo gibi durmuyor burdan bakınca.
Demokrasilerde muhalefet önemlidir ve uzun süredir muhalefetin olmadığı ya da bir söylem geliştiremediği eleştirileri haklılık taşıyordu. Ancak şimdi muhalefet tam da kendisinden bekleneni yapmaya çalışıyor ama karşıda cevap verme ihtiyacı bile hissetmeyen bir duruş sergileniyor. Bu bir miktar millete güven ile ilgili ise de böyle giderse arkada ki millet desteğine hasar verecek düzeye gelmesi halinde işler içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Eni konu dert sahibi olacağız bu gidişle.
Şimdi bir de talimatla bir eylemsel adalet arayışına girmiş bazı arkadaşlar hem de tek başına olsam da diyerek. Çok sürmeden manşetlerde kuryelik ile suçlanma / sorgulanma ifadeleri yer etti. Gezi’de arayıp bulmadıkları ne vardı da şimdi tekrar aramaya koyuldular biz biliriz onlar bilmese de. Büyük ihtimalle iyi bir takım hedeflere inanmış olarak bu tarz bir muhalefeti tercih ediyor olabilirler. Ama siyaset yapan insanların birazcık daha basiret veya azıcık feraset sahibi olarak bu işe soyunmaları gerekmez mi demekten kendini alamıyor insan. Kamuya mal olmakta bir kaderdir kamuya alay konusu olmakta bir kaderdir ama bunun için de az biraz gayret gerektir efendim. Şu halde devam eden siyaset tiyatrosu değilse nedir ben merak içerisindeyim. Ana muhalefeti sana veren seçmen meclisi de mahkemeyi de geçtim sokakta ne işin var demez mi adama.
Biz hem siyaseti iyice temizlemek zorunda olan hem de tüm kurumlardan hainleri temizlemek mecburiyeti olan bir ülkeyiz artık ama nasıl…Damatlardan birinin tekrar tutuklanması adalet ümidine ne kadar hizmet edecektir? Ya da adalet bunca reaksiyona rağmen; bir kadını döven saldırgan nasıl serbest bırakılır dendiğinde ertesi gün harekete geçmişken; 249 kişinin şehit olduğu bir darbe ilişkisi açısından tutuklu bulunanın serbest kalmasında bir ay sonra harekate geçtiğine göre ne düşünmeliyiz.
Adalet mülkün temelidir. Kayıtsız şartsız değil mi. Hem de tüm mülklerin temeli değil mi. Siyasette hizmet ediyor olmak devlet mülkünü temsil etmek olduğuna göre biraz daha özen gösterilse daha iyi olmaz mı? Yaşanan hiç bir şey bir birinden bağımsız değil. Ekonomik iyi durum, hukuki süreçler, Katar sorunu, Adalet (arayışı ! ) yürüyüşü, çaresiz batının Türkiyede yapmayı arzu ettiği ama başaramadığı kendileri tarafından yönetilebilir bir Türkiye devrimi hedeflenmiş durumda. Tüm bu çalışmaların startı Gezi ve ardından 17-25 saldırısı ile verilmiş durumda. Öncesi ise dersane bahane isyan şahane cinsinden idi.
Hiç bir şey tesadüf değil. Hepsi planlı ve organize o kadar. Hala daha mevzilerini koruyanların var olduğunu düşündürecek o kadar çok karine var ki. Ne diyelim millet manevi bir iklim yaşarken fitnenin kol gezmesi ve huzura dinamit yerleştirme arzusu duyanların planlarını uygulama çabası paralel bir biçimde yaşanıyor ülkemde.
Sahipsiz vatanın batması haktır
Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır
Biz sağına soluna bakmadan ben varım demenin tecrübesini yaşadık yakın zamanda. Ve yine kimseye bakmadan, kimseyi beklemeden gerekirse can vermeye vatan uğrunda şehadeti tatmaya koşarak çıkarız. Ancak yarın ne olacağına dair endişe olursa biraz sıkıntı baş gösterebilir. Bir defa yaşandı bu maalesef. Cephede can verenlerin inancının suç sayıldığı, yasaklandığı ve cezalandırıldığı bir yüz yıl kaybettik. Yeter artık. Tekrarından Allah muhafaza buyursun.
Vesselam
Selehattin DUMAN
Eğitim Bir Sen İst. Bir. Nl. Şb. Bşk. Yrd.
16.06.2017 11:00