MEB

Milli Eğitim Bakanından Açık Liseye Geçişlere Neşter!

Abone Ol

Açık Liseye Geçişi Teşvik Eden Bakan Gitti Açık Liseye Geçişi Kısıtlayan Bakan Geldi 

Millî Eğitim Bakanımız Prof. Dr. Yusuf Tekin’in gerçekleştirdiği öğretmen buluşmaları; sorunları yerinde görüp tespit etme ve çözüme ulaştırma noktasında eğitim adına olumlu sonuçlar doğuruyor.


Sayın Bakan’ımızın geçtiğimiz günlerde açık liselere geçiş konusunda: “Özellikle 11. sınıftan 12. sınıfa geçen ortaöğretim öğrencilerinin arasında yaygınlaşmaya başlayan, pandemi ile başlayıp depremle devam eden süreçte açık liseye kaymalar söz konusuydu. Bir dizi tedbiri önümüzdeki günlerde mevzuat değişiklikleriyle almış olacağız. Bu bizim için çok önemli; hem örgün eğitim çağındaki bir gencimizi yaygın eğitim kurumlarına gitmesini doğru bulmuyoruz, hem de açık okullara devam eden bu çocuklarımız özellikle çok sayıda arkadaşımızın eleştirdiği bu merdiven altı, izinsiz kurslar üzerinden bir hazırlık sürecine devam ediyor. Açık liseye nakil süreçlerini zorlaştırarak eğitim verdiğini iddia eden yapılarla da mücadele etmiş olacağız.” açıklaması sonrasında konu hakkında birçok görüş ileri sürüldü. Bu konuda haberler yapıldı, yazılar yazıldı.

Salgın sonrasında kronikleşen bu sorunun yerinde tespiti ve çözümü adına lisede okuyan çocuğu olan bir veli olarak Sayın Bakanımız Prof. Dr. Yusuf Tekin’e teşekkürlerimi sunuyorum.


Mesai arkadaşım Dr. Uğur Özalp’ın bu çerçevede daha önce yayınlamış olduğu Açık Öğretim Lisesi'ne göçün sebeplerini, sonuçlarını ve bu göçü önlemek için uygulanabilecek önerilerini sunduğu İlke Eğitim Kültür Vakfı, Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi Politika Notları 47’de yayınlanan Açık Öğretim Lisesi’ne Göç başlıklı raporunda yer alan bazı başlıklara değinerek bu değerli çalışmayı tozlu raflardan indirmek, çözüm sorunun tespiti, sonuçları ve çözümü adına dikkat çekmek istiyorum.

Uğur Özalp’ın hem bir akademisyen titizliği hem de Halk Eğitim Merkezi’nde Açık Öğretim bölümünde görevli bir MEB personeli olmasından kaynaklı sahayı bilen biri olmasının avantajıyla kaleme aldığı rapor, bu konuda yapılacak girişimlere yön verecek niteliğinde bir çalışma.

Dr. Uğur Özalp raporuna: “Salgın hastalık dolayısıyla örgün eğitime verilen ara ile birlikte okulların sosyalleşme işlevinin askıya alınması ve Açık Öğretim Lisesi’nde son yıllarda uygulanan sınavların kapsam ve yöntem bakımından daha cazip olması, örgün ortaöğretim öğrencilerinin yoğun bir şekilde Açık Öğretim Lisesi’ne yönelmesine yol açmıştır. Diğer taraftan Millî Eğitim Bakanlığı’nın ortaya koyduğu vizyon ve stratejilerde örgün eğitim çağında bulunup Açık Öğretim Lisesi’ne kaydolan öğrenci sayısını azaltma hedefi yer almaktadır.” Cümleleriyle başlıyor.


Rapora göre 2018-2022 yılları arasında üniversite sınavlarına giren/başvuran Açık Öğretim Lisesi kaynaklı öğrenci sayıları incelendiğinde 2018 yılında 174.945 olan sayının, 2022 yılına gelindiğinde 715.683’ çıktığı görülüyor.  Bir başka ifadeyle 5 yılda 540.738 artış söz konusu. Yine aynı tarihler arasında üniversite sınavlarına giren/başvuran Açık Öğretim Lisesi kaynaklı öğrencilerin diğer öğrencilere oranı 2018 yılında %7,74 iken 2022 yılına gelindiğinde bu oran %22,07’ye çıkıyor. Bu artışın nedeni, Anadolu Lisesi ve Açık Öğretim Lisesi Öğretim Programları karşılaştırıldığında ortaya çıkıyor. Örgün eğitimde 40 saat ders gören öğrencinin; Açık Öğretime geçtiğinde söz konusu sınıf seviyesi için iki dönemde 13’er saat ders aldığı gözleniyor. Bunun yanında çevrimiçi sınav rahatlığı ve çevrimiçi sınavların denetimden uzak oluşuna yönelik iddialar da bir başka neden olarak görülüyor. Öğrenci, neden Açık Öğretime geçmesin? Geçiyor da… Hatta geçmiyor, göçüyor. Adeta kavimler göçü gibi bir göç söz konusu. Liselerimizin 11 ve 12. Sınıfları boşalıyor.

Raporun ilerleyen bölümlerinde: “Diğer taraftan tüm Açık Öğretim Lisesi öğrencileri için mezuniyet şartları arasında en az 8 dönem öğrencilik yapma şartı aranmakta iken 2021-2022 Eğitim ve Öğretim Yılı’nın 1. Döneminden itibaren değişikliğe gidilmiştir. Buna göre, 18 yaşından gün alan Açık Öğretim Lisesi öğrencileri için 5 dönem öğrencilik yapma şartı yeterli görülmekte, 18 yaşından gün almamış öğrenciler için 8 dönem şartı devam etmektedir. Bu durum, örgün eğitimden ayrılarak Açık Öğretim Lisesi’ne geçiş yapan 18 yaşından gün almış öğrencilerin üst dönemlerden de ders alarak örgün eğitime devam eden yaşıtlarından daha erken mezun olmasının yolunu açmış, 4 yıllık zorunlu ortaöğretimin bypass edilmesine olanak sağlamıştır.” İfadelerine yer veriliyor.

Raporda yer alan başlıklara devam edecek olursak:

Açık Öğretim Lisesi’ne Göçün Olası Sebepleri

Açık Öğretim Lisesi’ne göçün olası sebepleri arasında ders yükünün hafif olmasından dolayı Yükseköğretime Giriş Sınavlarına hazırlık için daha fazla zaman kalacak olması en önemli neden olarak görülüyor. Salgın dönemi ile Açık Öğretim Lisesi’nde hayata geçirilen sınav uygulamalarının denetimden uzak olması, buna bağlı olarak örgün eğitim kurumlarında yüz yüze gerçekleştirilen sınavların ayak bağı olarak görülmeye başlanması da bir başka neden…

Kişisel kanaatim, Yükseköğretime Giriş Sınavlarına hazırlanan öğrencilerin sınavda soru gelmeyen müzik, resim, beden eğitimi gibi dersleri ikinci plana atmaları, bazen bu durumun ders öğretmenlerini rahatsız edecek boyutlarda olmasından kaynaklı bu derslerin notlarının düşmesi ve okul ortalamalarının olumsuz etkilenmesi de Açık Öğretime göçün başlıca sebeplerden birisi.


Sayın Bakanımızın: “Açıkça söyleyeyim; pandeminin yarattığı kısıtlılıklar çerçevesinde özellikle açık lise sınavlarının elektronik ortamda yapma süreci vardı. Şimdi tekrar eski haline dönüştürüp açık liseye geçişleri bir prosese bağlamak istiyoruz. Zorunlu haller dışında örgün eğitim çağındaki çocuklarımızın açık liseye kayıt yapmalarını istemiyoruz.” Açıklamasından; bu konunun tespitinin yapıldığını ve bir çalışma başlatılacağını anlıyoruz.

Açık Öğretim Lisesi’ne Göçün Olası Sonuçları

Açık Öğretim Lisesi’ne göçün olası sonuçlarına gelince örgün eğitim kurumlarının özellikle 11 ve 12. sınıf seviyesindeki şubelerin boşalabilmesi ve öğrenci sayısındaki azalmadan dolayı okul yönetimleri tarafından şube kapatma yoluna gidilmesi ve okul öğretmen norm kadro dağılının değişmesi, bazı öğretmenlerin norm fazlası durumuna düşmesi gibi sonuçlar sıralanmakta. Yine Millî Eğitim Bakanlığı’nın denetim ve kontrolünden uzak biçimde hizmet üreten kurum sayısı artabilir. Örgün eğitim kurumlarında yüz yüze ders ve sınav uygulaması devam ederken, Açık Öğretim Lisesi’nde gerçekleştirilen denetimden yoksun çevrim içi sınavlar, mezuniyet aşamasında elde edilen diplomanın eş değer görülmesinden dolayı toplumdaki adalet algısını zedeleyebilir ve fırsat eşitliği sağlama iddiasıyla hayata geçirilen açık öğretim sisteminin tam aksine eşitsizlik üretmesine yol açabilir uyarıları yapılmakta.

Sorunun Çözümüne Yönelik Öneriler:

Raporda sorunun çözümüne yönelik önerilere gelince: Örgün eğitimde 11 ve 12. sınıf öğrencisi iken yükseköğretime geçiş sınavına hazırlanmaya daha fazla vakit ayırabilmek hedefiyle örgün eğitimin dışına çıkmayı tercih eden öğrencilerin var olabileceği göz önünde bulundurularak, örgün eğitimde gerçekleştirilen eğitim uygulamalarının yükseköğretime geçiş sınavına okul dışı bir mekanizma yardımıyla hazırlanmaya fırsat vermesinin önüne geçecek biçimde sınav-öğretim içeriği entegrasyonu sağlanması,

Örgün eğitim ve Açık Öğretim Lisesi’nde uygulanan öğretim programlarının birebir örtüşmemesine karşın mezuniyet ile elde edilen diplomaların eş değer olmasının kaçınılmaz olarak öğrencileri daha kolay olana kanalize etme potansiyeli taşıdığı dile getirilebilir. Buradan hareketle öğretim programı içerikleri birbirine muadil hâle getirilmesi,

Örgün eğitim kurumlarından Açık Öğretim Lisesi’ne yaşanan göç neticesinde ortaöğretim kurumlarında öğrenci sayısının azalmasına bağlı olarak sınıf şube sayılarında azaltmaya gidilebileceği ve bunun da okuldaki öğretmen norm kadro dağılımını etkileyebileceği göz önünde bulundurularak ileride ortaya çıkması olası sorunlara yönelik projeksiyon çalışmaları yapılmalı, MEB tarafından izlenecek strateji başta norm kadro dağılımından öncelikli olarak etkilenecek ve zorunlu yer değiştirmeyle karşılaşabilecek öğretmenler olmak üzere sürecin paydaşları ile paylaşılmalı,

Örgün eğitim kurumlarından ayrılarak Açık Öğretim Lisesi’ne geçiş yapan öğrenciler ve velilerin bu eğilimlerinin gerekçeleri tespit edilerek örgün eğitim sisteminin veli ve öğrencilerin hangi beklentilerine cevap vermediği tespit edilmeli ve bu alanlara yönelik yapılandırmaya gidilmeli önerileri sıralanmakta…

Raporun tamamına İlke Eğitim Kültür Vakfı, Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi Politika Notları 47’den ulaşılabilir.

Umarım, sorunun çözümüne katkı sunan bir değerlendirme olmuştur.

Celal DEMİRCİ