MEB

Milli Eğitim Bakanına bir tepki de Deniz Zeyrek'ten: Yusuf Tekin, otur 3!

Millî Eğitim Bakanlığı’nın 27 ayrı kitapçıktan oluşan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” isimli müfredatını uzun uzun inceledim.

Abone Ol

Güya önceki müfredatın yüzde 35 oranında seyreltilmiş haliymiş ama bu hali dahi tamı tamına 3 bin 500 sayfa. Öncelikle çalışmalara katılan eğitimcilerin, öğretmenlerin, akademisyenlerin emeklerine, profesyonel donanımlarına duyduğum saygıyı vurgulamak isterim. Dile kolay: Oturup 3 bin 500 sayfa yazmışlar...
Ancak o 3 bin 500 sayfada anlatılanlarla ilgili görüşümü de lafı uzatmadan, kitabın ortasından yazacağım:

Yaratıcı, çocukların yeteneklerini ortaya çıkaracak, her alanda mükemmel sonuçlar alacak ufuk açıcı bilimsel bir eğitim programı yerine, sloganı bir siyasi partiye ait, hedefi ise o partinin ideolojik öğretisiyle yetişmiş “dindar prototipler”den oluşan bir nesil yetiştirmek.

★★★

- Bu müfredat kapsayıcı bir müfredat değil.

İsmi dahi herkes tarafından sahiplenilemez.

Zira, başlıktaki “Türkiye Yüzyılı” AK Parti’nin seçim sloganıdır ve milli bir eğitim programı bir siyasi partinin sloganıyla anılamaz (Geçmişte parti sloganlarıyla eğitim müfredatı hazırlayanlara bakarsanız, Sovyetler Birliği Komunist Partisi’ni, Kuzey Kore Komunist Partisi’ni, Alman Nasyonel Sosyalist Partisi’ni görürsünüz).

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli demek Türkiye’nin bir parti devleti olduğunu ve eğitim sisteminin de o partinin hâkim ideolojisine dayandığını kabullenmek olur.

Eminim bu satırları kazara okuyan bir AK Partili ya da bir bakanlık yetkilisi kendi kendine “Atatürk ve Cumhuriyet ideolojisiyle hazırlansaydı itiraz etmezdiniz” diyordur.

Evet etmezdik. Çünkü Atatürk bu ülkenin kurucu önderidir. Cumhuriyet de bu ülkenin yönetim biçimidir. Eğitim sistemimizin Atatürk’ün koyduğu ilke ve hedeflere uygun olması, Cumhuriyet’in ruhunu yansıtması bizi rahatsız etmez, bilakis rahatlatır.

★★★

- Bu müfredat bilimsel değil.

“Bütüncül eğitim yaklaşım modeli” olduğunu öne sürüyor ama müfredatın omurgasını temel bilimsel dersler değil, dini ders ve kavramlar oluşturuyor.


Müfredatta fizik, kimya, biyoloji ve matematik gibi evrensel ve bilimsel dersler adeta angarya gibi gösteriliyor ve daha çok dini ve ahlaki değerlerin öğretilmesine odaklanılıyor.

Az buçuk matematik okuduysanız, türev ile integral arasındaki ilişkiyi biliyorsunuzdur. Yeni müfredatta türev anlatılıyor ama integral çıkarılmış. Bu nasıl bütüncül model?

Mühendislik okuyacak bir gencin, integralle üniversitede tanışması hangi bilimsel gerekçeyle açıklanabilir ki?

Evrim teorisi görmezden geliniyor. Mutasyondan, genetik materyallerin değişim ve dönüşümünden, Mendel’in deneylerinden söz edip evrimden söz etmemek ahmaklık değil midir?


Basit bir soru soracağım: Darwin’den söz edilmeyen bir biyoloji dersi olur mu?

Çocuklara 4. sınıftan 12. sınıfa kadar her yıl kesintisiz öğretilen üç ders, din kültürü ve ahlak bilgisi, peygamberimizin hayatı ve Kuran’ı Kerim dersleri. Bunlara ek olarak öğrencilere temel din bilgisi gibi dersler de sunuluyor.

Müfredatta yer alan 27 kitapçıktan 7’si dini derslerle ilgili.

★★★

- Bu müfredat hamaset dolu.

Müfredatta “erdem, değer, eylem” modeli benimsenmiş(miş). Bu çerçevede adalet, saygı ve sorumluluk üst değerler olarak öğretilecekmiş. Ayrıca çocuklara duyarlılık, merhamet, estetik, temizlik, sabır, tasarruf, çalışkanlık ve mütevazılık öğretilecekmiş.


Hedefte de huzurlu insan ve huzurlu toplum varmış.

Şimdi bir adım geriye çekilin ve bana iktidarın erdemli, değerlere saygılı birkaç eylemini sıralayın ya da adaletli, saygılı ve sorumluluk içeren adımlarından birkaçını...

Mesela Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymamak, iktidarın icraatlarının yarattığı olumsuz sonuçların (enflasyon, hayat pahalılığı, tren ve maden kazaları, doğa katliamları vs) sorumluluğunu almamak gibi.

Peki ya iktidarın gençlere duyarlılık, merhamet, estetik, temizlik, sabır, tasarruf, çalışkanlık ve mütevazılık konusunda nasıl örnek olduğunu anlatabilir misiniz?

Sizce son beş yılda çevrenizde (siz dahil) kaç tane huzurlu insan, huzurlu aile kaldı. Sizce huzurlu bir toplum muyuz?

En komiği de yeni müfredatın “çevreye duyarlı birey ve yaşanılabilir bir çevre” ile “yetkin ve erdemli insanı” öncelediği iddiası.


İsterseniz, Akbelen’den, İliç’ten falan başlayın anlatmaya ya da şatafatlı saraylarında yaşayan yöneticilerden, belediye başkanlarından.

★★★

Bilimsel ve evrensel olmayan bir müfredatla eğitim ihya olmaz. Ben, bu müfredat için Bakana “Otur Yusuf, 3” diyorum. O da 10 üzerinden ve yüzlerce öğretmenin, akademisyenin, bürokratın 3 bin 500 sayfalık metin için harcadığı fiziki emeğin karşılığı.

Deniz Zeyrek/ Sözcü