MEMUR SEN tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Kadın voleybolcularımızın dünya şampiyonluğunu gölgede bırakan, başörtülü kadınlarımıza yönelik nefret ve ayrımcılık ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçlarını işleyen, insan hakları ve ayrımcılık yasağı ihlali yapan Prof. Dr. Bengi Başer’in ifadelerine karşı suç duyurusunda ve TİHEK’e başvuruda bulunduk.
A Milli Kadın Voleybol Takımımızın FIVB Milletler Ligi 2023 Şampiyonluğuyla ülke olarak hep birlikte gurur duyarak sevinç yaşadığımız, tarihi bir başarı elde edilen bir günde; "Kadın isterse, yapar ve bu ülkenin Cumhuriyet kadını bu ülkenin başını her daim dik tutar! Yobaza inat!.." ifadelerine yer vererek tesettürlü kadınların dini kıyafetler giyinmiş bir erkeğin önünde set oluşturduğu; voleybolcu bir başka kadının ise bu topluluğu hedef alarak sert bir smaç attığı karikatürize bir görsel twitter sosyal medya ağında paylaşan Prof. Dr. Bengi Başer hakkında: nefret suçuna, halkı kin ve düşmanlığa tahrike, inanca dayalı ayrımcılığa neden olan insan haklarına, insan onuruna açık saldırı niteliğindeki, ayrımcılık yasağına dair kesin ihlal kapsamında olan söylemlerine yönelik olarak İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk ve gerekli işlemleri yerine getirmesi için TİHEK’e başvuruda bulunduk.
A Milli Kadın Voleybol Takımımızın tarihi başarısını yaşadığımız böyle bir atmosferde bile inançlı ve değerlerine bağlı bir milleti tasfiye, vesayeti takviye etmeyi amaçlayan 28 Şubat darbeci zihniyetinin dışa vurumu olan, halkı bölüp ayrıştıran, inanç hürriyetine tahammülü olmayan, tesettürlü olmayı yobazlık gören, inancını yaşayan insanlara başarı ve gelişim hakkı tanımayan söz konusu şahsın çağ dışı tutumu; insan haklarına, insan onuruna açık saldırı ve ayrımcılık yasağına dair kesin ihlal kapsamında değerlendirilmelidir.
Bugün, tesettürlü kadınlar da bilim, sanat, spor, teknoloji, ekonomi, siyaset gibi her alanda çok büyük başarılara imza atarak ülkemizi gururlandırmakta; çağın getirdiği ve gerektirdiği ulusal ve uluslararası tüm platformlarda inançlarından en ufak bir taviz bile vermeksizin zaferden zafere koşmaktadırlar. Üstelik bunu yaparken kimseyi dini değerlere bağlılığı veya değerlerden kopukluğu üzerinden ayrıştırmamakta; ötekileştirmemektedirler. Yaşanan çirkin hadise; başta milletimiz ve kadın üyelerimiz olmak üzere tüm Memur-Sen teşkilatımızı derinden üzmüştür.
Nefret söylemlerinin arttığı ve daha çabuk yayılabildiği günümüzde, nefret, hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık sebebiyle dini gerekliliklerini yerine getiren inançlı insanlara karşı haksız, kin ve düşmanlık niteliğinde ifadeler kullanarak hesaplaşma sevdasına düşen, kişinin sorumsuz ifade ve davranışları; toplumsal barışı zedelemeyi, nefret suçlarına, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçlarına yönelik fiillere azmettirmeyi daha geniş bir çerçeveyle ayrımcılık yasağını yok sayıp ötekileştirmeyi makul göstermeyi hedefleyen bir yaklaşımın tezahürüdür.
Bu kapsamda Türkiye’nin birçok alanda ortaya koyduğu değişim, dönüşüm ve yenilenme çabasının akamete uğratılması sonucunu hedefleyen her çabayı, hazırlığı, fiili ve söylemi milletin iradesiyle tarihin çöp sepetine gönderilen, 28 Şubat benzeri bir ara sürecin hayat bulması çabasına katkı olarak görülmesi gerektiğine inanıyoruz.