Oysa ki 2024'te 25bine yakın öğretmen emekli oldu. Mevcut açık kadrolar da düşünüldüğünde 2024 yılında öğretmen sayısı noktasında eksi konumda olduğumuzu söyleyebiliriz.
Atamaların gecikmesini MEB Danıştay kararını beklemeye bağladı.
MEB yönetmelikte değişikliğe gitmiş ve sözlü sınav ile yapılan atamaların %50 KPSS+ %50 sözlü sınav şeklinde düzenlemişti. Bu düzenlemeye dava açılmış ve MEB bu davalardaki kararı beklediğini söylemişti oysa ki ilk karar çıksa bile bu kararlara itiraz yolları açık yani ilk karar nihai karar değil ve bu uzun aylar hatta yıllar alabilecek bir süreç idi.
MEB nihayetinde sözlü sınav sonuçlarını geçtiğimiz hafta açıkladı oysa ki Danıştay kararı henüz ortada yok. Danıştay kararını beklemek(!) çok da mantıklı bir karar değildi.
Sözlü sınav sonuçları e-devlete sehven yüklendi. Bazı öğretmenler sonucu gördü. Bu skandal sonrasında açıklanan nihai sonuçlar incelendiğinde öğretmenler arasında büyük bir tartışma olduğu görülmektedir.
Bakan Tekin adil, kayırma olmayan, şeffaf bir süreç izlendiğini söylese de işin iç yüzü öyle değil. Evet bir müdahale ya da kayırma olmamış(!) olabilir ama bu adil bir süreç yürütüldüğü anlamına gelmez.
Sözlü/mülakat sınavlarında yüzde yüz adalet sağlayamazsınız. En basitinden komisyondan komisyona değişebilen hatta aynı komisyonun bir gününden diğer gününe değişen bir süreç söz konusu. Çünkü insan makina değil ve mutlaka (etkileyen kişiler olmasa da) etki altında kalabilir.
Paylaşılan sonuçlara baktığımızda bazı illerde KPSS puanının 1 puan dahi oynamadığı, bazı illerde ise 5-10 puan aralığında oynadığı görülebiliyor.
Bakan Tekin, sorularda da, komisyonlarda da etki olmamasına yönelik tedbirlerin alındığı, kayıt altına alındığı söylemleri de sorunu çözmez. Hiç kimse "80 alan öğretmen 79 alandan daha başarılı olacaktır" iddiasında bulunamaz.
Bu kadar adil sürecin işletildiği söylenen bir sürecin dahi altın tartar gibi net sonuçlarının olması beklenemez.
Peki komisyonlar yüzde yüz adil olamazlar, ya adaylar? Evet adayların da günden güne, saatten saate farklı sonuç almaları da mümkün.
İnsanlar geleceklerini tayin edecek bir sınava giriyorlar ve bu sınava kadar çok daha zorlu süreçleri atlatmışlar. Bu süreçlerdeki emeklerinin karşılığını alamama kaygısı hatta korkusu dahi başlı başına etkidir mülakat için.
Buradaki en büyük sorun adaylar arasında puan farkının çok düşük olması ve mülakattaki 1 puan sapmanın dahi atanıp atanamama noktasını oynatabilmesi. Yani KPSS puanınızın bir puan altına düştüğünüzde atanmama riski ortaya çıkabiliyor ya da tam tersi.
İnsanın olduğu/ölçtüğü yerde yüzde yüz adalet mümkün değil çünkü burada adaleti sağlayan kurulmuş/kurgulanmış makine değil.
Sözlü sınav yada mülakatın başka bir özelliği de bu bir sınav ise herkesin KPSS puanı yakınında puan alması da hayatın doğal akışına aykırı. Sınav varsa çok yüksek alan da olur çok düşük alan da.
Mülakatın bu kadar ince hesaplı eleyiciliği olmasıdır asıl sorun.
Sonuçta görüldü ki bazı illerde ya da aynı ilin bazı komisyonlarında mülakata girenler şanslı, bazılarında şanssız oldu.
Bu nedenle Bakan Tekin adil olunduğu noktasında ne kadar açıklama yapsa da vicdanlarda aynı kanaati bulmak mümkün değil.
Sonuçta önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak yargı kararları bir kaosun kapısını da aralayabilecektir.
MEB öğretmenlik mesleği kanunu sürecinde konuyu TBMM'de kanun yoluyla mülakatın eleyiciliğini kaldıracak şekilde kökten çözebilecekken maalesef bu tren kaçmıştır.
Maksut BALMUK
Öğretmen, Yazar