MEB

MEB Açık Liseye Kaçış Sorununu Niçin Çözmüyor?

Abone Ol

Eğitimde fırsat eşitliği olmazsa olmazların en başında geliyor. Hele ki sınavlarda!

Lise ve üniversitelere giriş sınavlarında bir puanda on binlerce kişi yer değiştiriyor.

İşte bu yüzden merkezi sınavların yanı sıra ölçme değerlendirme sisteminin de yani verilen notların da çok adil olması gerekir.

Şişirilmiş hormonlu notlar her daim baş ağrısı yaratıyordu. Ona şimdi bir de açık liseler eklendi.

En iyi liselerdeki öğrenciler bile bir bir açık liseye yöneliyorsa, başta eğitimin hedefleri olmak üzere pek çok ayrıntıyı sorgulama zamanı geldi de geçiyor demektir. En acısı ise ÖSYM’nin bu haksız rekabete karşı en ufak bir tavır sergilememesi.

Bu noktada işte akla gelen ilk sorular:

*Eğitimin nihai amacı sadece sınavlar mı?

*Lise ve dengi okullarda kaç ders okutuluyor, sınavlarda kaç dersten soru soruluyor?

*Lise ve dengi okullardaki ölçme değerlendirme sistemi ne kadar adil?

*Okul başarısı ile sınav başarısı arasındaki korelasyona bakılıyor mu?

*Özel okulların yanı sıra devlet okullarında da giderek artan hormonlu not uygulamasına karşı ne gibi önlemler alınıyor?

*Fen lisesi mezunları ile meslek lisesi mezunlarını aynı sınavda yarıştırmak ne kadar adil?

*Resim, müzik, beden eğitimi gibi derslerin kazanımları neden hiç dikkate alınmıyor?

*Sosyal bilimlere yönelik dersler ve kazanımları tüm meslekler ve tüm vatandaşlarımız için önemli değil mi?

*Dünyanın en iyi üniversiteleri neden sadece akademik başarıyı kıstas almıyor da biz alıyoruz?

*Üniversite adaylarının sahip olduğu ilgi, yetenek, vizyon ve yetkinliklerin hiç mi önemi yok?..

Benzer soruların sayısını daha da artırabiliriz. Artmalı da çünkü her biri adil ve doğru bir seçim için gerekli.

Her üniversite, hatta her bölüm kendi misyon ve vizyonuna göre öğrenci seçme hakkına sahip olmalıdır.

YÖK ve ÖSYM’nin bu noktada yapması gereken ise sadece öğrencilerin sahip olduğu akademik birikimi tespit etmek olmalıdır.

Hangi üniversite, hangi fakülte, baraj puanını ve aradığı yetkinlikleri kendi belirlemelidir?

Böyle bir teklife, doğru bir yönetme olup olmadığına bakılmaksızın, güvenirlik ve torpil olur gerekçesiyle anında karşı çıkanlar elbette olacaktır.

Onlara önerimiz dünyanın en iyi üniversitelerine girişlerin nasıl yapıldığını daha yakından izlemeleri.

Sistemi farklı yollarla delmek isteyenler çıkmayacak mı, tabii ki çıkacaktır. Şimdi yok mu?..

Önemli olan doğru olanı yapmak ve her türlü kayırmacılığın önüne geçmek. Yanlışta ısrar etmenin kime ne yararı olabilir ki!..

Bir üniversite kendi öğrencisini seçme özgürlüğüne sahip değilse gerisi teferruattır.

Yoksa, “Gelen öğrenciler ile daha fazlasını yapmak mümkün değil” diye bu sorumluluktan kaçmaya devam ederler.

Neden gidiyorlar?

Garip gelişmeler yaşanıyor. Örneğin “Tatillerde ödev verilmesin” noktasından yarıyıl tatilinde de kurs açma noktasına geldik! Örneğin AÖF’ten sonra açık liselerde de sınavlara başkalarının sokulmasına seyirci kaldık. İşte gelinen son noktanın bir özeti:

“Son zamanlarda açık lise sınavlarının “ONLINE” olması ve dershane hocalarının yönlendirmesiyle lise son sınıf öğrencilerinin bir kısmı açık liseye geçerek, sınavları başkalarına ya da Telegram gruplarından fotoğraf paylaşarak çözüyorlar. Yani aslında o sınavları kendileri değil başkaları çözüyor.

Ailesi izin vermediği için açık liseye geçemeyen ya da başka nedenlerden dolayı açık liseye gitmeyen diğer akran öğrenciler hem okula devam etmek zorunda oluyor hem de normal yazılı sınavlarına girip aynı zamanda YKS sınavına hazırlanmak durumunda kalıyor.

Sene sonunda da bu iki farklı kulvardaki öğrenciler aynı sınav ve şartlarda üniversiteye yerleştirme işlemlerine tabi oluyor.

Bu uygulamanın eğitimde fırsat eşitliği ilkesine tamamen aykırı olduğunu ve bu sorunun çoğu kişi tarafından fark edildiğini düşünmüyorum…”

Bu yöndeki tespitler bir şehir efsanesi mi yoksa gerçek mi? Ne olur artık birileri bir açıklama yapsın.

Lise yılları, öğrenim basamakları arasında gençler için en önemli olanı ve sınavlar için asla feda edilmemeli!..

Özetin özeti: Adil bir sınav yarışı, adil bir eğitimin mihenk taşıdır.

Kaynak: Milliyet