Man’da Yuva Yapmış Söğüt Dalına Gördün mü?
Manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış gördün mü?
Sabahınan erken çifte giderken, öküzüm torbadan düştü gördün mü?
Son dönemde Man adası belgeleri üzerine söylenecek en manalı türkü…
Saçmalardan seçmeler.
Bugün ABD’deki mahkemeyle aynı anda vizyona giren ve Man skandalında(!) sahte olduğu ortaya çıkan belgeler de, ABD’de sanıkken tanık hale getirilip Türkiye aleyhine konuşan Reza Zarrab’ın açıklamaları da ABD’nin Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan üzerindeki operasyonunun devamıdır…
Nato’nun uysal üyesi Türkiye'nin artık her söylenene evet dememesi, herhalde bir sonuç doğuracaktı.
Neocon kimliği ile bilinen Michael Rubin cumartesi günü şöyle bir tweet attı: “Zarrab ve MİT TIR’ları gibi olaylar uluslararası mahkemede yargılanacaktır. Ancak suçlamaların muhatabı Türk devleti değil, RTE rejimi olacaktır.”
ABD’de yapılmak isteneni ve FETÖ’nün oynadığı rolü bundan daha iyi anlatan bir mesaj olamaz herhalde...
Amaç; 2019 seçimine kadar Türk Kamuoyunda Ak Parti ve Cumhurbaşkanını yıpratıp 50+1’i aldırmamak.
Bir yanda Alçak bir terör örgütü ve onun tasmasını tutan CIA, diğer yanda Cumhurbaşkanı.
Ahmet Hakan 4 Aralık’ta yazmış:
FETÖ’nün yavşağı Adem ile FETÖ’nün çakalı Emre...
- İkisi de Amerika’da.
- İkisi de firari.
- İkisi de Reza’nın davasını izliyor dört gözle.
Reza öttükçe...
- İkisi de mutlu gibi oluyor.
- İkisi de umutlu gibi oluyor.
İkisi de ellerini ovuşturur gibi oluyor.
Bu yavşak Adem ile bu çakal Emre, niye “Biz oralarda görünürsek... ‘Reza davası, FETÖ’nün bir oyunudur’ diyenleri haklı çıkarmış oluruz. En iyisi buralara hiç yaklaşmayalım” demiyorlar da, pervasız bir şekilde gidiyorlar mahkeme binasına?
Bu özgüvenin kaynağı nedir?
Tehdit edildiğini söyleyen Zarrab’a “Seni kim tehdit etti?” diye sormayan ama dönemin başbakanının adını sorarak konuyu ısrarla Erdoğan’a getirmeye çalışan savcının da durumu saklama gibi bir endişesi yok.
Bugün ‘Erdoğan gitsin de Türkiye batarsa batsın’ diye adeta bekleyen içimizdeki ihanet odakları ne yazık ki ABD’si, Batı’sı ve FETÖ'su ile işbirliği yapmaktadır...
Davaları yakından takip eden ve muhalif yönüyle bilinen gazeteci Cüneyt Özdemir dahi "Burada bir tiyatro çevriliyor. Türkiye'yi ve Erdoğan'ı zorlama ve yapmacık belgelerle mahkûm etmeye çalışıyorlar" diyerek isyan ediyor.
Ülkenin aydın diye geçinen belirli bir kesimi, ‘Zarrab, New York’ta konuştukça, Türkiye’de Erdoğan’ın oyları düşecek’ havasında ancak ABD’deki Zarrab davası devam ederken eşzamanlı olarak bu belgelerin çıkmasının tesadüf olduğuna muhalefet tabanını bile ikna etmek zor.
Öyleyse size iyi bir soru sorayım.
O belgelerin sahte olduğunu bile bile verenlerin amacı ne olabilir?
Kızıp, küsüp muhalefetten kaçan oylar nereye gidecek? İktidara gitmeyeceği kesin.
Man adası belgelerinin fos çıkmasından zarar gören belli ama fayda sağlayan parti hangi parti olacak?
“Taraf tutmayan insan, şahsiyeti felce uğramış insandır. Ben tarafım, hakikatin tarafıyım “ demiş Cemil Meriç. O yüzden son sözümü söylemezsem içim rahat etmez.
REZA diyor ki:
“Ben Zafer Çağlayan’a rüşvet verdim”. Peki Zafer Çağlayan ne yapıyor buna karşı? Sadece susuyor. Oysa olması gereken nedir? Karşı dava açması ya da ne bileyim “mal varlığım ortadadır, isteyen savcı inceleyebilir” demesi gerekmez mi?
Bakın Cumhurbaşkanına, hakkındaki iftiralarla ilgili 80 milyonun önünde “Tayyip Erdoğan’ın yurtdışında bir kuruş parası varsa herhangi bir bankada, çıksın bunu ispat etsin. İspat ettiği anda cumhurbaşkanlığı makamında bir dakika durmayacağımın taahhüdünü veriyorum. Bunu ispat edemeyen acaba o makamında duracak mı? O da bunun bana taahhüdünü versin.” diyerek restini çekiyor.
Unutmayın ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, göklerden gelen bir karar vardır...