Bundan tam 14 asır önce insanlık Cahiliye devrini yaşıyordu. İnsanlar hak, adalet, dürüstlük gibi kavramları unutmuştu. Güçlü zayıfı eziyordu. Kız çocuğuna sahip olmak utanç vesilesi olduğundan diri diri toprağa gömülüyordu. Yirmi üç yıllık Risalet sonunda cahiliye devrinin karanlık günlerinden, karıncayı bile incitmekten çekinen insanlardan oluşan saadet asrının güneşinin tüm dünyayı aydınlattığını görüyoruz. Bu kadar kısa bir zaman diliminde bu kadar büyük değişimin mimarı, şahsiyet üniversitesinin kurucusu tabiî ki âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamberimizdi.
Sevgili Peygamberimiz hayatı boyunca insanları hiç incitmemiştir. O hiç yalan söylememiş, insanların mallarına el uzatmamış, haksız yere cana kıymamıştır. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde bu hususu şöyle dile getirmektedir. "Müslüman, insanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir”. Özü sözü bir olan peygamberimiz, kendisi için istediğini ümmeti için istemiştir ve bu hususta şöyle demiştir. "Hiçbiriniz kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için istemedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olamaz”
Sevgili Peygamberimizin ahlaki vasıflarından biride yapmış olduğu bütün işlerinde merhamet duygusunun olmasıydı. Ağzından hiçbir zaman kaba bir söz çıkmamış, hiç kimsenin kalbini kırmamış, her hareketinde merhameti ön plana çıkarmış ve bizlere merhametli olmamızı öğütlemiştir. Sevgili Peygamberimizin, söylediği ve yaptığı işler hayatı boyunca uyum içinde olduğu için yaşadığı toplumda örnek bir kişi olarak gösterilmiş ve kendisine “Muhammed’ül Emin” denilmiştir.
İnsanlara hangi inançtan olursa olsun sırf insan olduğu için değer vermiştir. Nitekim bir Yahudi cenazesi geçerken ayağa kalkmış saygı göstermiş, kendisine cenazenin bir Yahudi’ye ait olduğu söylendiğinde: o kişinin insan olmasının saygı gösterilmesi için yeter bir sebep olduğunu beyan etmiştir. Medine’ye hicret ettiğinde orada yaşayan Yahudi kabileleri ile vatandaşlık anlaşması yapmış ve farklı inançlara sahip insanların bir arada yaşayabileceğinin en güzel örneklerini bizlere sunmuştur. Her zaman affedici olmuş, Mekke’nin fethinde, daha önce kendisine her türlü eziyeti yapan müşriklere ceza vermek yerine hepsini affetmiştir. Sevgili Peygamberimiz sadece dinin tebliği için vazifelendirilmiş değildir. İslam Dininin yaşantıya aktarılış şeklini, dünyada yaşantımızı nasıl şekillendireceğimizi, hangi prensipleri yerine getirirsek kendimizin, toplumda hayat sürdürdüğümüz insanlarla beraber Rabbimizin razı olacağı bir hayatı yine O’nun hayatından öğrenmekteyiz. Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl, Muhammed’ siz muhabbetten ne hasıl. Muhabbet eğer içinde O varsa güzeldir. Evet, bugün bizleri bu güzel ortamda burada buluşturan neden, kendisini anlatmaya kelimelerin kifayetsiz kaldığı sevgililer sevgilisine, şefkat abidesine duyduğumuz sevgi ve özlemdir.
Peygamberimize 13 yıl Mekke’de,10 yılda Medine’de kuran ayetleri gelmiştir. Kuranın ana hedefi şahsiyetli insan yetiştirmektir. Şahsiyet üniversitesinin müfredatı dört ana başlık ihtiva etmektedir.1.Tevhid: Allah’ın birliği demektir. Zıttı şirktir. Şirk Allah’a eş koşmaktır. Şirke giren dinden çıkar.2.Nübüvvet (Risâlet) elçiliktir. Allah’ın emir ve yasakları inşalara ulaştırmak başta peygamberlerin ve Müslümanların görevidir.3.Ahiret: Dünya hayatının nizama konulması ile ahiret yurduna huzurlu gidilir, aksi durumda cezalar bizi beklemektedir.4.Ahlak: Fıtrata uygun davranmaktır. Helal ve harama dikkat etmektir. İnsan madde ve mana doludur. Toprak, su, ateş ve hava madde yönünü, aşk ise mana tarafını işaret eder. İnsanın “Eşrefi Mahlukat” biçiminde tanımı ne güzeldir. İnsana insanlığı öğreten o kutlu nebinin güzelliği dillere düşmüştür. İnsanlığın son peygamberi Yunus Emre’nin dilindeki “aşk peygamberine”, Mevlana’nın dilindeki “rahmet peygamberine”, Ahmet Yesevi’ nin dilindeki “hikmet peygamberine”, Hacı Bektaş-ı Veli’nin dilinde “sevgi ve şefkat peygamberine” dönüşmüştür. Ne mutlu onu anlayabilen ve yaşayabilen müminlere, ne mutlu ona ümmet olan bizlere… (1ilhamifindik@gmail.com)