Cemil Meriç “Hayatın kanunu tezat, çatışmasız toplum beraber otlayan, beraber geviş getiren adsız bir sürü.” diyor. Ülkenin gidişatını, kendileri için tehdit olarak görenler, sığındıkları bu son kavramla, topluma korku salarak sonuç alma peşinde koşuyorlar.
Ülkemizdeki mücadele, kutuplaşan toplum kesimlerinin birbirleriyle olan mücadelesi değildir. Bu gerçek, birileri sağ-sol kavgasında kan dökerken de böyle değildi. Biz; toplumdan kopmuş, hakkı haykırma cesareti olmadığı için insanlığın yüz karası sömürgeci batıya teslim olmuş aydınlarımıza karşı mücadele veriyoruz. İnsanlığa karşı duvar örenlerin içimizdeki uşakları, batılı değerler adına toplumumuzu kutuplaştırmak ve bizi birbirimize düşürmek istiyorlar
Bizim ülkemizde aydın problemi var. Bizde üç yüz yıldır aydın olmanın tek ölçüsü, milletten kopuk olmaktır. Güce teslim olmaktır, mücadeleyi göze alamamaktır. Batı hayranlığı akılları ve vicdanları esir almıştır. Milletinin değerlerine sırtını dönerek, milletini aşağılayarak kolay yoldan aydın ve sanatçı olanlar yolun sonuna gelmiştir. Batının bütün aşağılamalarına ve hakaretlerine rağmen, onların arkasından gitmek, onlara uşaklık yapmak nasıl bir ruh halidir?
Bizim aydınlarımız ve elitlerimiz, millete rağmen ellerinde tuttukları ayrıcalıkların ellerinden kaydığını, bir şeylerin kötü gittiğini fark ediyor ve bu olumsuz(!) gidişata çare üretemiyorlar. Toplumumuz artık gerçekleri daha kolay öğrenebiliyor, sorguluyor, yeri ve zamanı geldiğinde müdahalesini yapıyor.
Anayasa değişikliği tartışmaları ne kadar çaresiz olduklarını gösteriyor. Karşılarında, bütün gerçekleri sakin ve soğukkanlı bir şekilde anlatan ülkenin gerçek aydınları, sinirlerini bozmaya yetiyor. Söyleyebildikleri üç beş cümleyi geçmiyor. Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, meclis denetimi. Sanırsınız ki şu andaki sistem mükemmel işliyor.
Söyleyemediklerini söyleyerek bitirelim. Geçilecek yeni hükümet sisteminde, toplumda karşılığı olmayanlar, toplumu korkularla hizaya getirdiklerini zannedenler, bir şey üretemeyenler, askeri oligarşinin kişiliksiz bot parlatıcıları, bir daha hükümet ortağı olamayacağınız gerçeğini saklayarak, söylediğiniz bütün sözler havada kalıyor. Bu çaresiz, sinirli ve tükenmiş halinizi görünce; yeni sistemin muhtemel çıkmazlarını düşünmek yerine, geçmişte yaptıklarınızla yüzleşirken düştüğünüz çaresizliğinizi ibretle izliyoruz. Gelin şu gerçeği görün ve kabul edin; bu millet sizin arkanızdan gitmez, tuttuğunuz yol yol değil, bize ait olan hatalarınıza da EVET diyeceğim yeter ki şu batılı değerler, batı, batı diyerek bize gelmeyin artık, çok komik oluyorsunuz.
Kutuplaşmak demek birbirimizi boğazlamak demek değildir. Ülkesinin problemleriyle ilgilenmeyen, insanlığa duyarsız, hiçbir değer yargısı olmayan bir nesil kutuplaşamaz zaten. Bırakın insanlar fikir çilesi çeksin, zora dayanıklı hale gelsin, yol bulsun, kafa yorsun, okusun, tartışsın. Neden korkuyoruz? Ey Milletim, korkmayın, KUTUPLAŞIN. Kutuplaşın birbirinizi severek, kutuplaşın birbirinize saygı duyarak, kutuplaşın farklılıklarınızı zenginlik görerek, kutuplaşın ve kardeş olun. Unutmayın ki ulu çamlar, fırtınalı diyarlarda yetişir.