Enflasyon, ekonomide 'bütün kötülüklerin anası' olarak bilinir... Son yıllarda önce pandemi, ardından Rusya-Ukrayna savaşının sebep olduğu enerji ve gıda krizi, hemen hemen bütün dünya ekonomilerinde para emisyonunu artırıp refahı korumayı amaçlayan uygulamalara sebep oldu. Bu da dünyanın bazı ülkelerinde 70-80 yılda görülmemiş oranda enflasyon yaşanmasını da beraberinde getirdi. Ardından Orta Doğu'da yeni savaşlar, gerginlikler devam etse de bütün dünyayı paniğe sevk eden pandemiden çıkışın ardından hükümetler, enflasyonla savaşta, faiz artışını merkeze alan uygulamaları devreye aldı. Bu da finansmanı zorlaştırdı, alım gücünü, refahı, paranın değerini azalttı. Enflasyon yavaş yavaş kontrol altına alınmaya çalışılırken, bazı ülkeler resesyona girdi, iflas ve konkordatolar arttı, dünya devi şirketler binlerce kişiyi birden işten çıkarmaya başladı. Bu furyada dalga boyunun artmasından ve ülkelerde stagflasyon (enflasyonist ortamda durgunluk) korkusu artarken, ülkemizde yeni bir furya başladı.
Bazı yeminli mali müşavirler ve avukatların iş birliği yaparak şirketlere "Size konkordato ilan ettirelim" şeklinde teklifte bulunduğu iddia edildi. İş dünyasının önemli isimlerine dahi bu teklifin gittiği belirtiliyor. "Bu teklif bana da geldi. Ancak görevlerim sebebiyle ismimin açıklanmasını istemiyorum" diyen ünlü bir iş adamı, özellikle makine, turizm ve inşaat sektörlerinde çok sayıda şirkete bu tür 'ahlaksız' teklif iletildiğini ifade ediyor. Aynı iş adamı 'önce konkordato, ardından iflas' kararı verdirme sözüyle yaklaşanların bu 'konkordato dolandırıcılığını' meslek haline getirdiğini, böylece hem devleti hem işçileri hem sektörü büyük zarara uğrattığını, kendilerinin ise komisyonlarla büyük kazançlar elde ettiğini ifade ediyor.
YÖNTEM NASIL İŞLİYOR?
Bazı 'yeminli' mali müşavir ve avukatlar, firma bilgilerine, raporlara ulaşıyor. Bu bilgilerle gözüne kestirdiği şirketi takibe başlıyor. Ekonomi yönetiminin stok affı, kasa affı gibi yöntemleri getirerek işletmelerin devamını amaçladığı yöntemi kötüye kullanan bu kişilerin 'sahte konkordato' teklifi kabul edilince yeni bir süreç başlıyor. Bakanlığın 'şirketler çalışmaya devam etsin' diye verdiği imkanları kullanan kötü niyetli şirket sahibi, önce şirketin içini boşaltıyor. Ardından borçlanıyor ama faizler yüksek ve 'güya' ödeyemiyor. Aldığı krediyle yat-kat alıyor. 10'a aldığını 9'a satıp paraya çeviriyor. Ardından vergisini de ödemiyor. Öte yandan yüksek tutarlı çek yapraklarıyla milyonlarca liralık harcamayı yapıyor. Çek günü geldiğinde konkordato ilanı devreye giriyor. En az 6 ay-2 sene için bütün borçları durduruluyor. Konkordato ilanı alan şirket, o arada işçilerin maaşını da ödemiyor. Bu süre zarfında şirkete kayyım atanıyor. Aradan 6 ay, 1 yıl, 2 yıl geçtikten sonra iflasına karar veriliyor ve devlet vergi alacağı; çalışan ve o şirketten emekli olanların maaş, ihbar, tazminat gibi hak edişleri buhar olup gidiyor. Daha doğrusu kötü niyetli kişilerin cebine aktarılmış oluyor.
YEMİN EDİP GÖREVİ KÖTÜYE KULLANIYORLAR
İsminin açıklanmasını istemeyen ünlü iş adamı, devletin, Adalet Bakanlığının bu konuya mercek tutması gerektiğini ifade ederek "Yemin edenler görevi kötüye kullanıyor. Sırf bunları denetleyecek, konkordato ve iflas süreçlerini bire bir izleyecek kontrol birimi kurulması şart. Her sektörde var ama son dönemde sıkıntıların var olduğu makine, inşaat, turizm sektörlerinde bu yöntemin kullanıldığına şahitlik ediyoruz" diyor.
CANAN ERARSLAN
TÜRKİYE