Daha önceki yazımızda, kamuda mülakat komisyonlarında yer alanların, mülakat tekniklerini bırakın niçin mülakat yaptıklarını bile bilmedikleri üzerine bazı değerlendirmelerde bulunmuştuk.
Bu yazımızda ise mülakat felsefesi üzerine bazı değerlendirmelerde bulunacağız.
Yeni sorunlar çıkarmadan var olan problemleri çözmemiz gerekiyor. Türkiye’nin mülakat diye bir sorunu var, öncelikle bu gerçeğe gözümüzü kapamamız gerek (Tehdit).
Günümüzde özel sektör kuruluşlarının büyük bir kısmı “kalifiye işler” için mülakatı bir zorunluluk olarak görüyor. Amaçları açık; kurumun iş prensiplerine kısa sürede uyum sağlayacak ve kuruma en fazla katkıyı sağlayacak “yeteneği” işe almak.
Kamunun mülakat yapmadaki amacının yukarıda bahsettiğimiz hususla bir alakası olmadığı açık. Ancak mülakat amacını özel sektör yönünde değiştirmesinde fayda olduğu da açık.
Ne büyük mutluluk ki ülkemiz siyasi ve ideolojik yönden yeterli insan çeşitliliğine sahip. Bu durum demokrasi kültürümüzü ve birbirimize tahammülümüzü geliştirme adına önemli bir husus. Şiddeti çözüm olarak görmeyen her insanın, kişiliğini ve bakış açısını geliştireceği çok güzel bir ortam var (Fırsat). Bu ülke, adına “cemaat denilen yapının” kamu kurum ve kuruluşlarına sızma ve ele geçirme girişimi ve kısmen bunu başarması ile tek tipliliğin nelere mal olacağını bize göstermesi bakımından önemli bir ders. Rasyonel akıl bunu söylüyor.
Mülakatta amaç öncelikle “yetenekleri” insan havuzu içerisinden bulmak olmalı. Şunu da açık yüreklilikle belirtmek gerekir ki “kendimizden zeki insanları” pek sevmeyiz. Kamuda ise “pek” kelimesini “hiç” ile rahatlıkla değiştirebiliriz. Bunun altında yatan “bizim önümüze geçme ihtimali olması vb.” birçok sebep olabilir. Biz buna kamu çalışanın, kamu gücü ile “yetenekleri söndürülme” yolu diyebiliriz.
Büyük bir teknoloji şirketinin kurucusu ve CEO’su “Benden daha zeki olmayan hiç kimseyi işe almam.” diyor. Ne büyük bir meydan okuma. Bu durumun kamuda ters işlediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Gelelim referanslara. Kamuda referans kaynakları belli. Özel sektör “iş referanslarının” yanında, akademik, finansal ve kişisel referanslarla birlikte savcılık kayıtlarını da dikkate alıyor. Kamuda da referans kaynaklarını çeşitlendirmemiz gerekiyor.
Kamu da verimi arttırmanın yolu “yanlışlıklar yaparak doğruyu bulma” şeklinde bir yöntem olmamalı. İyi işler yetenekli ve zeki insanların elinden çıkar. Yetenekleri geliştirmek, kuruma katkı sağlayacak şekilde çalıştırılmalarına vesile olmak hepimizin boynunun borcu. Bu anlamda gerekli iletişim kanallarını kullanarak kamuoyu oluşturmak ve bu konudaki rahatsızlığı güçlü bir şekilde vurgulamak zorundayız.
Gerçek anlamda mülakat yapan, yaptığı mülakatı niçin yaptığının bilincinde olan ve bunun maddi-manevi ağırlığını hissederek doğruyu yapmaya çalışan yöneticileri Allah bu millete nasip etsin.