Şekerci Açıklamasında Şu İfadelere Yer Verdi:

Sayın Cumhurbaşkanı'nın meşhur bir konuşmasını hatırlıyorum. Muhalefetin iş tutuşunu eleştiren değerlendirmesinde;

"Gece başka yatıyor, sabah başka kalkıyor. Siyaset yalan söyleme sanatı değildir. İnsanları dürüstçe yönetme sanatıdır."

Şimdi Bay Kemal'in bu tarzı, bu aralar, bizim soldan çarklı sendikalara da sirayet etti. Arkasına yaslandıkları masa siyasetçilerinin iktidar olacağını sanarak yelkenlerini şişiren malûm sendika, öğretmenler odasında başka, kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda başka diyorlar. Öğretmenlerle yüz yüze geldiklerinde "Emekçinin hakkı, biz herkesimden üyesi olan bir sendikayız" diyorlar. Lâkin öğretmenler odasından çıkar çıkmaz orijinal kodlarına dönmeyi de ihmal etmiyorlar.

Bunların bu marazlı hali bana Bakara Sûresi'nde geçen ayeti hatırlatıyor:

"İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatı konusundaki sözleri senin hoşuna gider…Hâkimiyeti ele aldığında ise yeryüzünde bozgunculuk çıkarıp ürünleri ve nesilleri yok etmeye çalışır…"

Bakmayın siz gittikleri yerde yetkili sendikaya verip veriştirdiklerine.. Yok, "memurun hakkını savunmuyor bunlar" "Biz yetkili olursak şöyle yapacağız, böyle edeceğiz" demelerine de itibar etmeyin. Aslında hiç birisinin çalışanlar lehine dikili bir ağaçları yoktur.

Beylerimizin bugünlerde, iki koldan -ama aynı yoldan- sendikacılık yaptıklarına bakmayın. Birine "..İş-Sen" ötekine sadece "...Sen" deyince ayrı sendika olmuyorlar maalesef. Resmiyette ayrı oldukları sizi aldatmasın evvelden de ayrı idiler, sonra biraraya geldiler, şimdi yine-güya- ayrılar

Peki, beslenme kaynakları, sendikal dilleri farklı mı?

Hayır!.

Son bir iki haftada bunların maskeleri düştü, makyajları bozuldu.

Milli iradeye saygıları olmayan bu sözde sendikalar, seçimle bileğini bükemediklerini alaşağı etmek için, küresel güçler tarafından organize edilen, yerli aparatlar tarafından uygulamaya konan, 46 kamu binası, 231 polis aracı, 80 belediye otobüsü, 85 otobüs durağı, 326 işyeri ve 201 aracın tahrip edilerek kullanılamaz hale getirildiği vandallığın tavan yaptığı Gezi Kalkışması'ndan medet umarlar da; biri "Karanlık gider Gezi kalır" diyerek, öteki ise " Gezi Direnişinin 10. Yıldönümü, Birleşe Birleşe Kazanacağız!" diyerek makyajsız hallerini ifşa ederler.

Diyarbakır annelerini ziyaret ettikleri için üyelerini ihraç edenler de bunlardır. Başörtüsü'nü Danıştay 'a taşıyan, Serbest kıyafet kararı alırken dahi ama'lı, ancak'lı cümleler kuranlar da bunlardı

Alfabenin masum harflerini kullanarak sapkın düşünceleri topluma yaymak isteyenler bunlar değil mi?

Allah'ın boyası ile gökyüzünde mucize renklerin cümbüşü olan gökkuşağı'ndan LGBTİ diyerek nesilleri ifsat hareketine katkı sunanlar bunlar değil mi?

Şimdi kendilerine açık bir çağrıda bulunuyorum:

Gittiğiniz her okulda, ziyaret ettiğiniz her öğretmenler odasında makyajsız haliniz ile öğretmenlere bir selâm verin isterseniz?

Gezi'de bahsedin, LGBT 'den söz edin. Okullarda başörtüsü ve mescit karşıtlığınızı, aslında din öğretimine karşı olduğunuzu, seçmeli din dersleri ile ilgili gerçek düşüncelerinizi açıkça paylaşarak yüzleşin öğretmenlerle!.

Eh! Tabi bunlar da " Gece başka, gündüz başka" mezhebinden oldukları için söyleyemezler. Ama yağma yok, artık biz de sizin anladığınız dilden konuşacağız. Gerçek yüzünüzü hem de sizin beyanatlarınızı göstererek eğitim çalışanlarına anlatacağız. Eskiden olduğu gibi -aslında olması gereken- sadece kendi kazanımlarımızı, sendikal bakışımızı anlatmakla yetinmeyeceğiz.

"El mi yaman bey mi yaman" hep beraber göreceğiz!..

İdris Şekerci

EBS İstanbul 6 No.lu Şube Başkanı