İLKSAN çamura yatmamalı, MEB gereğini yapmalı
POLSAN’ın 115 bin üyesine 2022 yılında yansıttığı temettü (kârdan üyelere dağıtılan pay) geçen yıla göre ortalama 3,5 kat artmış, yine POLSAN’ın 2022 yılı toplam kârı yüzde 377 oranında arttığı müjdesi kamuoyu ile paylaşılmıştır. Buna karşılık 280 binden fazla üyesi bulunan 80 yaşındaki İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı’nın (İLKSAN) bugüne kadar dağıttığı herhangi bir temettü görülmüş, duyulmuş değildir. Temettü dağıtmak için birinci şart, kâr etmektir. İLKSAN 2021 yılında yüzde 16,9’luk gelir artışı beyan etmiş olmasına rağmen gerçekte 417 milyon TL zarar eden bir kurumdur. Her faaliyet yılını zararla kapatan İLKSAN, zorlama muhasebe oyunlarıyla kâğıt üzerinde kârlı gösterilmektedir.
POLSAN’ın 2022 yılında toplam kârı yüzde 377’lik artışla 2 milyar 451 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Yıllardır düşük ve verimsiz ekonomik performans sergileyen İLKSAN’ın 2022 yılına ait net kâr/zarar rakamları bilinmiyor, çünkü Sandık hâlâ 2022 faaliyet raporunu yayımlamış değildir. Yayımlanan İLKSAN faaliyet raporları da kasıtlı bir şekilde ve sınırlı erişim bahanesiyle kamuoyundan gizlenmektedir. Bu gizlilik çabasının esas sebebi, İLKSAN yönetiminin yıllık enflasyon oranlarının altında kalan getiri oranlarını normalleştirme gayretidir.
POLSAN, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bizzat verdiği sözle “Güçlü gelecek vadetmektedir.” İLKSAN ise üyelerine herhangi bir gelecek vadetmediği gibi, Millî Eğitim Bakanlığı’nın da (MEB) İLKSAN’a dair herhangi bir gelecek stratejisi yoktur. İLKSAN üyeleri yalnızlığa terk edilmiştir. Öğretmenler arasındaki sosyal ve ekonomik birliğin simgesi olması gereken Sandığın başarısızlığının faturası doğrudan üyelere çıkmaktadır. Dolaylı olarak da öğretmenlik mesleğinin itibarına, öğretmenler arasındaki birlik ve dayanışma ruhuna zarar vermektedir.
Tamamlayıcı mesleki emeklilik kurumu niteliğindeki POLSAN ve OYAK, piyasa kârlılık oranlarının üstünde üyelerine temettü ve nema dağıtmakta ve de bunu bir övünç ve performans göstergesi olarak kamuoyu ile paylaşmaktadır. İLKSAN ise hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkelerini ciddiye almayan, bu ilkelerden korkan, iktisadi gerçeklerden bihaber liyakatsiz kişilerin elinde günden güne erimektedir.
İLKSAN’ın sahipleri olan asiller (üyeler, hissedarlar) ile onlar adına yönetim fonksiyonunu icra eden profesyonel vekiller (temsilciler kurulu, yönetim kurulu, genel müdür vb.) arasındaki bağ kopmuştur. İLKSAN’ı sahipleri adına yönetmekle görevlendirilen vekiller ile kurumun sahipleri arasında, başka bir deyişle yetki verenler ile verilen yetkiye dayanarak Sandığı yönetenler arasındaki vekâlet ilişkisinin meşruiyeti tartışmalı ve problemli hâle gelmiştir. Yönetim ile üyenin, asil ile vekilin menfaatleri çatışmakta, hedefleri ve amaçları uyuşmamakta, yaşanan etik ihlallerine karşı hiçbir şey yapılamamaktadır. Mevcut çıkar çatışmasına karşı emniyet supabı görevi üstlenecek bir denge, kontrol ve denetim mekanizmasının var olduğunu söylemek de mümkün değildir.
İLKSAN’ın, piyasa gerçekliğinden kopuşu, olduğu yerde sayması, geleneksel bir kamu iktisadi teşebbüsü (KİT) gibi yönetilmesi, çoğunlukla TÜFE oranlarının altında kalan kârlılık oranı, kurumsal donukluk, değişime kapalılık, hatta varlıklarında yaşanan reel erimenin kök sebebi hem bir işletim sorunu hem de sistem sorunudur.
İLKSAN’ın 80 yıllık tarihinde başarılı olmuş, kârlı tek bir iktisadi girişimi, sanayi tesisi, fabrikası, işletmesi veya markası yoktur. Yanlışı doğru yapmaya çalışmak ve bu uğurda büyük çaba harcamak kadar yararsız bir şey yoktur. Aynı şekilde yapılması gerekenler ihmal edilirse yapılmaması gerekenlerin sayısı da çoğalır. İLKSAN, kendini sürekli tekrarlayan, idareimaslahatı yönetim modeli olarak belleyen, zamanın ruhuna uyum sağlayamayan ve yapısal değişimin gereğini yerine getiremeyen bir kurum hüviyetindedir. Sandığın amacının ne olduğu, hangi hedefe doğru yol aldığı belirsizdir. Yapılan harcamaların yerindeliğini ve ekonomikliğini sorgulayacak bir merci bulunmamaktadır. İLKSAN, paradigma felcine maruz kalmış, değişim enerjisini yitirmiş, yeni fikir ve yeni yöntemlere kendisini zihnen kapatmış bir modele esir düşmüştür.
İLKSAN’ın yönetim ve denetleme kurullarında yüzde 60 oranında söz sahibi olan; Sandığın ana statüsünü yapma, değiştirme ve hükümlerini yürütme yetkisi bulunan; gerektiğinde Sandığın kurullarını feshederek seçimleri yenilemeye yetkili bulunan Millî Eğitim Bakanlığı’nın, İLKSAN’ın yaşadığı dramda ağır sorumluluğu vardır. Türk Eğitim-Sen’in mevcut başarısızlıktaki payı göz ardı edilmemelidir.
Millî Eğitim Bakanlığı ve Türk Eğitim-Sen yıllardır, ekonomi, para, banka ve finansal piyasalardan anlayan işin ehli, uzman kişiler yerine, iş dünyasına ve ekonomik hayata dair herhangi bir bilgi birikimine ve tecrübeye sahip olmayan ehliyetsizlere Sandığı emanet etmekte bir herhangi bir beis görmemiştir.
Bu başarısızlık tablosuna rağmen yetkisiz İLKSAN yönetimi önce genel kurul süresini 2021 yılında iki yıl uzatmış, salgın bahanesiyle de Sandığı üyenin iradesinden kaçırmıştır. Kaostan beslenmede mahir olan İLKSAN yönetimi şimdi de Millî Eğitim Bakanlığı’na yazı yazarak bu sefer de deprem bahanesiyle seçimi erteletmeyi talep etmiştir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, Sandığı ekonomik bir enkaz hâline getiren yetkisiz, beceriksiz, ilkesiz İLKSAN yönetimini istifa etmeye davet ediyor; Millî Eğitim Bakanlığı’ndan ise yarım kalan seçim sürecini tamamlamasını bekliyoruz.