Sendika

Eğitim Bir Sen: "Biz Sizin Cemaziyelevvelinizi Biliriz"

EBS İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı Öğretmenler günü/haftası münasebetiyle CHp'lilerin ziyaretlerinin ardından bir açıklama yaptı.

Abone Ol

CHP İl başkanlığı adına bir heyet Öğretmenler günü/haftası nedeniyle EBS İstanbul 6 Nolu Şubeyi ziyaret etti. Ziyarete ilişkin açıklama yapan Şube Başkanı İdris Şekerci ''Bir nezaket ziyaretinde elbette herşeyi olduğu gibi söylememiz doğru olmazdı. Ancak, bazı hakikatlerin de altının çizilmesi gerekiyordu. Sözün bir yerinde öğretmen mülakatları gündeme geldi. Abdestimizden şüphemiz olmadığı için açık yüreklilik ile kanaatlerimizi paylaştık elbette.Ancak, cemaziyel evvelini bildiklerimizin kurduğu rahat cümleler üzerine  aklıma -çok tuttuğum-Sadi Şirazi’nin bir sözü geldi. “Herkes kendi ayıbının hamalıdır. Başkalarının ayıbına dil uzatmanın gereği yok.”'' dedi.

ŞEKERCİ açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Geçenlerde CHP İl başkanlığı adına bir heyet şubemizi ziyaret etti. Öğretmenler günü/haftası münasebetiyle yapılan bu ziyaretin Türkiye'nin normalleşmesi adına değerli bulduğumu söyleyebilirim. Görüşmemiz nezaket sınırları içerisinde genel eğitim politikaları, mülakatlar, eğitim çalışanlarının ve öğretmenlerin mali durumu etrafında bir görüşme oldu.

Bir nezaket ziyaretinde elbette herşeyi olduğu gibi söylememiz doğru olmazdı. Ancak, bazı hakikatlerin de altının çizilmesi gerekiyordu. Sözün bir yerinde öğretmen mülakatları gündeme geldi. Abdestimizden şüphemiz olmadığı için açık yüreklilik ile kanaatlerimizi paylaştık elbette.Ancak, cemaziyel evvelini bildiklerimizin kurduğu rahat cümleler üzerine  aklıma -çok tuttuğum-Sadi Şirazi’nin bir sözü geldi.

“Herkes kendi ayıbının hamalıdır. Başkalarının ayıbına dil uzatmanın gereği yok.”

Cemaziyel evvelllerini bildiğimiz siyasi geleneğin Adalet Bakanı Mehmet Moğoltay’ın  “Hükümetten 5 bin kişilik kadro çıkardım. Bu kadroları örgütüme vermeyip de MHP'ye ve RP'ye mi verseydim?” sözünü unutmuş değiliz. Bir önceki genel başkanlarının “Hiçbir kimsenin ekmeğiyle oynamadım, oynamayacağım ve oynatmayacağım” sözünün hemen sonrasında seçimleri kazanan CHP’nin   İBB’si  ve  türevi daha birçok belediyede işine son verilen emekçileri de  cümle âlem biliyor 

Gelen heyete de açıkça ifade ettiğimiz üzere bizim derdimiz eğitim çalışanlarının özlük hakları ve refahıdır.Politikacıların bizimle ilgili bir adım atacakları zaman politik mülahazaları bir kenara bırakarak öğretmenlerin tamamını temsil edenlerin kanaatlerine de başvurmaları gerekir. Bir sendikanın verdiği sufle ile geçmişte uzman öğretmenlik yasasını yargıya taşıyarak Anayasa mahkemesinde iptal ettiren politik anlayışlarını değiştirmeyerek bir önceki  yasama döneminde çıkartılan ÖMK’yı tekrar AYM’ne vermelerinin izahı gayrı kabil bir  durum olduğunun artık anlaşması gerekmiyor mu?

Öğretmen maaşları üzerine  konuşulurken  heyet başkanı “öğretmenlerin cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi milletvekili maaşlarına eşdeğer ücret almaları gerekir” diyerek  kendi  mutlak iktidarları döneminde öğretmenlerin altın çağını yaşadıklarını ima ediyordu.

Merak ettim.Gerçekten o dönemde milletvekilleri ne alıyordu öğretmenlerin durumu neydi?

1929’da milletvekillerinin aldığı 308 lira ile 255 gram altın satın alınabiliyordu (bugünkü parayla 775 bin TL ediyor yaklaşık olarak). Ayrıca ayda 900 liraya kadar  da tahsisatları Bugün milletvekillerinin aldığı maaş ise 170 bin TL civarındadır. 

Gelelim öğretmen maaşları hesabına;

17 Mayıs 1930 yılındaki Hakimiyet-i Milliye’nin haberine bakılırsa İstanbul’daki öğretmenler 16 lira ile 80 lira arasında maaş alırdı (80 lira alanlar sadece 8 kişiymiş). Demek ki aynı yıl Meclisteki vekilin aldığı maaşın 20’de biri ile 4’te biri arasında maaş alabiliyordu öğretmenler ve müdürler. Demek ki  ortada bir şehir efsanesi var ve herkesin buna inanması isteniyor. 

İster siyaset, ister sendika tarafından olsun; eğitim çalışanı öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi istenirken Atatürk üzerinden-nasıl olsa kimse sorgulamaz düşüncesi ile- gerçeklikten uzak  örnekler üzerinden cümleler kurmak doğru değildir. Bazı sendikaların kariyer basamaklarına dair itiraz ederken, “başöğretmen sadece Atatürk'tür” diyerek polemik yapmaları da buna bir başka örnektir. Oysa bunun adı apaçık istismardır. İstismardan medet ummak ise ancak iddiası olmayan siyasetçilere ve sendikacılara yakışır vesselam.

İdris Şekerci

EBS İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı